Biri çocuklarının mezarını arıyor, biri çocuğunun mezarı tahrip edilmesin diye çabalıyor, biri de cezaevi kapılarında. İsimleri ve hikayeleri farklı. Anneler Günü’nü böyle karşılıyorlar: Buruk ama özgürlük mücadelelerinde ısrar ederek
Mayıs ayının ikinci pazar günü, dünyada Anneler Günü olarak kutlanıyor. Genellikle rengârenk çiçek ve hediyelerle kutlanan bir gün olarak anılsa da her anne için yarattığı duygu aynı değil. Ötekileştirme, hak ihlali, yasak, ırkçılık ve ayrımcılığın yoğun olduğu ülkelerde Anneler Günü bir mücadele günü. Bugünü mücadele ve barış taleplerini daha yüksek sesle dillendiren Kürt annelerinin temel talebi çocuklarına sarılacakları barış ortamının oluşması.
Haberde bir araya gelen Gülperi Adar, Bedriye Tunç ve Sultan Bozkurt 3 ayrı hikaye ile ortak bir acıyı dile getiriyor. Mezarsız, tutuklu çocukların anneleri onlar. İçleri buruk ama anneleri ve acılarını ayrıştırmıyorlar.
‘İkisinin de mezarı yok’ Gülperi Adar. Bitlis Tatvanlı. İstanbul’a kızını ziyarete gelmiş ve salgından kaynaklı geri dönememiş. İki oğlunu mücadelede kaybetmiş, “Ben ikisinin de mezarını görmedim. Cenazelerini hiç bulamadık” diyor. Çocuklarının yaşamlarını yitirdiğini öğrendiği günden itibaren fotoğraflarını yanında taşıyarak teselli bulduğunu söylüyor Adar ve çocuklarının mezarlarının olmamasına ilişkin duygularını şöyle dillendiriyor: “En azından birinin mezarı olsaydı ikisi oradaymış gibi ziyaret ederdim. Mezarları var mı? Yok mu? Onu da bilmiyorum. Varsa nerededir? Bu fotoğrafları mecbur yanımda taşıyorum. Elimde bir tek bu fotoğraflar kaldı.” Mücadele ile güçlü olduğunu söyleyen Adar, son mezarlıkların tahrip edilmesinden dolayı son derece tepkili ve ne olursa olsun mezarlıklara sahip çıkacaklarını söylüyor. Adar, Anneler Günü için de şu ifadeleri kullanıyor ve sonlandırıyor sözlerini: “Ben anneler arasında fark koyamıyorum. Çocuklarımı kaybettim ama yine de yapamıyorum. Annelerin acısı birdir. Bu ülkede devlet hangi anneye kıymet vermiş. Anneler her gün coplanıyor, tekmeleniyor, hakarete maruz kalıyor.” Engellemelere rağmen çocuğunun cenazesini defnediyor.
‘Ağaç illaki yeşerir’
Bedriye Tunç’un oğlu Cemil Tunç, Kobanê’de IŞİD’e karşı savaşmış, 2015 yılında Diyarbakır’da yaşamını yitirmiş. Uzun süre cenazeyi alamayan Tunç, uzun süren mücadele sonucunda oğlunun cenazesini alır, birçok engellemeye rağmen Erzurum Karayazı’ya götürür ve defneder. Mezar taşının üzerindeki bir yıldız bahane edilerek bir yıl sonra dava açılır. Dava sonunda beraat kararı çıkar ancak bu kez “şehit” ifadesi bahane edilerek mezar taşı kırılır. Tunç, bugünlerde yine mezar taşının saldırı ile kırıldığını söylüyor. Yapılanları zulüm diye adlandırıyor Tunç ve tarihte zalimlerin başına gelenleri hatırlatıyor. Sonrasını kendisi anlatıyor: “Biz her şekilde yaşamımıza, mücadelemize devam ediyoruz. Mezarımıza da sahip çıkıyoruz. Salgın bittiği gibi gidip yeniden oğlumun mezar taşını yaptıracağım. O taşlar ne kadar çok kırılırsa o kadar çok güçleniyoruz. Bir ağacın yeşermesine engel olamazsınız. Ağacın dalını istediğin kadar kır illaki yeşerecektir. Biz de çocuklarımızın mücadelesini sahipleniyoruz. Eski Kürt değiliz. Baş eğmiyoruz.”
