Salgınla birlikte zor günler geçiren Türkiye ekonomisini ve geleceğini yorumlayan ekonomist Alp Atınörs Türkiye ekonomisinin kısa vadede yeni bir 2001 krizi yaşayabileceğini söyledi
Türkiye’nin ekonomisini etkileyen temel makro ekonomik verilere göre; ekonomideki sürdürülebilirlik kritik hal almaya başladı. Koronavirüs salgınını yüksek rakamlarda seyreden işsizlik, enflasyon, döviz kuru gibi sorunlarla karşılayan Türkiye ekonomisinde, salgın baskısı altında sorunlar daha da derinden hissedilecek.
Özellikle işsizliğin artması, hane halkı harcamalarındaki düşüş, turizmden gelen gelirin ortadan kalkması, küresel belirsizlikler, artan risk, likiditenin reel sektöre akamama sorunu, zayıf seyreden yatırım harcamaları ve kısa vadede ödenmesi gereken 170 milyar dolarlık dış borcun vadesinin kısalması, Türkiye’nin sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel açıdan gelişmesine katkı sağlamayı vadetmiyor.
Güncel ekonomik veriler:
Türkiye ekonomisi 2019 yılının ilk iki ayında yüzde 2,4 ve yüzde 1,6 şeklinde iki kez üst üste küçülme yaşarken, 2019’un genelinde yüzde 0,9, büyüme kaydetti. Ancak Uluslararası Para Fonu (IMF), 2020’de Türkiye ekonomisinin yüzde 5 küçüleceğini öngördü. Yayımlanmayan 2020 ilk çeyrek büyüme rakamlarına ilişkin uzman öngörüleri ise IMF tahminleri doğrultusunda seyrediyor. Öyle ki yayımlanan 2020 Mart ayı sanayi endeksine göre, üretim endeksi eksi 2’ye düştü. Mart ayında sanayi üretimi yıllık yüzde 2 ve aylık yüzde 7,1 azalış kaydetti.
İşsizlikte yüksek artış bekleniyor
Türkiye’nin kronik sorunu olan ve pek çok sektörü doğrudan etkileyen işsizlik, her geçen yıl artmaya devam ediyor. 2019 yılında bir önceki yıla göre bir milyon yeni işsizin çıktığı Türkiye’de koronavirüs salgınında etkisiyle kapanan on binlerce işletme, işsizlikte patlama yaratabilir. IstanPol’un araştırmasına göre, salgın nedeniyle 3,2 milyon kişi işini kaybedebilir. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) en son açıkladığı 2020 Şubat ayı işsizlik rakamları, her ne kadar işsizliğin 502 bin kişi azaldığını ifade etse de, geniş işsizlik oranlarında artış devam ediyor. Buna göre Türkiye’de 2018 yılı Aralık ayında yüzde 19,6 olan geniş işsizlik oranı, 2019 yılı Şubat ayında yüzde 20,9, 2020 yılı Şubat ayında ise 22,1 gibi bir seviyeye ulaştı. Uzmanlar, Mart 2020 sonrasında işsizliğin gerçek rakamlar itibariyle yüzde 35-40’lara, dar işsizlik itibariyle yüzde 22 aralığına çıkacağı bir sürecin yaşanacağını belirtiyor.
Enflasyon
Enflasyon, kur krizinin derinleştiği 2018 yılına 20,30 gibi yüksek bir rakamla girdi. Sonrasında aşağı çekilen enflasyon, çift hanelerde seyretmeye devam ediyor. Ancak uzmanlar halkın enflasyonunun, yani fiyat artışlarına yansıyan enflasyonun yüzde 30’larda olduğunu söylüyor. Açıklanan Nisan 2020 verilerine göre; enflasyon, petroldeki sert düşüşlere rağmen yükselişini sürdürerek, bir önceki aya göre yüzde 0,85, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 10,94, 12 aylık ortalamalara göre yüzde 12.66 arttı. Kurdan gelen maliyet ile arz ve talepte yaşanan şok olgusunun devam ettiği bu günlerde, enflasyonun artması ise kaçınılmaz görülüyor.
Bütçe açığı
Türkiye ekonomisinde yaşanan bir diğer önemli sorun ise bütçe açıkları. 2019 yılında bir önceki yıla kıyasla yüzde 15,5 artan bütçe açığı sorunu, 2019 yılında da yüzde 69 oranında artarak 123,7 milyar liraya çıktı. Bütçe açığı sorununun devam ettiği 2020 yılının Ocak ayında, Merkez Bankası’ndan gelen 40,5 TL’lik kâr transferi sayesinde 21,5 milyar TL fazla veren bütçe, salgının fazla hissedilmediği Şubat ayında ise 7,4 milyar TL açık verdi. Türkiye’nin salgın etkilerini hissettiği Mart ayında ise rekor bütçe açığı oluştu. Buna göre Türkiye’nin, Mart ayında merkezi yönetim bütçesi gelirleri 47,4 milyar lira, giderleri 91,2 milyar lira olarak kayıtlara geçti. Böylece Mart ayı bütçe açığı 43 milyar 719 milyon lira gibi yüksek bir rakam oldu.
