Libya’da yaşamını yitiren MİT mensubunun cenazesini haberleştiren gazetecilere açılan davayla muhalif medyaya gözdağı verildiğini söyleyen Haberin Var Mı İnisiyatifi’nden Faruk Arhan, davadaki skandallara değindi
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Libya’da hayatını kaybeden Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensuplarına ilişkin haber yaptıkları, bu haberlere gazetelerinde yer verdikleri gerekçesiyle aralarında arkadaşlarımızın da olduğu 6’sı tutuklu 8 gazeteci hakkında hazırlanan iddianame, geçtiğimiz günlerde sunulduğu İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.
Gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ferhat Çelik ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Aydın Keser, Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu, Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, muhabiri Hülya Kılınç, Yeniçağ gazetesi yazarı Murat Ağırel’in tutuklu olduğu davanın diğer iki sanığı Birgün Gazetesi yazarı Erk Acarer ve Akhisar Belediyesi Basın Birimi görevlisi Eren Ekinci.
Yurt dışında bulunan Acarer hakkında yakalama kararı bulunurken, “Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin gizli kalması gereken bilgileri açıklama” ve “İstihbarat faaliyeti ile ilgili bilgi ve belgeleri ifşa etmek” suçlamaları yönelen gazeteciler için 8 yıldan 17 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Davanın ilk duruşması ise 24 Haziran’da görülecek.
Skandal üstüne skandal
Gazetecilerin gözaltı sürecinden iddianamenin kabul edilmesi sürecine kadar skandal uygulamaların ardı arkası kesilmedi. Haberin yayınlanmasından sonra Terkoğlu ve Kılınç 5 Mart’ta, Pehlivan ise 6 Mart’ta tutuklandı. 7 Mart’ta ifadeye çağırılan Çelik, Ağırel ve Keser de önce adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı. Ancak ertesi gün savcılığın karara itiraz etmesi üzerine tekrar gözaltına alınan 3 gazeteci, hiçbir yeni delil sunulmadan, bir gün önce verilen “yargılamanın tutuksuz yapılabileceği” yönündeki karar hiçe sayılarak tutuklandı.
Hazırlanıp 34. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunulan iddianame, henüz gazetecilerin avukatları tarafında dahi görülmeden “gizlilik” kararına rağmen sızdırılarak iktidara yakınlığıyla bilinen Sabah Gazetesi’nce servis edildi.
Bu durumu İstanbul 2. Sulh Ceza Hakimliği’nin hafta sonuna denk gelmesine rağmen 2 Mayıs günü gazetecilerin avukatlarına haber vermeden, barodan avukat talep ederek dosya incelemesi yapması ve tutukluluk hallerinin devamına karar vermesi izledi.
‘Plan dahilinde’ iddiası
Mahkemece kabul edilen iddianamede, Gülen cemaati’nin MİT’e yönelik operasyonlarından MİT tırlarının durdurulmasına kadar birçok olaya atıf yapılarak söz konusu haberin “Bir plan dahilinde, sistematik ve koordineli biçimde yapıldığı” ileri sürüldü.
Tutuklu gazetecilerle dayanışmak amacıyla oluşturulan Haberin Var Mı İnisiyatifi’nde yer alan Gazeteci Faruk Arhan, gazetecilerin tutuklanmasına gerekçe yapılan haber ve yöneltilen suçlamalar üzerinden muhalif basına yönelik iktidar politikalarını, Mezopotamya Ajansı’ndan İdris Sayılgan’a değerlendirdi.
Sır niteliği kalkmıştı
Gazetecilere kaleme aldıkları ya da yayımladıkları haber nedeniyle yöneltilen “devlet sırrını ifşa” suçlaması üzerinde duran Arhan, MİT mensubunun hayatını kaybetmesinin ilk olarak Meclis’te İyi Parti Milletvekili Ümit Özdağ tarafından açıklandığını, yine cenazenin defnedildiğini mahallenin muhtarının ve farklı yerel unsurların da açık bir şekilde isim kullanarak taziyeye sahiplenme çağrısı yaptıklarını belirtti. Bu aşamalardan sonra olayın ‘sır’ niteliğinin ortadan kalktığını söyleyen Arhan, bu açıklamalar ve çağrılar sonrası Gazeteci Hülya Kılınç’ın olayı haberleştirdiğini, akabinde de haberin farklı sitelerde yer almaya başladığını dile getirdi.
Amaç gözdağı
Biçimsel olarak tutuklamaların “MİT kanununa muhalefet” gerekçesiyle yapıldığına dikkat çeken Arhan, özde ise amacın “muhalif medyaya, muhalif gazetecilere yönelik bir tehdit ve gözdağı vermek olduğunu” vurguladı.
Arhan, ikna edicilikten ve hukuki bir metin olmaktan uzak olduğunu belirttiği iddianamede gazetecilere yöneltilen suçlamalar için ise, “İftiralarla dolu içi boş iddialar. İddianameye Google’daki bazı bilgiler yerleştirilmiş. Gazeteci arkadaşlarımızın bazı basın kuruluşlarıyla yaptıkları telefon görüşmeleri var. Mesela Murat Ağırel’in Sputnik ile yaptığı telefon görüşmesi ‘sır görüşme’ diye kaydedilmiş. Amacın onları susturmak ve iktidarı eleştiren dışarıdaki gazetecilere de bir gözdağı olduğu aşikar” diye konuştu.
Esas soru sorulmuyor
Olayın kamuoyunu ilgilendiren ciddi bir haber olduğun söyleyen Arhan, “Esas sorgulanması gereken şey şudur: Libya’da operasyonel varlık suç mudur, değil midir? Eğer suç ise ifşa olmuştur ve sır olmaktan çıkmıştır. Yargıtay’ın da defalarca verdiği kararlara istinaden söylüyorum. Yok eğer değilse niye gizliyorsunuz. Niye sır diyorsunuz buna?” diye sordu
İlk tutuklamaların ardından haberi yaygınlaştırmak da suç denilerek diğer gazetecilerin de tutuklandığına değinen Arhan, “Burada bir hukuk aramak güç bir şey. Eğer yaygınlaştırmak suç ise sosyal medyada bu isimleri binlerce kişi paylaştı. Öyleyse onların tamamının şu an tutuklu olması gerekiyordu. Ama bilinen ve AKP muhalifi kişiler olunca işin rengi değişti” diye konuştu
İSTANBUL