‘Zulüm yıkılacak’
Geçtiğimiz günlerde oğlunun kemikleri kargo ile gönderilen Halise Aksoy’u da hatırlatan Tunç, günlerce “neden” diye kendisine sorduğunu söylüyor ve ekliyor: “Cenazelerimiz karşısında, mezarlarımız karşısında hatta mezar taşlarımız karşısında çıldırıyorlar. Ben yaşadığım sürece oğlumun yolundan şaşmayacağım. Mezar taşını yerde bırakmayacağım. Kırdıkça ben yeniden yaptıracağım. Başta Halise Ana sonra da bütün annelerin Anneler Günü’nü kutluyorum. Bu zulüm yıkılacak. Er ya da geç yıkılacak.”
Hüzünle geçiyor
Beyaz Tülbentli Anneler’den Sultan Bozkurt’un hikayesi de diğerlerinden farklı değil. Kızı Newroz Bozkurt 14 yaşında tutuklanarak müebbet hapis cezasına çarptırılmış ve 20 yıldır cezaevinde. Bozkurt, 20 yıldır cezaevi yollarında. Anneler Günü’nün kendisi için hüznü ifade ettiğini söylüyor ve ekliyor: “Erdoğan ‘Cennet annelerin ayaklarının altında’ diyor. Peki, cennet annelerin ayaklarının altındaysa biz anne değil miyiz? Biz insan değil miyiz? Biz de anne değil miyiz? Anneler Günü benim için hüzünlü geçiyor. Çünkü çocuğum yanımda değil. Hiçbir Kürt annesi için güzel geçmiyor.” Çıkan infaz yasasını da hatırlatıyor Bozkurt ve ayrımcılık yapıldığını söylüyor. Bozkurt, salgından dolayı cezaevindekiler için endişelerinin arttığını söylüyor ve yasanın kapsamının genişletilmesini istiyor.
Cemile’siz karşılıyor
Eylül 2015’te Cizre’de ilan edilen sokağa çıkma yasağı sürecinde kapısının önünde katledilen ve cenazesi 11 gün boyunca derin dondurucuda saklanmak zorunda bırakılan 10 yaşındaki Cemile Çağırga’nın annesi Emine Çağırga, Anneler Günü’nü buruk karşılıyor. Jinnews’ten Rojda Aydın’ın haberine göre, Cemile onun 1992’de kadınvalidesi ve kayınpederi ile birlikte katledilen kızı Fatma’dan sonra ikinci çocuğu. 92’de katledilen kızından sonra 2015’te Cizre’deki sokağa çıkma yasaklarında kızı Cemile katledilir ve kollarında yaşamını yitirir. Cemile’nin nasıl katledildiğini anne Çağırga şöyle anlatıyor: “9 gün boyunca evimizden çıkmadık. Cemile evin önünde oturmuştu. Ben içerideydim bir anda silahlar patladı insanlar yere düştü. ‘Cemile’ diye seslendim ses çıkmadı. Koştum, kızımı kucağıma aldım ‘Ah anne’ dedi. Kızım oracıkta kollarımda yaşamını yitirdi. Her iki kızım Fatma ve Cemile kollarımda yaşamını yitirdi. Her iki kızım da bu evde yaşamlarını yitirdi. Bu evde toplam 8 şehit verdik.” Eskiden Anneler Günü’nü bayram gibi karşıladıklarını söylüyor Çağırga ve kızı katledildikten sonra kutlamadıklarını belirtiyor. Anneler Günü’nde ya Cemile’nin mezarına gittiklerini ya da buruk karşıladıklarını söylüyor Çağırga ve ekliyor “Cemile’siz Anneler Günü benim için bir şey ifade etmiyor. Çocuklarım haksız ve hukuksuz bir şekilde yaşamını yitirdi. Sadece ben değil diğer annelerin yüreği de benim gibi acılı. Ama tabii hiçbir zaman mücadelemizden vazgeçmedik ve vazgeçmeyeceğiz.” Direnen annelerin gününü kutlayan Çağırga, şöyle sesleniyor: “Biz anneler için gerçekten zor bir gün. Çünkü evlatlarımız olmadan yeni bir Anneler Günü daha geçiyor. Anneler olarak el ele verelim ve özgürlüğü istemeye devam edelim. Çocuklarımız için özgürlüğü inşa edelim.”
Safiye Alağaş/İstanbul-Jinnews