ABD ile Rusya’nın Suriye üzerinde anlaşmaya vardığını söyleyen Ortadoğu uzmanı Mustafa Peköz, “Afrin önümüzdeki Ağustos sonu ve Eylül aylarında ciddi bir kriz ile karşı karşıya kalacak. İnsanlık dramı yaşanacaktır” dedi.
Siyaset bilimci ve Ortadoğu uzmanı Mustafa Peköz, Demokratik Suriye Meclisi (MSD) ve Suriye hükümeti arasında gerçekleşen görüşmeler ile Ortadoğu’daki güncel gelişmelere ilişkin Mezopotamya Ajansı’ndan Selman Güzelyüz’e (MA) değerlendirmelerde bulundu. Şam Yönetimi ile MSD arasında yapılan görüşmenin arkasında ABD-Rusya ikilisinin olduğunu söyleyen Peköz, “Suriye’de savaşın sonuna geliniyor” dedi.
“Suriye denklemindeki iki bölgesel güç var”
Gelinen aşamada Suriye’de iki temel stratejik gücün kaldığını belirten Peköz, söz konusu güçlerden birinin Demokratik Suriye Güçleri (DSG) ikincisinin ise Esad Rejimi olduğunu söyledi. Peköz, “Demokratik Suriye Güçleri’ni askeri olarak destekleyen ABD, Esad Rejimi’ni askeri olarak destekleyen Rusya var. İran’dan da bahsedebiliriz. Ancak İran’ın son dönemlerde Suriye pozisyonunda bir gerileme yaşadığını görüyoruz ve doğal olarak, iki stratejik güç uluslararası alanda Rusya ve ABD, Suriye denklemindeki iki bölgesel güç ise Esad ve Demokratik Suriye Güçleri’dir. Dolayısı ile önümüzdeki sürecin bütünü bu iki güç arasında sağlanacaktır. Özellikle Türkiye’nin Suriye’de politik bir güç, politik bir aktör olma şansı yoktur” diye konuştu.
“Politik sorun masaya taşınıyor”
Demokratik Suriye Meclisi ile Suriye Hükümeti arasında gerçekleşen görüşmenin ABD Başkanı Donald Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Finlandiya’nın Başkenti Helsinki’de yaptığı görüşmenin sonucu olduğunu savunan Peköz, yapılan görüşmenin “Savaşın sonuna geliniyor” anlamına geldiğini kaydetti. Peköz, “Artık sorunun politik masaya taşınması gerektiği demektir. Tabi bu görüşmelerde esas olan, bir anayasanın hazırlanması ve Kürtlerin denetiminde olan bölgelerin statüsünün ne olacağıdır. Görüşmeler bu iki şekilde bu bakımdan ilerleyecektir. Ancak yapılan görüşmede iki önemli var. Birincisi Demokratik Suriye Ordusu pozisyonunun, artık politik olarak netleşmesinin kabul edildiğidir. İkincisi ise Demokratik Suriye Güçlerinin Esad Rejimi ile görüşmesi ile ABD’nin Esad rejimini tanıdığıdır. Bu da Rusya için son derece stratejik önemde bir pozisyon” diye belirtti.
‘Putin ile Trump arasında anlaşma sağlandı’
Helsinki’de görüşülen bir diğer konunun İran’ın Ortadoğu’daki pozisyonun olduğunu belirten Peköz, ABD, İran’a doğrudan bir askeri müdahale yaparak, orada bir rejim değişikliği yapmayı değil, İran’ın Ortadoğu’daki yayılmacılığını engelleme, etkisini minimum düzeye indirme ve belli alanlardaki politik ve askeri gücünü kırma yönünde bir strateji izliyor. Bunun önceliklerinden birisi de Suriye’dir. Suriye’de Esad Rejimini destekleyen bir İran var. Putin ile Trump arasındaki görüşmede İran’ın Suriye’de etki alanının kırılması, İran’ın Suriye’yi bir jeopolitik alan olarak Akdeniz’e üs kurmasını engellemeye yönelik taleplerini, düşüncelerini ve bu konudaki uyarılarını Putin’e yaptı. Putin ile Trump arasında bu konuda bir anlaşmanın sağlandığı görülüyor.”
“Türkiye’nin Afrin’de çıkması kaçınılmazdır”
İdlib operasyonunun Türkiye’ye bir göç dalgası getirebileceğini ifade eden Peköz, son olarak şunları söyledi: “İslamcı militanların bir kısmı Hatay bölgesine doğru geçebilir. Afrin’e gidebilirler. Bu son derece önemlidir. El Bab’a da yönlendirilebilinir. Bu olasılıklar gündeme gelebilir. Ama ben Afrin’in sonuçta DSG ile Esad Rejimi arasında yapılan görüşmelerde dışarıya yansıyan bilgilere baktığımız zaman, buradaki statünün netleştirilmesi ve yabancıların Suriye topraklarında çıkartılması tartışılıyor. Zaten yabancıların olduğu üç bölge var Suriye’de. İdlib, Afrin ve El Bab. Bu bölgelerin de temizlenmesi için önümüzdeki Eylül ayına doğru Afrin ve El Bab gündeme gelecektir. Özelliklede Afrin. ABD ile Rusya buralarda bulunan İslamcı güçleri Afrin’e doğru yönlendirmesi, hatta Afrin’nden El Bab’a doğru yönlendirmesi planı aşamalı olarak uygulamaya koyacaklarını düşünüyorum. Bunun anlamı şudur; Afrin önümüzdeki Ağustos sonu ve Eylül aylarında ciddi bir kriz ile karşı karşıya kalacak. İnsanlık dramı yaşanacaktır. İslamcı militanlar oraya girecek ve oradaki Kürt dokusuna karşı ciddi saldırılar gerçekleştirecektir. Bunun sorumluluğu da Türkiye’ye yüklenecektir. Çünkü o bölgelerde Türk askeri güçleri var. ÖSO ile birlikte orayı denetim altına alan bir Türkiye var. Bunun başka bir anlamı şudur, Türkiye’nin derhal o bölgede çıkartılması meselesi. Eylül ayının ortalarında tartışılmaya başlanacaktır. Bunu hem rejim tartışacaktır, hem Rusya tartışacaktır. Dolayısı ile Türkiye’nin Afrin’de çıkması kaçınılmazdır.”