Kadınlar önce köyleri Jinwar’ı inşa etti, sonra yaşamı örgütledi. Dünyanın salgınla karşı karşıya olduğu bu günlerde ise açtıkları Şifa Jin sağlık merkezi ile mevcut sağlık sistemlerine alternatif arayan kadınlara örnek olmak istiyor
Tüm dünya koronavirüs salgını ile uğraşırken orada ise şifa var. Burası Kuzey ve Doğu Suriye’deki kadın eli, emeği ve düşüncesiyle kurulan Jinwar köyü. Geçtiğimiz ay köyde yeni bir yer açtı kadınlar: Şifa Jin. Burada kadınların ortak dili şifa. Kimi Kürt, kimi Arap, kimi Katalan. Ortak dilden konuşuyorlar; doğadan ve şifalı bitkilerden… Şifa Jin, Jinwar’ı hem koronavirüse karşı koruyor hem de ekolojik ve demokratik toplum bilinciyle toplumu yeniden doğadaki şifalı bitkilerle buluşturuyor.
Yeni Özgür Politika’dan Nûdem Tekoşer, Şifa Jin’deki kadınlarla konuştu. Kadınlar, koronavirüsün nedenlerini ve hastalık üreten laboratuvarlarda insanı ve özellikle de kadını metalaştıran tıp yerine kadın şifahanelerini anlattı.
Sistem ömrünü tamamlıyor
Jinwar Jineoloji Eğitim Komitesi üyesi Rumet Heval, virüse ilişkin şunları anlatıyor: “Ciddi bir kaos var. En gelişmiş bilim bile bugün sorunun kaynağına inemiyor, virüsün nedenlerini doğru ele almıyor. Koronavirüs yeni değil. Kendiliğinden bir hayvanın bedeninde ya da suyun içinde üremiş olma ihtimali de var. Buzulların erimesiyle gün yüzüne çıkmış olma ihtimali de var. Ancak bu kadar yıkıcı bir etkisinin olması, insanların hayatın bu denli sarsması başka bir şeye işaret ediyor. Bilim dünyası ve bilim insanları virüsün sadece sonuçlarıyla ilgileniyor ama neden ortaya çıktığını sorgulayıp araştırmıyor. En temel nedeni kapitalist sistemin toplumda yarattığı ahlaki çözülüş. Toplum bilgisiz bırakıldı, cinsiyetçi bir hale büründürüldü. Her şey dincilik, cinsiyetçilik ve ırkçılık üzerinden kurgulanıyor. Cinsler, uluslar, toplumlar arasında kaos giderek derinleştiriliyor. Kadın bedeni üzerinde jinekoloji adı altında korkunç deneyler yapıldı. Bedeninin her parçası ayrı bir metaya dönüştürüldü. Kadın da buna alıştırıldı, kendi gerçekliğinden uzaklaştırıldı, doğallığını yitirdi, duygu ve düşüncesine de yansıdı. Bu hastalık ve kaoslar, kadının ve doğanın düşürülmesinin bir sonucudur. Toplum gerçekliğinde komünalite, toplanma, dayanışma, örgütlenme zayıflarsa ve bunlar ekolojik temele yansırsa hastalık da ürer, toplumun sisteme boyun eğmesi dışında bir seçeneği de kalmaz. Kapitalist sistem ömrünü tamamlıyor. Yeni bir sistem geliştirene kadar da toplumu eve hapsederek esir alıyor. Tüm ilişkileri birbirinden koparıyor. Öngördüğü yeni sistem ise daha militarist, daha şiddetli, daha cinsiyetçi, düşmanca, katliamcı, soykırımcıdır.”
Doğa ile iç içe
Jinwar’da virüse karşı mücadeleyi anlatan Şifa Jin doktoru Merîvan Katalonya, köyün demokratik ve ekolojik bir köy olduğunu söyleyerek başlıyor söze ve devam ediyor: “Burada koronaya karşı ekolojik yaşam tarzıyla etkin mücadele veriliyor. Köyde yaşayan tüm kadınlar yaşamlarını doğal sürdürüyor. Herkes sabah güneşin doğuşuyla güne başlar. Temizliğini yapar. Çöpleri toplar. Tarlada ekilen organik sebze ve meyvelerden beslenir. Doğada çıkan tüm bitkileri tanır ve ona göre faydalanır. Çocuklar doğayla iç içe. Evlere hapsedilmediler. İstedikleri gibi oynuyorlar ve eğitimlerine devam ediyorlar. Jinwar, dünyanın savaştığı bu virüse karşı bir yandan tedbirini alırken diğer yandan doğal yaşamına devam ediyor.”
