Her yıl 4-10 Mayıs arasında İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası kutlanıyor. Bu yıl koronavirüs nedeniyle açlık ve virüs kıskacında olan işçilerin durumuna dair gazetemize konuşan İSİG Meclisi üyesi Mustafa Güven, “Koronavirüs kaynaklı işçi ölümleri iş cinayetidir” dedi
Yadigar Aygün/İstanbul
Emekçilerin işyerinde oluşabilecek kazaları ve iş cinayetlerini önlemek için yeterli önlemlerin alınması ve “İş Sağlığı ve Güvenliği” bilincinin geliştirilmesi için 1987 yılından beri her yılın 4-10 Mayıs tarihleri arasında İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası kutlanıyor. İşçi Sağlığı ve Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) verilerine göre 2019 yılında en az 1736 işçi yaşamını yitirdi. İş cinayetlerinin aylara göre dağılımına baktığımızda ocak ayında en az 114 işçi, şubat ayında en az 133 işçi, mart ayında en az 113 işçi ve nisan ayında en az 220 işçi yaşamını yitirdi. 2020 yılının ilk dört ayında iş cinayetlerinde en az 580 işçi yaşamını yitirdi. İş Sağlığı ve Güvenlik Haftası dolayısı ile İSİG Meclisi İzmir üyesi Mustafa Güven ile konuştuk.
‘Israrla üretim devam ettirildi’
Güven, dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgınında Türkiye’deki işçilerin zorla çalıştırıldığına dikkat çekti ve salgının tüm sektörlere yayıldığının altını çizdi. Güven, salgından ölen işçilerin iş cinayeti olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Güven, “İşyerlerinde salgında da öncesinde de işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili önlem ve tedbirler alınmıyordu. Covid-2019’da halk sağlığı için birtakım önlemler alındı. ‘Evde kalın’ çağrıları yapılsa da hükümet sermaye yanlısı olduğu için emekçileri değil patronları kayırdı. İşçi sağlığı ile ilgili konular bu salgın sürecinde 2 kat daha geri gitti. Tüm toplumu etkileyen bir salgında üretim ısrarla devam ettirilmek istendi. Bunun sonucunda pek çok işyerinde işçiler salgına yakalandı. Pek çok işçi iş cinayetinden hayatını kaybetti” dedi.
‘Önlem ve tedbir alınmıyor’
Özellikle salgın sürecinde kayıt dışı çalışanların salgından çok etkilendiğini belirten Güven, işyerlerinde önlem ve tedbirlerin alınmadığını söyledi. Güven, “Sağlık Bakanı’nın evde kalın dediği bir durumda kısa çalışma ödeneğine başvuran işverenlerin işçileri kayıt dışı çalıştırmaya devam ettiriyor. Salgın sürecinde kayıt dışı çalışma alanı daha da genişledi. Bütün yorumlar kayıtlı işçiler ve sendikalar üzerinden yapılıyor ama bu kayıt dışı alanda merdiven altı üretimin kontrolsüz devam ettiğini biliyoruz. Salgından en çok işçi sınıfı etkilendi. Herkese evde kalın diyorsunuz ama işçiye çalışın diyorsunuz. Bu genel halk sağlığına işçinin layık görülmemesi anlamına geliyor. Koruyucu ekipman, maske gibi koruyucu önlemler hala işyerlerinde alınmıyor. Zorunlu işler dışında üretim durdurulsun denmesine rağmen valiliklerden özel izinlerle sokağa çıkma yasağında bile işçiler çalıştırıldı. İşçilerin yan yana, kalabalık ortamlarda zorla çalıştırılmaya devam ediyor. İşçilerin inşaatlarda, tersanelerde, fabrikalarda iş cinayetlerine ve meslek hastalığına yakalandığını görüyoruz” dedi.
‘Fatura emekçiye çıkarıldı’
Ekonomik krizin ve işsizliğin giderek arttığını söyleyen Güven, AKP’nin emekçilerden yana değil sermayeden yana bir tutum sergilediğini aktardı. Her zaman faturanın emekçilere çıkarıldığına dikkat çeken Güven, “AKP sırtını sermaye, belirli rant alanlarına yasladı. Kendi iktidarını korumak için sermayeden yana tutum alan bir iktidar. Emekçilerin AKP için hiçbir değerinin olmadığını 3. Havalimanı’nda gördük. Madenlerde gördük. İşçiler madende ölse ‘kader’, ‘fıtrat’ deniliyor. AKP’nin ülkeye bir şey inşa edilecekse köprü, gökdelenler, otobanlar yapılacaksa işçilerin ölmesi kaderinde vardır anlayışını bütün topluma dikte etmeye çalıştığı bir süreç yaşadık. Ekonomik krizi yönetmek için krizin bedelinin işçi sınıfına yıkılması lazım. Başka bu bedeli ödeyecek bir kesim de yok. Salgının bedeli de ekonomik krizin de faturası işçi sınıfına çıkarıldı. Diğer ülkelerde ayrılan fonlara bir de bizim ülkemizde ayrılan fonlara baktığımızda işçiden çok patronlara kullanılıyor” diye konuştu.