İktidar, DTK başta olmak üzere Kürt siyasetini kriminalize etme girişimlerini sürdürüyor. DTK Eşbaşkanlık Divan üyesi M. Nuri Özdemir, baskıların ulusal birlik ve dayanışmayla boşa çıkabileceğini söylerken, AKP’nin kendisinin kriminal bir hal aldığını söyledi
Elif Aydoğmuş/İstanbul
AKP-MHP iktidarının Kürt siyasetini kriminalize etme çabaları sürüyor. İktidar bir yandan Kürt halkının oylarıyla seçilmiş belediyelere kayyum atamalarını sürdürürken diğer taraftan seçilmişleri tutuklamaya devam ediyor. Demokratik Toplum Kongresi (DTK) eski eşbaşkanları Selma Irmak ve Aysel Tuğluk, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eşbaşkanı Sebahat Tuncel, HDP eski eşbaşkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş başta olmak üzere binlerce Kürt siyasetçi cezaevlerinde tutuluyor. Son birkaç yılda söz konusu siyasetçilerin davalarında yaşanan hukuka aykırılıklar ise dünyanın her yerinde tartışıldı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin tahliye kararlarına rağmen Kürt siyasetçiler cezaevlerinde tutulmaya devam etti.
Geçtiğimiz 6 Mayıs’ta Yargıtay, Selma Irmak davasında DTK’nin yasal statüsüne ilişkin ikinci kez karar vermişti. Yargıtay 16’ncı Dairesi, 2015-2016’da DTK eşbaşkanlığı görevi, bu sırada yaptığı konuşmalar ve katıldığı gösteriler nedeniyle yerel mahkemenin “Örgüt üyeliği” suçlamasıyla 7 yıl 6 ay hapis cezası verdiği Selma Irmak kararını yerinde bularak onadı.
Yargıtay’ın DTK’ye ilişkin verdiği ilk karar ise DTK eski Eşbaşkanı Aysel Tuğluk’a ait. Yargıtay 16. Dairesi, Kocaeli F Tipi Cezaevi’nde tutulan Tuğluk’a DTK faaliyetleri nedeniyle verdiği 10 yıllık hapis cezasını 2 Aralık 2019’da onamıştı.
Kürt siyasetine yönelik söz konusu baskıları DTK Eşbaşkanlık Divan Üyesi Mehmet Nuri Özdemir ile konuştuk. Özdemir, 7 Haziran 2015 seçimleri ardından HDP’nin, özellikle bölge kentlerinde AKP’yi hezimete uğratmasıyla iktidarın Kürt halkının siyasal, toplumsal ve kültürel alanlarını çökertmeyi kendine görev haline getirdiğini söylüyor. Bu tarihten sonra iktidarın yaşanan darbe girişimini de kendine adeta kalkan haline getirdiğini ifade eden Özdemir, “Kürtlerin değer üreten tüm merkezleri AKP eliyle kapatıldı” diyor.
‘AKP politik kriz yaşıyor’
DTK’nin bir Kürt toplum merkezi olduğunu ifade eden Özdemir, son yargı kararıyla DTK şahsında tüm Kürtlerin kriminalize edilmeye çalışıldığına işaret ediyor. Özdemir AKP’nin bu çabasını ise yaşadığı politik krizlerin sonucu olarak değerlendiriyor. Özdemir şöyle devam ediyor: “AKP’nin krizi 2012’de cemaatle yaşadıkları gerilimle başladı. Bilal Erdoğan’ın evinin önünde evi basılmasın diye özel harekat timlerinin bekletildiği biliniyor. Sonra da dört bakan istifa etmişti. AKP 2012-2015 arasında yaşadığı iç krizi Kürtlerle çözüm sürecini sürdürerek atlatmıştı. Fakat Suriye Kürtlerinin kendi kaderini tayin ederken başlayan IŞİD saldırılarından sonra AKP barış süreci ile uyumlu pratikler sergilemedi. Seçmen de 2015’te bu tutarsızlığı cezalandırdı. Sonrasında AKP kendince hem toplumu hem de demokratik kurumları tasfiye etmeye çalışarak misilleme yapmaya çalıştı. Bu hengamenin içinde DTK de vardı.”
