Türkiye – ABD ilişkilerini değerlendiren HDP Dış İlişkilerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Hişyar Özsoy, “ABD ve batı kamuoyunda Erdoğan’ın sopadan başka bir dilden anlamadığı yargısının arttırıyor. Dünyada Kasımpaşalılık ile bir şey yapılamaz” dedi.
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) Dış İlişkilerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy, ABD’nin Türkiye’ye uyguladığı uluslararası kredi kısıtlaması, din adamı Andrey Brunson’nun tutukluğu ve Başkan Donald Trump’ın “yaptırım” açıklamaları sonrası krize dönüşen ABD ile ilişkileri Mezopotamya Ajansı’ndan Selman Güzelyüz’e değerlendirdi.
Brunson davasının iki ülke arasındaki birçok sorundan sadece biri olduğuna dikkat çeken Özsoy, bu sorunları “yapısal sorunlar” olarak tanımladı. Özsoy, “Yani Rahip Andrew Brunson’ı bıraksalar dahi bu ilişkiler bugünden yarına toplanabilecek ilişkiler değil” dedi.
‘Brunson davası sembolik bir nitelik kazandı’
ABD’nin devlet olarak Türkiye’ye karşı net bir politikasının olmadığını ifade eden Özsoy, Pentagon ve Beyaz Saray Dışişleri Bakanlığı arasında fikir birliğinin olmadığını söyledi. Özsoy “ABD’de Türkiye’ye karşı iki ana eğilim var; biri ‘Türkiye ile artık iş yapamayız, Türkiye’ye karşı daha sert yaptırımlar uygulayalım’ görüşünü savunurken, ikinci kesim Türkiye’nin jeopolitik konumu ve Ortadoğu’daki konumu itibari ile ilişkilerin devam etmesi yönünde fikir beyan ediyor. Yani bu çerçevede ABD’nin içerisinde de Türkiye’ye yönelik olarak, Ortadoğu’ya yönelik olarak homojen bir politikası söz konusu değil. Onların da kafaları karışık. Brunson davası sembolik bir nitelik kazandı. Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşması, S-400 füzelerinin alınması, Türkiye’nin Suriye politikası, ekonomik politikası, ABD’nin Kürtler ile ilişkide olması gibi durumlar temel sorunları arasında yer alıyor. Diplomasideki temel yapısal sorunlar çözülmedikçe, iki ülke arası sorun çözülmez. Yani temel sorunları konuştuğunuz zaman Türkiye’nin politikası ile ABD’nin bölgesel politikası önemli oranda çatıştı. Şimdi böylesi yapısal sorunlar var. Yani bu sadece birbirimizin yüzüne bakıp, gülerek çözülebilecek sorunlar değil. Çok ciddi anlamda Türkiye’nin karar vermesi gereken durumlar var. Suriye’de olduğu gibi, İran meselesinde de göreceğimiz gibi. Yine İsrail ile ilişkilerde ha keza öyle” diye belirtti.
‘Dünyanın en fazla silahlanmış ülkesi’
Hem ABD’nin hem Avrupa’nın Türkiye gibi kocaman sorunları olduğunu ifade eden Özsoy, şöyle devam etti: “Ama ilişkileri koparmaktan ziyade, sürekli olarak Türkiye ile bir şekilde angaje olarak, onun daha farklı noktalara gitmesini engelleme çabaları da var. Ama öyle görünüyor ki verdikleri tavizler yetmiyor. Türkiye her defasında çıtayı biraz daha yükseltiyor. En son ABD Mınbiç’te Türkiye ile ortak bir takım devriyeler yapacaklarını söyledi. Ki bu da Türkiye’nin talep ettiği bir durumdu. Yani Türkiye’yi kendi yanında tutma konusunda bir çaba gösteriyorlar, belli tavizler veriyorlar. Ama tüm bu tavizlere rağmen Türkiye’nin talepleri bitmiyor. Öyle görünüyor. Ama Türkiye’nin bitmeyen talepleri sadece siyasi çevrelerde değil, genel anlamda batı kamuoyu ve ABD kamuoyunda Erdoğan karşıtlığını yükseltiyor. Erdoğan karşıtlığı alabildiğine devam ediyor. Türkiye ABD’ye rağmen Ortadoğu’da bir şey yapma imkanı orta ve uzun vadede olamayacak. ABD her ne kadar Ortadoğu siyasetinde özellikle Suriye’de büyük kısmını Rusya’ya kaptırmış olsa da, en nihayetinde dünyanın en güçlü devleti, dünya ekonomisinin üçte birine hükmediyor. Dünyadaki askeri süreçlerin çok önemli bir kısmına hükmediyor. Dünyanın en fazla silahlanmış ülkesi. Dolayısı ile hal böyle iken Kasımpaşalılık ile bir şey yapılamaz.”
‘Uluslararası ilişkilerde bir değişim hali var’
Türkiye’nin jeopolitik konumundan dolaylı sahip olduğu avantajları, uluslararası sermayedar için iyi bir pazar alanı olması ve Ortadoğu’daki konumu dolayısı ile ABD ve batı tarafından köşeye atılacak bir güç olmadığını sözlerine ekleyen Özsoy, Türkiye’nin de mevcut avantajlardan kaynaklı Ortadoğu’daki dengeleri kendi lehine çevirmeye çalıştığını söyledi. Gerek ABD’nin gerekse de batı ülkelerinin bu konuda Türkiye’ye birçok taviz verdiğini aktaran Özsoy, şöyle devam etti: “Ancak uluslararası ilişkilerde sürekli olan değişimleri de göz ardı etmemek gerekir. Yani uluslararası ilişkilerde sürekli bir değişim hali vardır. 10 yıl ittifak yaptığınız gücü pekâlâ bir günde yan tarafa bırakabiliyorsunuz. Örnek olarak, Saddam Hüseyin! 8 yıl boyunca İran ile savaştı ve sonrasında Körfez Savaşı başladı. Yani 8 yıl batının silahşörlüğünü yapan Saddam’ı devirmeye çalıştılar ve en nihayetinde devirdiler. Dolayısı ile bu tür ittifaklar kolay dönüşebilir.”
‘Erdoğan tavizler verecek’
Özsoy, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’nin özellikle mevcut iktidar döneminde gerek Avrupa ülkeleri ile gerekse de ABD ile derinleşen sorunlarının yanı sıra, sürekli göç meselesini, mülteci meselesini dünyaya karşı bir koz olarak kullandı. Onun dışında hem buradaki ABD’li bireylere, hem de Avrupalı bireylere yönelik tutuklama furyalarından kaynaklı, söz konusu çevrelerce Erdoğan’ın sopadan başka bir dilden anlamadığı yargısını arttırıyor. Türkiye’nin uluslararası kuruluşlardan kredi almasını kısıtlayan tasarının ABD Senatosu’nda geçmesi de bununla ilgilidir. Benim görebildiğim kadarı ile Erdoğan bu noktadan sonra çok seri bir şekilde bir takım tavizler vererek, dünya ile bozulan ilişkilerini yeniden tamir etme eğilimine girebilir. Ne kadar başarılı olur bilmiyoruz ama daha fazla bu dünya ile bu çatışma halini kaldırabilecek bir ekonomisi yok. Diplomasi ve dış ilişkiler anlamında bir esnemeye gidecek gibi görünüyor. Ama Erdoğan’ın taviz vermeden daha fazla devam etmesi, biraz zor görünüyor.”