Fadıl Cizîrî’den sonra dengbêjliğin geleceği tartışılıyor. Dengbêj Antolojisi hazırlayıcılarından Hilmi Akyol, ‘Dengbêjler olmasaydı ne Huseynî Kurdî’den ne Mem û Zîn’den ne Binevş û Narîn’den haberdar olurduk’ dedi
Dicle Müftüoğlu / Diyarbakır – MA
Deng, ses; bêj, sesi-sözü söylemektir Kürtçede. Dengbêjler ise, tarihte saklı kalan sözleri, destanları, aşk hikâyelerini günümüze taşıranlardır. Seslerindeki her tınıyla unutturulmak istenen o tarihi kulaklardan yüreğe, bilince taşırlar. O seslerden, ışıklardan biri daha geçtiğimiz gün söndü. Tam da korktuğu gibi, kimsesizlikten. Botan’ın payizoklar ile heyranoklarının güçlü ve içten sesi olan Fadıl Cizîrî, tedavi olacak imkânlar oluşturulamadığı için hayata gözlerini yumdu. Fadil Cizîrî’nin yaşamını yitirmesiyle birlikte bir kez daha gündeme gelen dengbêjliği ve bu kültüre olan ilgisizliği, “Dengbêj Antolojisi” hazırlayıcılarından Hilmi Akyol ve derleme çalışmalarıyla bilinen LaWje’den Ali Tekbaş ile konuştuk.
Her şeyimiz kilamlarda saklı
Akyol, dengbêjliğin, kendi yazılı tarih ve edebiyatından yoksun Kürt halkı için “ekmek ve su kadar önemli” olduğunu söylüyor. Dengbêjliğin yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılmasında geç kalındığını dile getiren Akyol, “Bizim tarihimiz, destanlarımız onların kilamlarında (gazel) saklıdır. Eğer dengbêj ve hikaye anlatıcılarımız olmasaydı, ne Dımdım Kalesi direnişinden ne Huseynî Kurdî’den ne Mem û Zîn’den ne Binevş û Narîn’den haberdar olamazdık” diyor.
Şewbêrgler sustu
Aykol, eskiden köylerde kurulan şewbêrglerin (dengbêjler divanı)televizyonların yaygınlaşmasıyla sustuğunu söylüyor. 2006 yılında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin Dengbej Antolojisi projesine dahil olan ve birçok kentte 120 dengbêje ait kamera ve 145 dengbêje ait ses kaydı aldıklarını belirten Akyol, yaşamını yitiren dengbêjlerin kilamlarını da internet ortamından ve kasetler üzerinden dinleyerek deşifre ettiklerini ve hazırladıkları 4 ciltten 3’ünün belediye tarafından basıldığını, ancak kayyum atanması ardından bu projenin de yarım kaldığının altını çiziyor.
Bir bir yitiriyoruz
Akyol, dengbêjlik kültürün yok olmaması için herkese büyük bir yük düştüğünü söylüyor ve ekliyor: “Son birkaç yılda Usufê Farê, Emin ê Heci Tahar, Salihê Şirnêxê, Bawê Salih, Asker Demirbaş şimdi de Fadil Cizîri yaşamını yitirdi. Seyidxanê Boyaxçi kalp krizi geçirdi ve artık kilam seslendiremiyor. Günden güne belirli yaş üstündeki dengbêjler yaşamlarını yitiriyor. Yerlerine birilerini yetiştirmezsek bu nesil bitiyor.”
O Mezrabotan’ın sesiydi
Hakkari’nin geleneksel müziklerini derleyerek seslendiren LaWje’den Ali Tekbaş da, 2 yıl kadar önce hastalığı döneminde Fadıl Cizîrî’yi tanıma şansı bulanlardan biri. Kilam derleme çalışması yapmak için gittikleri Cizre’de, Cizîrî’den de kayıt aldıklarını söyleyen Tekbaş, Fadıl Cizîrî’yi şu sözlerle anlatıyor: “O Mezrabotan’ın sesiydi. Payizoklarını seslendirdiğinde yaylalarda, dağlarda yaşanan aşklar insanın gözlerinin önünden akıyordu. Heyran Jaro, stranı yaylalarda yaşayanların hayatlarını bir film gibi önümüze seriyordu. Çok fazla heyranok, payizok biliyordu. Behidini ve Boti tarzına hakimdi. Kendisinin yazdığı çok fazla parçası var. Onun yaşamı ve sanatıyla bıraktığı şey Kürt sanatı için çok önemli örneklerdir. Biz yeni jenerasyonlar da onu kendimize öncü olarak görüyoruz. Bizim yüreğimizde, stranlarımızda yaşayacak.” Şakiro, Karepetê Xeco gibi Cizîri’ye de sahip çıkamadıklarını söyleyen Ali Tekbaş, Cizîrî’nin, “Ali bak Aşık Veysel, Mahsuni Şerif gibi isimlerin hep destekçileri oldu ancak bize kimse sahip çıkmadı” sözlerini hatırlatarak, durumu şu cümleyle özetliyor: “Ne yazık ki dengbêjlere ilgi göstermelik kalıyor.”