‘Tam bir akıl tutulması’
DTK ve diğer Kürt siyaseti ile kurumları kriminalize edilmeye çalışılırken AKP’nin kriminalleştiğini belirten Özdemir bunu şöyle açıklıyor: “Mesela kurumumuzun polis simgeleri taşımayan plakasız araçlarla gözlemlenmesi, kurumumuza gelen kimi insanların takip edilmesi AKP’nin kriminal halleriydi. Yine divanımızda 5 vekil ve diğer yöneticiler varken kimseyi çağırmadan korsanvari bir şekilde kongremizin basılması AKP’nin kriminal hale gelmesiyle ilgiliydi. Neredeyse dünyanın birçok elçisi, bürokratı, STK’sı aydın ve yazarının saygı duyduğu, binlerce insanın çalışmalarına katkı sunduğu bir demokratik toplum merkezini kriminal hale getirmek tam bir akıl tutulması.”
Kürde de Türk’e de zarar
Özdemir, DTK üzerindeki baskıların temel nedenlerinden bir tanesinin de Kürt sivil toplumunun çökertilerek otoriteye bağımlı, yandaş bir sivil toplum ağı yaratma amacına dayandığını söylüyor. DTK gibi sivil bir yapının çalışmalarının terörize edilmesinin konjonktürel olduğunu kaydeden Özdemir, “Neden DTK, bu kadar kriminal hale getirilmek istenir? Biz bu sorunun cevabının AKP’nin sandık aritmetiğinin esas alınarak daha rahat cevaplanacağını söyleyebiliriz” diye belirtiyor.
Özdemir DTK’nin zayıflamasının Türk ve Kürt demokrasisine de büyük zararlar vereceğini söyleyerek, “DTK’nin yargılanması yargı yoluyla Kürtlere gözdağı olduğu kadar Kürtlerle hareket eden farklı çevreleri de hizaya çekmek için ayar verme girişimidir” değerlendirmesini yapıyor.
“Terörizm” etiketinin kısa vadede belli bir azınlık açısından lokal sonuçlarının olabileceğini söyleyen Özdemir, uzun vadede toplumsal barış açısından çok tehlikeli olduğuna vurgu yapıyor.
‘Meslek odalarının yanındayız’
DTK’nin birçok sivil toplum yapısıyla ilişkisi olduğunu hatırlatan Özdemir, son süreçte meslek odalarına yönelik saldırıları da kabul etmediklerini ifade ederek şöyle devam ediyor: “Demokratik ve sivil bir yapıya yapılan her müdahalenin karşısında olduğumuzu tüm kamuoyu biliyor. Bizler meslek odalarıyla dayanışma içindeyiz. Bizler bir bütün olarak demokratik alanın AKP ablukasında olduğunu her fırsatta söyledik. Belki bizim kurumumuz bu anlamda biraz daha fazla bedel ödedi. Fakat demokrasi mücadelesi geniş bir kolektif ağa ihtiyaç duyar. Bizler her zaman bu şekilde mücadele ettik. Yine hukuk dışı antidemokratik pratiklere karşı ortak zeminlerde bir araya gelmeye devam edeceğiz. Bizler her zaman toplumsal ve siyasal dayanışmaya inandık.”
Özeleştiri verdi
Binlerce kişinin DTK davasından yargılandığını söyleyen Özdemir, bir de özeleştiri veriyor. Özdemir ne toplumu ne de üyelerini yeterince savunabildiklerini ifade ederek, “Bu bakımdan yüzleşmek çok önemli. Delegelerimizle dayanışma kuramadık. Kapsayıcı olamadık, delegelerimiz üzerindeki baskılara cevap olamadık. Yine onlarca aydın, sanatçı, yazar, siyasetçi, kadın, iş insanı ve kısaca yüzlerce dostumuz DTK’deki barışçıl faaliyetlerinden dolayı yargılanıyor. Biz yargılamalara dair geniş bir dayanışma ağı kurmalıydık. Barışı halkımıza getirmemek, halkımızın ulusal, siyasal ve kültürel birliğini sağlayamamak ve toplumsal krizlere çözüm olamamak bizim için ağır bir durumdur” diyor.
Ulusal birlik vurgusu
DTK davasının hukuki değil siyasi bir dava olduğuna vurgu yapan Özdemir, birlik çağrısında bulunarak şunları söyledi: “Çok zor günlerden geçtiğimiz doğrudur. Onlarca kentimiz savaşlarla yıkıldı. Binlerce insanımız yaşamını yitirdi. Bugün tüm dünyayı kasıp kavuran bir salgın ile karşı karşıyayız. Ama tüm bunlar geçecek. Türkiye’nin temel krizi Kürt meselesidir. Bunun adil ve demokratik çözümü öncelikle Kürtlerin birlik olabilmesine bağlıdır. Bizim birliğimizden kimseye zarar gelmez. Bizler Ortadoğu toplumunun barış kilidiyiz ama kaderimizi kendi elimizle belirlemek, kendi tercihlerimizle yaşamak istiyoruz. Çözümün etrafında birleşelim.”