Şakran Cezaevi’nden tahliye olan Yıldız Davran, cezaevindeki hak ihlallerinin salgınla birlikte arttığını söyleyerek, ‘Gardiyanlar koğuşlara girdiklerinde eldivenlerini çıkararak her yere dokunuyorlardı’ dedi
Maraş Türkoğlu 1 No’lu L Tipi Kapalı Cezaevi’nden 7 Mayıs’ta tahliye olan Burhan Erol, ve 10 Mayıs tarihinde Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’nden tahliye edilen Yıldız Davran yaşanan hak ihlallerini aktardı.
İzmir’de 1 Mart 2017 tarihinde Hakkari’de yürütülen soruşturma kapsamında “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklanan ve 10 Mayıs tarihinde tahliye edilen Yıldız Davran, kaldığı Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’ndeki koşulları ve yaşanan hak ihlallerini Mezopotamya Ajansı’ndan Ruken Demir’e anlattı. Davran, Şakran’da siyasi tutukluların kaldığı 3 koğuşta toplam 44 tutuklu ile 3 çocuğun bulunduğunu söyledi.
‘Gece yarısı ancak eve gelebildim’
10 Mayıs Pazar günü tahliye olduğunu ve o gün koronavirüs (Covid-19) salgınına karşı alınan önlemler kapsamında sokağa çıkma yasağının olduğunu belirten Davran, kendisinin bin bir zorluk ile evine gelebildiğini söyledi. Davran, “Cezaevinden çıktıktan sonra Aliağa ilçesinden Seferihisar ilçesine nasıl gideceğimi bilemedim. Eve gidecek hiçbir imkânım yoktu. Çünkü cezaevinden yeni çıkmıştım. Metro ve İzbanda bulunan görevlilere durumumu anlattım ve saatlerce bekledikten sonra gece yarısı ancak eve gelebildim. Normalde öğleden sonra cezaevinden çıktım” diye belirtti.
Yarım bardak çamaşır suyu
Şakran’da koronavirüs salgınına karşı önlemlerin alınmadığını vurgulayan Davran, maske, eldiven ve temizlik malzemelerin kendilerine verilmediğini söyledi. 2 günde bir kendilerine yarım çay bardağı çamaşır suyunun verildiğini vurgulayan Davran, “Biz kendimizce virüse karşı önlem alıyorduk. Telefon görüşüne çıkıyorduk. O telefonları adli tutuklular da kullanıyordu. Biz de yanımızda götürdüğümüz deterjanlı bezlerle ankesörlü telefonları silip ailemiz ile konuşuyorduk. Sürekli koğuşlarımızı yıkayıp hijyene önem veriyorduk. Normalde siyasi tutukluların kaldığı 4 koğuş vardı. İdare bize geçici bir süreliğine 4’üncü koğuşu sağlık denetimin yapılacağı yer olarak kullanmak istediğini söyledi. Biz de kabul ettik. Sonra baktık ki orayı karantina odası yapmışlar. Hastaneye götürdükleri kişileri 14 gün boyunca orada tutuyorlar. Bizim arkadaşlarımızın eşyaları hala o koğuşta” diye ifade etti.
Şikayete rağmen davranışlar devam etmiş
Yemekleri ve ekmekleri orada bulunan adli tutuklular dağıtıyor. Fakat ellerinde eldivenleri ve maske kullanmıyorlar. Cezaevi idaresine söylüyoruz. Bize ‘daha önceki adli çalışanların infaz paketi kapsamında tahliye olduğunu bunların ise yeni olduğunu ve alışamadıklarını’ söylüyorlar. Cezaevi idaresi ile görüşmemize rağmen yine aynı tarz ve davranışlar devam ediyor. Bazı gardiyanlar maske ve eldivenlerini bilerek bizim koğuşların içinde çıkarıp bir yerlere dokunuyordu. Buna tepki gösteriyorduk fakat öbür gün yine aynı şekilde davranışlar devam ediyorlardı” dedi.
‘Koğuşta hasta tutuklu ve 3 çocuk bulunuyor’
Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunan siyasi koğuşta 3 çocuğun olduğunu belirten Davran, 60 yaş üstünde bulunan siyasi tutukluların da olduğunu aktardı. Cezaevinde bulunan ağır hasta tutuklu kanser hastası Fatma Özbay’ında tedavisinin hiçbir şekilde yapılmadığını aktaran Davran şunları belirtti: Bu dönemde hastaneye götürülmüyor. Kendisi Meme kanseri ve bir memesi alındı. Biran önce tahliye edilmeli. Biz cezaevinde yaşanan hak ihalelerini ailemize telefonda söylüyorduk. Ertesi gün cezaevi idaresi koğuşlara baskın yapıyor. Koğuşlarda bütün eşyalarımızı yerlere atıyorlar ve dokunuyorlar. Kronik rahatsızlıkları olanlar zate hiç bir şekilde hastane ve revire çıkarılmazken, ilaçlar ise sınırlı getiriliyor.
Türkoğlu Cezaevinde ayakta sayım dayatması
Maraş Türkoğlu 1 No’lu L Tipi Kapalı Cezaevi’nden 7 Mayıs’ta tahliye olan Burhan Erol, yaşanan hak ihlallerini aktardı. Cezaevinde sistematik baskılara maruz kaldıklarını söyleyen Erol, cezaevine girdikleri ilk günden beri kötü muameleye tabi tutulduklarını, kendilerine askeri nizamda ayakta sayım dayatıldığını ve bunu kabul etmeyince darp edildiklerini ifade etti.
Erol, ‘Kitaplar ya aylar sonra veriliyordu ya da hiç verilmiyordu. Mektuplarımız hiç verilmiyordu. Yemekler az geliyordu. Koronavirüse dair cezaevinde yeteri kadar bir önlem yoktu. Yeterince hijyen malzemesi verilmedi’ diyerek cezaevindeki ihlallerin son bulmasını istedi.