Şiddetin giderek arttığı bu salgın sürecinde kadınlar, karşı koymanın yollarını daha fazla arıyor. Jineoloji atölyelerinden sosyolog Şendal, artan erkek şiddetine karşı en etkili yöntemin özsavunma ve özgür eş yaşam modeli olduğunu söyledi
Koronavirüs salgınının devam ettiği ve eve çekilmelerin yaşandığı son aylarda kadına yönelik şiddet bitmedi, artarak devam etti. Kadın örgütleri, hemcinslerini hedef alan erkek şiddetine karşı mücadelesini aralıksız sürdürüyor. Jineolojî dergisi bünyesinde oluşturulan Jineolojî atölyeler de bu konuda adımlar atıyor. Atölyelerin katılımcılarından olan sosyolog Neslihan Şendal, kadına yönelik artan şiddeti ve buna karşı yapılması gerekenleri Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Semra Turan’a değerlendirdi.
Şiddete gerekçe çok
Salgın sürecinde “Sürekli memnun edilmeyi bekleyen erkek anlayışı ve iş yükü arttı” diyen Şendal, “Kadının konumunun ev olarak sabitlenmesinin ve ev işlerinin değersizleştirilmesinin bu süreçte nasıl sorunlara yol açtığını görüyoruz. Yemeğin tuzlu olmasından, kuşlara yem vermenin bahane edildiği bu süreç, erkek şiddetine gerekçe oluyor” diye konuştu. Yaşananları cinsiyetçi, ideolojik bir saldırı olarak tanımlayan Şendal, erkeğin kadına her türlü şiddeti uygulama ve hatta onu öldürme hakkını bile kendinde görmesinin sistemden bağımsız olmadığının altını çizdi. Bu nedenle Jineolojî’nin temel çıkış sebeplerinden birinin de kadınların maruz kaldığı şiddet olduğunu vurgulayan Şendal, yaşamı var eden kadınların yaşamdan koparılmaya çalışıldığını söyledi.
Özsavunma hayati
Şendal, erkek şiddetine karşı en etkili yöntemin ise özsavunma olduğunu kaydetti. Özsavunmanın salt fiziki olarak değerlendirmemesi gerektiğini söyleyen Şendal, tarihsel olarak doğadan aldıkları özsavunma refleksi olduğunu, yine tarihsel süreç içerisinde erk zihniyet tarafından kadınların zihinsel sömürüye açık hale getirildiklerini ve özsavunma bilincinin zayıfladığını belirtti. Şendal, “özsavunma kadınlar için hayati önem taşıyor” dedi. Salgın sürecinde yürüttükleri tartışmalarda ise özelikle özgür eş yaşam üzerinde durduklarını paylaşan Şendal, özgür eş yaşamı sadece iki kişi arasında yaşanan özel ilişki olarak yorumlamanın doğru olmayacağını dile getirdi. Erkek zihniyetinin iktidarını inşa ederken ilk olarak eş yaşama darbe vurarak harekete geçtiğini söyleyen Şendal, özel alan olarak inşa edilen aile kurumunda erkeğin efendi-sahip, kadının ise erkeğe her türlü hizmeti sağlayan konumunda olduğuna dikkat çekti. Kadının kendi hakikatini açığa çıkarmasının önemli olduğunu söyleyen Şendal, “Bunu yaparken de doğal toplumdaki kadının rolünü ve kanununu bilmek, kadının sömürgeleştirmeye başlanmasının tarihini açığa çıkartmak gerekir. Bu süreçte aitlik, sahiplik anlayışıyla mücadele kadına yönelik şiddete karşı geliştirilecek önemli adımlardan biri olacaktır” dedi.
Zihinsel devrim zamanı
Neslihan Şendan, koronadan sonra toplumun nasıl bir yaşam istediğinin önemine ilişkin değerlendirme yaptı. Şendal, şöyle dedi: “Kapitalist modernitenin yaşam tarzından kurtulmak için zihinsel devrimin tam zamanı diyebiliriz. İnsanlar artık bu yaşam tarzını reddediyor. Doğa katliamlarını durdurmak, kadın katliamlarının önüne geçmek, emek sömürüsüne karşı emeğin değerinin bilinmesi, militarizme karşı anti militarizm mücadelesini yükseltmenin doğaya karşı ahlaki ve vicdani yaklaşmak hepimizin sorumluluğundadır.” Şendal, bu süreçte Jineoloji’ye olan ilginin arttığını belirterek, tüm kadınların karantina sürecini fırsata çevirmesi gerektiğini, kadın mücadelesinin ön plana çıktığı, öz savunmanın etkin kılındığı film, belgesel ve kitapların okunması tavsiyelerinde bulundu.
İSTANBUL