Karadeniz’deki ekolojik yıkımın ‘sarayın etrafında kümelenmiş beşli çete diye bilinen inşaat şirketleri’ eliyle yürütüldüğünü söyleyen ekoloji aktivisti Cemil Aksu, ‘AKP iktidarında yaşanan ekolojik yıkımın sonuçlarını Karadeniz halkları çekiyor’ dedi
Birçok doğal güzelliğe sahip Karadeniz, yıllardır ihaleler, ekolojik yıkım ve inşaat çalışmalarıyla gündemde. Sahilin kaya dolguyla kapatılarak yol yapılmasıyla başlayan yıkım, Hidroelektrik Santralleri (HES), madenler, yollar ve tünellerle devam ediyor. Kurulan santrallerle dere yatakları kurutulurken, yaylalara açılan yollarla orman yapısı parçalanan bölgede doğal yaşam da bozuldu. Polen Ekoloji aktivisti Cemil Aksu, AKP’nin iktidarda olduğu son 18 yılda yaşanan ekolojik yıkımı ve sonuçlarını Mezopotamya Ajansı’ndan Tolga Güney’e değerlendirdi.
Yüzlerce taş ocağının açıldı
Özellikle son 18 yılda Türkiye’nin yönetiminde Karadenizli siyasetçilerin etkin olduğunu belirten Aksu, buna rağmen yol, baraj gibi inşaatlardan en fazla Karadeniz bölgesinin etkilendiğini dile getirdi. “Sarayın etrafında kümelenmiş beşli çete diye bilinen inşaat şirketleri Karadeniz’de büyüdü” diyen Aksu, ilk icraatlarının da Karadeniz Sahilyolu olduğunu ifade etti. Karadeniz’de başlayan en kapsamlı ekolojik yıkımın sahil yolu olduğunu vurgulayan Aksu, denize yapılan kaya dolgusu için endemik bitkilerin yaşadığı vadilerde yüzlerce taş ocağının açıldığını ve yolun bitimi ile beraber şehirlerde çarpık kentleşmenin başladığını dile getirdi.
Yeşil yol projesi
2005’den itibaren ise nehir tipi HES’ler ile irili ufaklı bütün derelerinin üzerine baraj yapıldığını söyleyen Aksu, “HES yapımlarında da küçük derelerin kendi yataklarından başka yerlere taşınması, repülatür inşaatları için açılan yollar, yeni elektrik hatlarının açılması için orman yapılarının parçalanması gibi bir sürü ekolojik yıkım yaşandı” dedi. Karadeniz’de yaşanan ekolojik yıkımın finalinin ise Yeşil Yol Projesi ile yapıldığını belirten Aksu, Samsun’dan Gürcistan sınırı arasındaki bölgedeki bütün yaylaları birbirine bağlayacak bu yol ile Karadeniz’in yağmur ormanlarının parçalanarak, betonlaşmaya açıldığını kaydetti.
‘Karadeniz’in her köyünde can kaybı var’
AKP iktidarında ve daha öncesindeki ANAP iktidarında yaşanan ekolojik yıkımın sonuçlarını Karadeniz halklarının çektiğini dile getiren Aksu, “Karadeniz’de her sağanak yağıştan sonra sel felaketleri ile karşılaşıyoruz. Çünkü bütün dere yatakları yapılaşmaya açıldı. Sahil yolu yağmur sularının doğal akışla denize ulaşmasını engelledi. Dolayısıyla su kendi yatağını bulana kadar ortalığı yakıp yıkıyor. Karadeniz’in her ilçesinde her köyünde heyelan ve selden dolayı can kaybı yaşanıyor” ifadelerini kullandı.
Sel ve Heyelan
Aksu, iklim araştırmalarında ortaya çıkan sonucun Karadeniz’de yağış miktarının artacağı yönünde olduğuna dikkat çekti. Bunun normalde bir günde yağacak olan yağmurun birkaç saatte yağması anlamına geldiğini ifade eden Aksu, ‘Dolayısıyla dere yataklarının yüzey sularının akış sistemlerinin buna uygun olması gerekiyor. Ama bunun tam tersi yapıldı’ dedi.
‘Her şey şirketler için’
Aksu, yine Fatsa ve Cerattepe’deki siyanürlü altın madenciliği, Samsun Çarşamba Ovası’ndaki biokütle enerji santralinin etkilerine de değinerek, ‘İktidar doğanın koşullarını, halkın ihtiyaçlarını düşünmeden, birkaç şirketin ihtiyaçlarını esas alarak bir kalkınma modeli uyguluyor. O kalkınma modelinde de halkın talepleri doğanın gerekleri hiçe sayılıyor. Şirketler için gerekirse jandarma, polis ve mahkemeleri devreye sokarak, her türlü hileyi yaparak bir yağma siyaseti üretiyor’ dedi.
‘Doğa ile inatlaşmak, doğaya rağmen bir şey yapmak mümkün değil’ diyen Aksu, Koronavirüs salgının da iktidar ve onun desteklediği şirketler açısından fırsatçılığa dönüştürüldüğünü ve iktidarın halka “evde kal”, şirketlere ise “yürü ya kulum” dediğini belirtti.
‘Doğa bedelini ödetir’
Doğanın bir şekilde kendi yaralarını saracağını dile getiren Aksu, “Üretimin durması, şehirlerin boşalması bir iki aylık süreç içerisinde ciddi iyileşmeler yarattı. Ozon tabakasındaki deliğin kapanmasından, atmosferdeki emisyon miktarının azalması ve Venedik’te kanallara balıkların gelmesi gibi hemen bir sürü iyileşme belirtisi görüyoruz. Bu iki aylık süreçte yaşanan iyileşme belirtisi bile doğanın kendi dengesini oturtma konusunda bir gücü olduğunu gösteriyor. Kapitalizm doğayı yok edemez, doğa ona rağmen büyümek, sermaye birikimi yapmak isteyenlere bedelini ödetir” ifadelerini kullandı.
“Biz doğayı savunmuyoruz, biz kendini savunan doğayız” diyen Aksu, sözlerine şöyle noktaladı: Doğa için verdiğimiz mücadelede kapitalizmi yok etme mücadelesidir. Çünkü kapitalizmi yok edersek toplumdaki adaletsizlikleri ortadan kaldıran bir yaşam kurulduğu zaman doğa da bütün bereketi ve şefkati ile bize kollarını açacaktır.