Aysel Tabak
2003 yılında ilk uzun metrajlı filmi “Vozvrashenie” (Dönüş) ile sinema dünyasına oldukça hızlı ve sağlam bir giriş yapan Andrey Zvyagintsev, daha sonra çektiği “İzganie-Sürgün”, “Elena”, “Leviathan” ve son filmi olan “Nelubov-Sevgisiz” ile yönetmen olarak adını sinema dünyasında altın harflerle yazdı. Yönetmen için Andrey Tarkovskiy’nin varisi dense de, aslında o kendine has bir tarza sahip. Uzun zamandır hayli durgun olan Rus sinemasını yeniden şahlandığını söylemek yanlış olmaz.
Novosibirsk’den Moskova’ya
Ünlü yönetmenin biyografisi Rusya’nın kuzeyinde yer alan Novosibirsk’de başlar. Henüz beş yaşında iken babası ortadan kaybolur, aile dağılır ve Andrey Zvyagintsev babasız büyümek zorunda kalır. (Bu yüzden yönetmenin bütün filmlerinde mutlaka çeşitli açılardan ele alınan bir baba fügürü vardır.) Annesi Rus dili ve edebiyatı öğretmenidir. Sanata ve edebiyata olan ilgisi 16 yaşındayken başlayan Zvyagintsev, ilk başlarda tiyatro ile ilgilenmeye başlamış. Çeşitli oyunlarda başrol almış ve oldukça başarılı olmuş. Yüksek öğrenimine Moskova’da devam etmeye karar verip 1986’da Novosibirsk’i terkedip buraya geçer. Burada Devlet Tiyatro Sanatları Enstitüsü’nde eğitim görüp başarıyla bitirir. Fakat ilerleyen zamanda Zvyagintsev, tiyatroyu bırakıp sinemaya yönelir. Başlangıçta televizyon programı, reklam filmleri ve kısa metrajlı filmler ile başlar yönetmenlik kariyerine.
2003 yılında yayınlanan ilk filmi “Vozvrashenie” ile tüm dünyada tanınan bir yönetmen olur. İlk filmi dünya çapında birçok ödül alır ve milyonlarca izleyiciye ulaşır. Oysa o bu filmi için yüz kişi izlese bana yeter demişti.
Hikayenin içindesiniz
Gelelim filmlerine. Beş uzun metrajlı filmi var yönetmenin. Hepsi de son derece çarpıcı bir gerçeklikle hayatı ve insanı farklı yönleriyle ele alıyor. Hiçbir filminde insan doğasına uzak, mantık dışı, ya da yapaylık hissi veren tek bir sahneye, tek bir diyaloğa rastlanmaz. Olağanüstü başarılı kurgusu ve kusursuz görüntü yönetimi ile hikaye akarken siz de kendinizi hikayenin içinde buluyorsunuz Zvyagintsev’in filmlerinde.
Cevapsız kalan sorular
Yönetmen pasif seyirci istemiyor. Özellikle ilk film Vozvrasheniye’de seyirciye “hikaye çok da önemli değil, sen karakterlere, yani insana odaklan” diyor sanki.
Vozvrasheniye’de babasız büyüyen iki erkek çocuğunun (Vanya ve Ivan) anneleri ve neneleriyle yaşamasına odaklanıyor. On iki yıl süren bir ayrılığın ardından baba (Otets) bir gün ansızın çıkagelir ve çocuklarıyla vakit geçirmek ister. Onlarla birkaç günlük bir yolculuğa çıkar. İsyankar ve şüpheci olan çocuklardan İvan’ın babası hakkında şüpheleri vardır. Yol boyunca sorular sorar. Babanın otoritesine itaat etmeyi reddeder. Hikaye boyunca yönetmen küçük kardeş İvan’ın sorduğu soruları aynı zamanda seyirci de sorar. Ancak soruların çoğu cevapsız kalır. Büyük kardeş daha itaatkar ve baba karakterini çabuk kabullenir. Yolculuk boyunca bu iki çocuğun babaları ile iletişimlerine bağlı karakter dönüşümlerini izleriz.
