Almanya’daki bir vakıf Türkiye’de ‘De Facto Diktatörlük’ var tespitinde bulunmuş. Bu tabi sarayı ve saraydakini rahatsız etmiştir. Ne var ki Türkiye’de olmadığı için bu vakfa baskı yapma şansları yok. Türkiye’de diktatörlük var, denilmesi yeni bir şey değil. Türkiye’nin yarısı böyle düşünüyor. Ancak de facto (fiili) denilmesinin üzerinde durulması gerekir.
De facto diktatörlük, demek yasal olmayan yetkiler kullanılıyor demektir. Bu tespit özünde diktatör olarak ifade ettikleri Tayyip Erdoğan’ın sürekli suç işlediğini söylemektir. Eskiden müesses nizamı ilga etmek denirdi. Bunun Türk Ceza Yasası’ndaki karşılığı idamdı. De facto diktatörlük demenin diğer anlamı ise mevcut anayasal düzene darbe yapmak oluyor. De facto, yani yasal olmayan diktatörlükle böyle ağır suçlar işlenmiş oluyor. Ama şimdi yargı bile bu diktatörlüğün kontrolünde olduğu için bu ağır suçun karşılığını veren çıkmıyor.
Birkaç yıl önce Tayyip Erdoğan, polise, askere, yargıya, daha doğrusu tüm bürokrasiye kendinizi mevzuata takmayın demişti. Yani kendinizi yasalara bağlı görmeyin diye buyurmuştu. Açıktan açığa herkesi suç işlemeye teşvik etmişti. Kendisi hiçbir anayasa ve yasa maddesini dinlemiyor, söylediği ve yaptıkları Türkiye’nin de facto yasaları ve anayasası oluyordu. Zaten şimdi polis, asker ve tüm bürokrasi yasalara bakmıyor. Tayyip Erdoğan ne diyorsa onu yapıyor. Anayasa ve yasalara göre hareket etseler Erdoğan’la karşı karşıya gelirler. Bunu da hiçbir bürokrat göze alamaz. Çünkü Erdoğan’ın kini deve kinidir. Bir küçük memur olsa bile ona kırk katır ya da kırk satır uygular.
De facto diktatörlük aslında Türkiye’ye has bir yönetim biçimidir. Her zaman dünyayı ve toplumu kandıran yasalar vardır. Ancak esas olan yönetimin o anki uyguladıklarıdır. Bu açıdan Türk devlet yönetimlerinin çoğunluğu de facto diktatörlüktür. Bu diktatörlük muhalefet fazla yoksa, demokrasi ve Kürtlerin mücadelesi boyutlanmamışsa kendini Anayasa ve yasalara uyuyormuş gibi gösterir. Ancak Kürtler ve demokrasi güçleri etkin bir mücadele içerisine girerlerse derhal de facto diktatörlük devreye girer. İşine geldiği zaman Anayasa ve yasa der, işine gelmediği zaman bunları bir kenara bırakır; ağızdan çıkan ve uygulanan Anayasa ve yasa olur. Bazen de de facto diktatörlük yerine tüm yasalar lağvedilir, açıkça diktatörlük devreye konur. Aslında bu darbeler ve diktatörlükler bile kendilerini bazı yasalarla sınırlarlar. Ancak AKP-MHP iktidarı hiçbir yasa ve mevzuata kendini bağlı görmüyor.
Alman vakfı herhalde bu kavramı yeni kullanıyor. Böylece devletin dünyayı ve toplumu aldatma devleti olduğunu anlamış. Dünyada benzer bir diktatörlük görmediği için buna yeni bir isim vermeyi gerekli görmüş. Sanırız de facto diktatörlük kavramı sosyal bilimde ilk defa kullanılıyor. Ya da biz ilk defa duyuyoruz. Ancak ilk defa kullanılmış olması büyük bir ihtimal.
Türkiye tarihinde anayasa ve yasadan kaynaklanmayan, hiçbir yönetim yetkisinde bulunmayan birçok uygulama yapılmıştır. Bunun çokça örneği var. Çünkü Kürt düşmanlığı, demokrasi düşmanlığı o kadar çok fazladır ki, mevcut anayasa ve yasalar bu düşmanlığı istedikleri gibi yapmalarına izin ve imkan vermez. Çünkü anayasa ve yasalar yapılırken bir takım genel kabul görmüş genel evrensel normlara bağlı kalınır. Bu nedenle Kürtler üzerinde birçok uygulamayı yasalara sığdıramazlar. Bu nedenle de facto yapmak zorundadırlar. Kürtlerin ve demokrasi güçlerinin mücadelesi yükseldiği zaman, Türkiye’deki yönetimler tam bir de facto diktatörlük haline gelir. Kürt halkına ve demokrasi güçlerine karşı her yol ve yöntem mubah görülür.
Tüm diktatörlerin son yılları da tamamen Alman vakfının belirttiği biçimde de facto diktatörlük haline gelmiştir. Diktatörlerin yıkılma anları yaklaştıkça her yol ve yönteme başvururlar. Ayakta kalmak için kullanmayacakları yol, yöntem ve uygulama yoktur. AKP-MHP iktidarı tam da yıkılmak üzere olan diktatörlüklerin reflekslerini gösteriyor. Artık her şey onların gözünde kendilerine yönelik olarak görülür. Gölgelerinden bile korkar hale gelirler. En küçük bir eleştiri ve muhalif söz onları yıkacak düzeyde görülür ve üzerine gidilir. Bunun için yasaya gerek duyulmaz. Nitekim şimdi Erdoğan neden rahatsız oluyorsa hemen iletiyor; asker, polis, yargı, MİT ve devletin derin operasyon güçleri harekete geçiyor ve gerekeni yapıyor.
Erdoğan iktidarını sürdürmek için mevzuata uymayın, kadın da olsa çocuk da olsa gereğini yapın, demedi mi? İçinde bir PKK’li var diye Roboskili çocukların paramparça edilmesinin emrini vermedi mi? Bunları yapan bir iktidar her türlü talimatı verir ve uygulamayı yaptırır.
Alman vakfı AKP-MHP iktidarın her an her şey için talimat verdiğini ve her türlü uygulamanın yapıldığını gördükleri için de facto diktatörlük kavramını kullanmışlardır. De facto diktatörlük suç makinası diktatörlük anlamına gelmektedir. Ancak bu suçları kovuşturacak, yargılayacak bir güç yoktur. Özcesi tuzun koktuğu yönetimlere ‘De Facto Diktatörlük’ denilir.