Dövizde yaşanan dalgalanma
2018 ve 2019 yıllarında gelişmekte olan ülke para birimleri içinde, Arjantin Pesosu’nun ardından ABD doları karşısında en fazla değer kaybeden para birimi olan Türk Lirası’nda kötü performans sürüyor. Geçtiğimiz gün 7,2690 ile tüm zamanların en yüksek seviyesine çıkan dolar ile kur yükseliş ve düşüş arasında gidip geliyor. Kurdaki kötümserlik hali, beraberinde TL’deki değer kaybını da arttırdı. Böylece TL, yılbaşından bu yana dolar karşısında yaklaşık yüzde 18 değer kaybetti. Türkiye’nin 5 yıllık Kredi temerrüt swapı (Credit default swap-CDS) ise 642 baz puana yükseldi.
Dış borç
Başta döviz kuru olmak üzere enflasyonu arttırıcı etkisi olan dış borç sorunu da Türkiye ekonomisinin kanayan bir diğer yarası. İthalata bağımlı yapısı nedeniyle dışa bağlı. Türkiye’nin yıllık borç ödemesi 170 milyar dolar düzeyinde. Merkez Bankası kasasındaki altın ve döviz rezervleri; ne 12 aylık cari açığı ne de vadesi gelen dış borcu fonlayabilir düzeyde. Türkiye’nin bir yılda ödemekle yükümlü olduğu 174 milyar dolarlık dış borcu var. Söz konusu dış borca karşılık Merkez Bankası’nın net rezervi de eksilerde. Hem Merkez Bankası’nın rezerv durumu hem turizmin bitik olması hem de son verilere göre Türkiye’nin ihracatının yüzde 40 oranında azalması, dış borç konusunda zora düşeceği işaretleri veriyor.
Altınörs yorumladı
Mevcut güncel ekonomik göstergeleri MA’dan Selman Güzelyüz’e yorumlayan ekonomist yazar Alp Altınörs, kriz hallerinin koronavirüs (Kovid-19) salgınından bağımsız olmadığını ancak salgın öncesinde de var olduğunu hatırlattı.
Diğer dünya ülkelerinin ekonomik göstergelerinde de krizin olduğunu ancak Türkiye’nin daha kötü durumda olduğunu söyleyen Altınörs, “Yaşanılan ekonomik krizin tek sebebi siyasi iktidarın tercihleriyle alakalıdır. Siyasi tercihlerin sonucu olarak, Türkiye bugün hem finansal hem de reel kriz halini birlikte yaşıyor. Yani çifte kriz” diye belirtti.
Başta işsizlik oranları olmak üzere ekonomideki kötü gidişatın halk kitlelerini ciddi sorgulamalara ittiğini belirten Altınörs, “AKP iktidarının sorgulandığı dönemde, aniden darbe söylemleri köpürtülmeye başlandı. Böylece sorgulamaların önüne geçilmeye çalışılıyor. Özetle söylemek gerekirse, mevcut iktidarın hem iç hem de dış politik tercihlerinden kaynaklı derin bir kriz yaşanıyor” diye konuştu.
Türkiye’yi ne bekliyor
Önümüzdeki günlerde kriz halinin daha derin hissedileceğini ve bu anlamda Türkiye’yi ciddi sorunların beklediğini belirten Altınörs, şu tahminlerde bulundu: “2020 ve sonrasındaki ekonomi; sanayinin küçüldüğü, işsizliğin özellikle hizmet sektöründe çok ciddi bir küçülmenin olduğu, turizm gelirlerinin yok denecek düzeye indiği, genel işsizliğin tavan yaptığı, yani gerçek rakamlar itibariyle yüzde 35-40’lara, dar işsizlik itibariyle yüzde 22 aralığına çıktığı bir süreci yaşayacağız. Dış ticarette bir daralma yaşanacak. Özellikle ihracatta daralma. Nitekim Mart ayı verilerinde sanayi üretim endeksinin eksi 2’ye düştüğü görüldü.”
2001 krizi uyarısı
Kriz haliyle birlikte ekonomi yönetiminin Türkiye’yi 2001 krizine benzer bir sürece sürüklediğine değinen Altınörs, yaşananları şöyle özetledi: “Krizi ertelemeye çalışıyorlar. Baktığımızda Merkez Bankası para bastırıp, o parayı tahvil satımı üzerinde şirketlere aktararak yapıyor. Şimdi kamu bankalarına reeskont kredisi veriyor, onlarda o kredi ile hazine tahvili alıyor ve o şekilde Merkez Bankası’ndan hazineye para aktarılıyor. Aynı zamanda Varlık Fonu kamu bankalarına ortak olabilme yasasını getirdiler. O da başladı. Ve şu anda Varlık Fonu, Vakıf Banka ortak oluyor. Yani ekonomide devasa denetlenemeyen bir alan yarattılar. Varlık Fonu adı altında bir anonim şirketi yarattılar, başında da Cumhurbaşkanı var. Aynı zamanda Sayıştay denetiminden de muaf. Dolayısıyla bu alanı da genişleterek böyle bir bölge yarattılar. Aslında 90’lardaki devlet fonuna paralel bir süreç bizi bekliyor. Kısa vadede yeni bir 2001 krizi yaşayabilir, çünkü kontrolsüz alan yarattılar. Kamu borcunun giderek büyüdüğü ve bir kamu iflasına doğru gidiliyor. Bunun sonu selamet değil. Karar alma süreçlerinin tek elden toplanması, ekonomiyi daha kötüye götürdü. Başkanlık rejimi inşa edildikçe, ekonomi daha daraldı. Koronavirüs olmasaydı da biz 2020 yılında başarılı bir ekonomi görmeyecektik. AKP birçok şeye zararlı olduğu gibi ekonomiye de zararlıdır.”
HABER MERKEZİ