Çocuğa şiddet görüntüsünün kamuoyuna yansıdığı Nusaybin’den sonra bu defa Bismil’de oyun oynayan bir çocuğun polis tarafından şiddete maruz kaldığı öğrenildi. Ancak görüntü olmadığı için herhangi bir soruşturma yok
Mardin’in Nusaybin ilçesinde bir polisin çocukları havaya ateş açarak kovalaması ve 8 yaşındaki B.E.’ye şiddet uygulaması olayının bir benzerinin de Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde yaşandığı öğrenildi. İddialara göre, olay Şentepe Mahallesi’nde bir kısmında polislerin oturduğu TOKİ konutlarında meydana geldi. Sokağa çıkma yasağının uygulandığı 9 Mayıs’ta evlerinin önünde oynayan çocuklar, polisin gelmesiyle birlikte kaçışmaya çalıştı.
Yaşları 7 ile 9 arasında değişen çocukları kovalayan polisler, 8 yaşındaki E.M.’yi yakaladı. Sivil giyimli ve isminin O. olduğu belirtilen polis, yakaladığı E.M,’ye tokat attı. Korku içinde ağlayan çocuk, daha sonra bırakıldıktan sonra evine gitti.
Görüntü de soruşturma da yok
Aile, çocukları E.M.’nin yaşadıklarına ilişkin işten atılma kaygısıyla konuşmaktan kaçınırken, edinilen bilgilere göre E.M. maruz kaldığı şiddetten kaynaklı halen korku içinde yaşıyor. Olaya şahitlik eden çevredeki yurttaşlar, polisin çocukları kovaladığını belirterek, polisin yakaladığı çocuğun yüzüne sert bir tokat attığını, çocuğun bağırışlarıyla birlikte ağladığını gördüklerini paylaştı.
Bu olaya ilişkin herhangi bir görüntü kaydının bulunmadığı öğrenildi. Görüntü kaydının olmaması ve şiddete dair bir şikayet bulunmamasından kaynaklı şu ana kadar söz konusu polis hakkında herhangi bir işlem yapılmadığı kaydedildi.
Görüntüler önemli
Nusaybin’deki çocukların silahla kovalanması ve Adana’da Ali El Hemdan’ın polis kurşunuyla öldürüldüğüne dair görüntülerin sosyal medya hesapları üzerinden paylaşılması sonrası her iki olaya karşılan polisler hakkında işlem yapıldı. Bu durum beraberinde, “görüntüler sosyal medyaya düşmeseydi yine soruşturma açılır mıydı” sorusunu akıllara getirdi.
İHD Diyarbakır Şubesi Çocuk Hakları Komisyonu Üyesi Ercan Yılmaz, geçmişte yaşanan benzer vakaları da hatırlatarak, bu tür vakalarda kamu görevlilerinin işlediği filleri meşrulaştırmaya yönelik çabalar sergilendiğine dikkat çekti. Yaşam hakkı ihlalini gerçekleştirenlerin büyük çoğunluğunun kamu görevlileri olduğu kaydeden Yılmaz, bu vakalarda suçlarla yüzleşilmediği, suçun mağdurlarından özür dilenmediği, zararlarının tazmin edilmediğini vurguladı.
Sosyal medyanın bu tarz hak ihlallerini ortaya çıkarma konusunda önemli bir yere sahip olduğuna vurgu yapan Yılmaz, “Nusaybin örneğinde gördüğümüz gibi, bir yurttaş karşılaştığı bir hak ihlalini direkt telefonu aracılığıyla bütün dünyaya duyurabilir. Ama Türkiye açısından şöyle bir durum söz konusu; Bu tarz paylaşımları yapan kişiler aslında cesur insanlar, çünkü kendileri de bir soruşturmaya tabi tutulabilir, bu paylaşımları yaptıkları için haklarında soruşturma başlatılabilir, hapis veya para cezası alabilirler. Karşımızda hak ihlallerini sıfıra indirmek isteyen bir devlet mekanizması olmadığı için bu tarz durumlarda işin büyük çoğunluğu basın emekçilerine düşüyor” şeklinde konuştu.
Kaynak: MA