Doğal tıbbın izinde
Komşu köy Girgund’dan olan ve Jinwar’da tıp eğitimi alarak şimdilerde ise Şifa Jin’de çalışan Xunav Mihemed, kendilerinin geçmişte kadınların başvurduğu doğal tıp yönteminin izinden gittiklerini söylüyor öncelikle. Xunav Mihemed doğadaki bitkileri araştırıp hangi hastılığa iyi geldiklerini araştırdıklarını belirtiyor ve amaçlarının doğada saklı olan şifalı bitkileri bulmak ve bunları kadınlar eliyle topluma ulaştırmak olduğunu ifade ediyor. Xunav Mihemed şöyle devam ediyor: “Köyde hastalık yok, şifa var. Biz bu şifayı Rojava’nın geneline yaymak istiyoruz. Çünkü bin yıllardır bu topraklarda var olan şifacı kadınların ruhu yaşıyor. Savaş da olsa salgın da Jinwar’da hayat, kadınla sağlıklı ve barışçıl sürüyor.” Halkın, özellikle de kadının nasıl sağlıklı yaşayabileceğini, sağlıklı bir toplumu nasıl inşa edebileceğine ilişkin eğitici çalışmalar yaptıklarını söylüyor Xunav Mihemed ve ekliyor: “Eğer toplum sağlıklı olsaydı hiçbir yerde salgın bu kadar insanın hayatına mal olmayacaktı. Ama toplumlar sağlıksız ve hasta. Yeni doğan çocuklar dahi kronik hastalıklarla dünyaya geliyor. Toplum ne kadar hastaysa sistem o kadar güçlü hale geliyor. Sağlıklı bir toplum sistemin işine gelmiyor. Biz her şeyden önce insanın sağlık hakkının korunmasından yanayız. Kadınlar sağlıklı bir toplum için güçlü bir dayanışma örgütleyebilirler.”
Dayanışma ile sağlıklı kalıyoruz
Jinwar sakini Bêrîvan Êzîdî yaşamlarının nasıl geçtiğine dair sağır ve dilsiz olan annesi ile yaşadığını söyleyerek kuruyor ilk cümlelerini. Annesinin doğayı çok iyi tanıdığını ve ondan çok şey öğrendiklerini anlatıyor Bêrîvan Êzîdî ve şöyle diyor: “Köyde çok mutlu. Sistemde yaşlılar evlere hapsedilirken o özgürce yaşayabiliyor, dolaşabiliyor. Bugüne kadar köyümüzde korona ile ilgili hiçbir bulguya rastlanılmadı. Yiyip içtiğimiz her şeyi biz üretiyoruz. Her şey tamamen doğal. Kimyasal içerikli yiyecek ve içecekleri köyümüzden uzak tutuyoruz. Doğal beslenerek sağlıklı kalıyoruz. Hastalandığımızda da doğal ilaçlarla şifa buluyoruz. Şifa Jin bu konuda iyi çalışıyor. Komşu köylerdeki kadınlar da Jinwar’a gelerek Şifa Jin’a başvuruyor. Doğal tedavi ilaçlar konusunda hem destek veriyor hem destek alıyor. Bu dayanışma sağlıklı olmamızı sağlıyor. Erkek sistemi bizi çok yıprattı. Ama köyde kadın şifasıyla kendimizi ve ruhumuzu iyileştiriyoruz. Toplum ve özelde kadınlar, şifayı kimyasal ilaçlarda değil doğada aramalı.”
İnsan toplumsallıkla güçlenir
Toplumsal sağlığın korunmasına ilişkin Jinwar sakini Cemîla Şette şunları ifade ediyor: “Toplum ekolojik olmalı, toplumsal bağlar her zamankinden daha güçlü olmalı. İnsanlar toplumsallık içinde güçlü ve sağlıklı yaşar. Toplum dağıldıkça hastalıklar da türüyor. Toplumsallığımızın dağıtılmasına izin vermemeliyiz. Dayanışmanın ne kadar hayat kurtardığını bir kez daha anladığımız bir zamanın içindeyiz. Korona ile birlikte erkek sistemi toplumsallıktan kopuk bir düzen yaratmayı amaçlıyor. Kesinlikle bu tehlikenin farkında olunmalı. Kadınlar, çocuklar ve yaşlılar daha fazla sistemin hedef aldığı kesimler. En çok da onları eve hapsetmeye çalışıyor. Özellikle de kadınların bunun farkında olması gerekir. Yaşlıların yalnız bırakılmaması gerekir. Çünkü toplumsallığı örgütleyen ve yaşatan kadınlar ve yaşlılar. Kadınlar doğa ve toplumsallıkla daha güçlü bağ kurmalı. Kadınlar bunu başarırsa toplum sağlığına kavuşur, virüsler kontrol altına alınır.”
QAMIŞLO