1977 1 Mayıs’ın üstünde 43 yıl geçti. ‘77 1 Mayıs’ının gerçekleştiği koşular günümüzden çok farklıdır. Özgünlükleri vardır. 1 Mayıs ‘77 bir kırılma ve yön saptırmadır. 1 Mayıs öncesi ve sonrası birbirinden çok farklı seyredecektir. Siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik gibi yaşamı ilgilendiren tüm başlıklar köklü yön kaymasına uğrayacaktır. Denir ya, “hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır”, bunun gibidir. 1 Mayıs sonrası yaşamaya başlayan yeni durum; günümüzde de varlığını bütün haşmetiyle devam ettirmektedir.
1 Mayıs öncesi Türkiye devrimci-demokratik hareketi kitlelerde karşılık buluyor ve yükselişe yaşıyor. Kürtler ciddi bir uyanış içinde. Sosyalizm, devlet ve dış dayanaklarından kaynaklı tüm engellemelere rağmen geniş toplum kesiminde teveccüh buluyor.
‘71 direnişçilerinin efsane ruhu halklar içinde yankılanıyor. Kahvelerde, mahallelerde, köylerde sosyalizm tartışılıyor. Üniversite amfilerinde devrim sesi yankılanıyor. İşçi sınıfı hak arayışında; iş yavaşlatma, grev gibi eylemlerle sosyalizmle buluşuyor. İşte ’77 1 Mayıs’ındaki katliam bu yükselişe egemenlerin verdiği köklü bir cevap oluyor. Sosyalizmin yükselişini kırma ve yönünü değiştirmedir.
’77 1 Mayıs’ı üzerine çok şey yazıldı. Ancak kim hangi amaçla yazıyor? Ayrı bir tartışma konusudur. Kuşkusuz kimileri ekonomik ve siyası rant peşindeyken, kimileri de anlama çabası içindedir. Önemli olan da anlamlandırma ve dersler çıkarmadır.
’77 1 Mayıs’ında katliam yaşanmış, rakamlar muhtelif olmakla birlikte 30’u (34 diyen de, daha fazladır diyen de var) aşkın insan yaşamını yitirmiştir. Taksim Meydanı tarihinin en kanlı gününü yaşamıştır. Hayatını kaybedenleri saygı ve nimetle her 1 Mayıs’ta anıyoruz. Hatırlama ve anma değerlidir. Ancak yeterli karşılık verilmiş olmaz.
O günün koşulları içinde katliamı gerçekleştiren güçler sır değil. 1 Mayıs öncesi ve sonrası gelişmelere bakıldığında faillerin kimler olduğu anlaşılıyor. “Şunlar tetiği çekmiştir” gibi somut tespitlerin yapılmamış olması faili gizlemiyor. Hangi çevrelerce planlandığı ve yapıldığı güç alarak somuttur. Bir NATO operasyonudur demek gerçeğin tespitidir. 12 Eylül askeri darbesi bu temelde zemin bulmuştur. Hala aşılamayan gelişmelerin başlangıcıdır, 1 Mayıs ’77. 1982 Anayasası yürürlükte ve AKP o zemin üzerinde iktidarı sürdürüyor. 1 Mayıs’a doğru giderken devrimci-demokratik hareketin provokasyonu görmemesidir, önemli olan. Katliam göstere göstere geldi. Katliamı yapanlara ciddi bir zemin sunulmuştu. Günler önce katliamcıların provokasyonu değerlendireceğini çoğu çevre öngörüyordu. Devrimci örgütlerin göremediklerini belirtmek saflık olur. Önüne geçilebilirdi. Temel neden öncülük boşluğu, süreci yönetememe hali oluyor. Bu durum çoğu örgütü provokasyona açık kıldı.
Sosyalizm düşüncesinin toplumsal karşılık bulması, çıkarılan yeni bir derginin kısa sürede taban edinmesi, güç sarhoşluğu yarattı adeta. Umut yüksek ve başarma inancının güçlü olması; korkusuzca mücadeleye katılım istemi, hemen her yapının kendisini yeterli görmeye götürdü. “Tek doğru benim örgütüm” deme düşüncesinin oluşmasını sağladı. Örgüt kibri çoğu şeyin önüne geçti. Dolayısıyla süreci anlama ve gerekli önlemi alma çabası zayıf kaldı. Hal böyle olunca 1 Mayıs katliamının önüne geçilemedi; değerlerin kaybına ve karanlık bir sürecini önü açıldı. Örgüt kibri tek neden değil ama, çok önemli neden olarak öne çıktığını ifade etmek gerekir. 1 Mayıs katliamı sonrası provokasyon ve tezgahlar derinleştirilerek devam etmiştir. Sol, sosyalist örgütler provokasyondan sonuç çıkarmadan daha çok birbirlerini suçlamaya başlayacaklardır. Daha önce sağ-sol çatışmaları sol örgütler arasına dönmeye başlayacaktır. Gazeteler her gün çatışmalarda ölü ve yaralıları istatistik bilgi olarak veriyor. Yine sol gruplar arası okul, mahallelerin bölünme dönemi başlayacak. Neredeyse her grubun mahalleleri oluşmuştu. Biri diğerinin elinden almak için çabalıyor, o da çatışmaları tetikliyor. Bir de buna reel sosyalist sistemde yaşanan Moskova-Pekin gerilimi eklenmişti. Örgüt bölünmeleri bu temelde de gerçekleşiyor ve çatışmaları yoğunlaştırıyor. Toplumun sosyalizmden bizar edişi adım adım gerçekleşiyor. 12 Eylül darbesi böyle “kabul” gördü! Ve buldozer gibi ezip geçti.
1 Mayıs ’77’ye en iyi bağlılık, anılarına sahip çıkış; onların amaçlarını gerçekleştirmektir. O da demokratik ve özgür bir Türkiye’dir. Örgüt, parti kibri çok kaybettirdi, kaybettirmeye de devam ediyor. Halkların, kadının, sınıfın özgürlüğü birlikten geçiyor. Kürtler birliğin en örgütlü kesimidir. En çok da onlar birlik için çaba içindedirler, daha fazla aktif olmaları gerekiyor. Ancak kendisine sol, sosyalist ve demokratım diyen, birliğin sağlanması için uğraş ve çalışmalarını artırmalıdır. 1 Mayıs’ın hakiki dersi budur. Birlik içinde öncülük sorununu gerçekleştirmektir!