Sevgisiz karakterler
Biyografi kısmında da belirttiğimiz gibi yönetmen küçük yaşta babasız kalıyor. Muhtemelen bu yüzden baba figürü bütün filmlerinde önemli bir yere sahip. Çoğunlukla soğuk, otoriter, sevgisiz ya da sevgisini göstermeyen bir baba profili çiziyor. Sevginin insan için önemini sevgisiz karakterleri ibret misali karşımıza çıkararak anlatmak istiyor sanki. Özellikle son filmi “Nelubov- Sevgisiz”de karakterlerin donukluğu, kendi şahsi çıkarları dışında hiçbir şeyi önemsememeleri, kendi çocuklarına karşı bile son derece sevgisiz ve ilgisiz olmaları insanı dehşete düşürüyor. Hikayenin merkezindeki küçük çocuk sadece birkaç sahnede vardır. Ebeveyneri boşanma aşamasında, çocuğun kimde kalacağını tartışırlar. Her ikisi de çocuğu istemez. Onlar çocuğu ne yapacaklarını tartışırken çocuk bütün bunları duyar, bu esnada kapı arkasında sesizce ağlama sahnesi, filmin en vurucu sahnesi. Aslında sevgisiz olan sadece anne baba değildir, neneden tutun öğretmene kadar herkes soğuk ve kayıtsızdır. Zvyagintsev’in filmlerinin bu yönünün Rus aile yapısına açık bir eleştiri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Yeni Rusya’nın tarifi
Zvyagintsev politik yönetmen kimliği ile öne çıkmasa da filmlerindeki politik eleştiri ve göndermeler önemlidir. Zira Leviathan filmi ile yeni Rusya’nın tarifini yapmış. Leviathan kutsal metinlerde bir deniz canavarı, Hobbes’un aynı adlı kitabında ise devlet meteforu olarak geçiyor. Filmde ise bu metaforla verilen mesaj şudur aslında: Sıradan bir insanın, bir canavara dönüşerek her şeyi yutan Leviathan (devlet) karşında hiçbir şansı yoktur. Sıradan bir insan olan Kolya’nın aile yadigari olan arazisine göz dikmiş belediye başkanı Vadin (devlet-Leviatan) karşında verdiği umutsuz mücadelesinin hikayesidir bu film. Bütün filmlerinde politik ve dini metaforlar kullanan yönetmen bu filmde bariz bir şekilde iktidar-din ilişkisini sorguluyor. Moskova’dan gelen avukat arkadaşının yardımıyla hukuk mücadelesi veren Kolya’nın karşısında devlet gücü dışında din kurumunu da arkasına alan acımasız bir canavar (Belediye başkanı) var. Kolya karakteri şahsında, adaletsizlik, güvensizlik, çaresizlik, öfke gibi duyguların hepsini bir arda yaşıyor insan. Aslında Kolya sadece Leviathan ile mücadele etmiyor, Leviathan’ı besleyen sıradan insanlar olan arkadaş, eş ve dostu olan insanlardan yiyor asıl darbeyi. Ve canavar sonunda yutar sıradan, güçsüz ve çaresiz olanı…
Harabeye dönmüş mekanlar
Yönetmenin filmlerinde hakim olan birkaç detaya da değinmek gerek. Benim en çok dikkatimi çekenlerden biri bütün filmlerde terkedilmiş, harabeye dönmüş eski mekanların görünmesi. Bu mekanlarda artık kimse yaşamasa da geçmişte buralarda canlı bir hayat olduğunu ima eden detaylar göze çarpıyor. Sözgelimi, çürümüş bir piyano, derslikler, duvarda asılı eski resim veya portreler, dini simgeler… Yönetmen aslında yeni Rusya’yı tasvir ederken geçmişi hatırlatmayı da ihmal etmiyor.
Bir diğeri filmlerin başlangıç sahneleri. Filmlerin çoğu hikayenin geçtiği mekanlardan donuk ama sarsıcı görüntülerin fotoğraf kareleri gibi ekrana yansımasıyla başlıyor. Başlangıçta gördüğümüz bu fotoğraf kareleri aslında hikayenin ana mesajını içerir. Söz gelimi Vozvrasheniye’de ilk karelerde gördüğümüz deniz altındaki batmış kayık, filmin sonunda en can alıcı şekilde tekrar karşımıza çıkar. Ya da Leviathan’da çürümüş kayıklar, ve deniz canavarı olarak bilinen balina iskeletleri, hikaye için önemli ipuçlarıdır…