Dönemin Dışişleri Bakanı tarafından ‘Yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler’ sözleri ile itiraf ettiği Dersim Katliamı’nın üzerinden 83 yıl geçti. DAD Eş Genel Başkanı Kulu, ‘Bugün hala dağlarımız, mezarlıklarımız bombalanıyor’ dedi
Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihine kara bir leke olarak geçen Dersim Katliamı’nın üzerinden 83 yıl geçti. 4 Mayıs 1937 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla çıkarılan “Tunceli Tenkil Harekatı” adlı kararnamenin ardından hayata geçirilen katliamda yaşananların acısı ise, aradan geçen bunca zamana rağmen dinmedi.
Dersim halkının “tertele” olarak adlandırdığı katliamda, resmi rakamlara göre 1937’de bin 737, 1938’de ise 6 bin 868 kişi katledildi. Ancak, tarih araştırmacıları ve birçok kaynağa göre katliamda aralarında binlerce çocuk, yaşlı, kadın olmak üzere 70 bin civarında insan katledildi. Yine, on binlerce kişi sürgün edildi, ailelerinden alınan kız çocukları ise askerlere verildi.
Dönemin Dışişleri Bakanı itiraf etti
Halen birçok yönü gizli tutulan katliamda yaşananların bir kısmı ise, o dönemde görevli olan kimi yetkililer tarafından uzun yıllar sonra açıklandı. Katliam döneminde eski Dışişleri Bakanı olan İhsan Sabri Çağlayangil’in anılarında anlattığı, “Mağaralara iltica etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içinde bunları fare gibi zehirledi. Yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler. Kanlı bir harekat oldu. Dersim davası da bitti, hükümet otoritesi de köye ve Dersim’e girdi, böyle bitti. Bugün Dersim’e rahatça girebiliyoruz” sözleri o dönemde yaşananları özetler nitelikte.
Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Eş Genel Başkanı Musa Kulu Mezopotamya Ajansı’ndan İdris Sayılgan’a verdiği röportajda soykırımın hala sürdüğünü, bugün de iktidarın dağları ve mezarlıklarını bombaladığını belirterek, ‘Bu sürecin bitmesini istiyoruz’ dedi.
‘Soykırım durmadı’
Devletin 1937’de “özel” bir kanunla Dersim’e yöneldiğine dikkati çeken Kulu, katliamın temel nedeninin kentin Kürt ve Alevi kimliğinden kaynaklandığını belirtti. 1938’den sonra soykırımın durmadığını söyleyen Kulu, “Soykırım sadece fiziki olarak yok etme değildir. Diliniz, kimliğiniz, kültürünüz, ziyaretiniz, dergahınız, ocağınız söndürülmüşse ve siz kendi tarihinizden bihaber başka bir tarihle yaşayan ve övünen hale getirilmişseniz, esas en büyük soykırım budur” diye konuştu.
‘Tarih sayfalarında kaldık’
Halen mezarlarının ve kaybolan çocuklarının akıbetini bilmediklerini söyleyen Kulu, “Bunu anlatmak çok zor. Kelimeler kifayetsiz kalıyor. O günden bugüne baktığımızda coğrafyada bir fiziki soykırım yaşandı ama geride kalanların hiçbiri inancıyla, diliyle, kültürüyle yaşama imkanı bulmadı. Hem kendi içindeki otoasimilasyon hem de devletin asimilasyon sistemi sonucu geriye çok bir şey kalmadı artık. Tarih sayfalarında kalmış gibi bir durumdayız” dedi.
‘Bir coğrafya yıkılma karşı karşıya kaldı’
Dersim Katliamı’nın yakın tarihte çok az örneği bulunduğunu kaydeden Kulu, o dönemde yaşananlara işaret ederek, “Çünkü insanlar mağaralarda zehirli gazlarla öldürüldüler. Arta kalanlar köle anlamında Türk subay ve askerlerine hizmetçi olarak verildiler. Bir coğrafyanın baştan başa bir yıkımla karşı karşıya kaldığını gördük. Ardından üst yapı kurumlarıyla girilen yerde, yatılı bölge okullarıyla tamamen kendi kimliğinden, inancından, yaşamından, toprağından kopmuş başka bir kişilikle var edilen bir gerçeklikle karşı karşıya kaldık. Halen kendi kimliğinden utanan ve hatta kendisini en hakiki Türk ve hakiki Müslüman sanma noktasına gelenler var. Bu içler acısı bir durum” şeklinde konuştu.
‘Hala mezarlıklarımız dağlarımız bombalanıyor’
Devletin yüzleşmek bir yana katliam politikalarını farklı metotlarla devam ettirdiğine vurgu yapan Kulu sözlerine şöyle devem etti: “O dönemde idam edilenler ve kaybedilen çocukların, kızların bütün bilgilerinin ailelerine verilmesi ve bunlara ulaşma imkanının sağlanmasını istiyoruz. Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yerlerinin açıklanması ve bir bütün olarak bu soykırımdan dolayı devletin özür dilemesini bekliyoruz. Mezarlarımızın yıkıldığı, kutsallarımızın, ziyaretlerimizin bombalandığı bu sürecin bitmesini, insanlık adına bu utancın son bulmasını istiyoruz. Düşünün dünyanın pandemiyle uğraştığı bir süreçte halen dağların, taşların, mezarlıkların bombalanması, tahrip edilmesi, sokaklarda infazların gerçekleşmesi insanlık adına utanç verici bir şeydir. Bunu reddediyoruz.”
HABER MERKEZİ