Karadeniz’de 32 yıldır gazetecilik yapan Gençağa Karafazlı, bölge gözlemlerini anlattı: Umrecilere karantina uygulanmaması, çay üreticilerinin mağdur edilmesi, DEVA Partisi’ne geçen AKP’nin önemli isimleri çözülmenin alametleri…
Hüseyin Kalkan/İstanbul
Art arda gelen kamuoyu yoklamaları, AKP’nin artık 30-35 bandına yerleştiğini gösteriyor. Bir başka acı gerçek de MHP’nin barajı altında kalıyor olması. Bu aslında beklenen bir sonuçtu. Ancak beklenmedik sonuç AKP’nin kalesi sayılan Karadeniz bölgesinde de çözülmeye başlaması. Kamuoyu anketlerinin açıklanan sonuçlarında bölgesel ve kentsel bazda veri olmamasına rağmen, bölgedeki gözlemciler bu çözülmenin çok açık olduğunu söylüyorlar.
DEVA faktörü
Karadeniz AKP’nin kalesi ise bu kalenin en güçlü burcu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın memleketi Rize idi. Ancak bir süreden beri AKP Rize’de de zorda.
18 yıllık iktidarı boyunca Erdoğan’a büyük destek veren Karadeniz ve Rize’nin ağır ağır AKP’yi terk etmesinin nedeni, yine bu 18 yıl boyunca kötüleşen ve tek adam iktidarına giden politikaları. 32 yıldır bölgede gazetecilik yapan Gençağa Karafazlı’ya göre özellikle DEVA partisinin kuruluşunun AKP’yi başta Rize olmak üzeri bölgede gerileme sürecine girmesine neden oldu. Karafazlı, Erdoğan’ın has adamı, üç dönem AKP milletvekilliği yapan Hasan Karal’ın AKP’den ayrılarak, DEVA Partisi’ne geçmesi ve bölge çapında örgütleme sorumlularından birisi olmasının, AKP için büyük darbe olduğunu söylüyor. Gençağa Karafazlı, bölgeye ve Rize’ye dair gözlemlerini şöyle aktarıyor: “Hasan Karal bölge örgütleme komisyonlarından (BÖLGE 14) Samsun, Trabzon, Ordu, Giresun, Artvin, Gümüşhane, Çankırı illerinin başkanı oldu.
Hasan Karal, görev alanında Rize olmamasına rağmen, Rize’de çok etkili. Bölgede de çok etkili. Herkes Karal’a Rize’de ve bölgede AKP’yi çökertecek isim olarak bakıyor, daha şimdiden Rize ve ilçelerinde yüzlerce kişi Karal’ın yanında yer almak için hazır bekliyor.”
‘Virüs sürecini yönetemediler’
Gençağa Karafazlı’ya göre, AKP ve yerel yöneticiler koronavirüs sürecini iyi yönetemediler. Suudi Arabistan’dan gelen 500 umrecinin karantinaya alınmadan evlerine gönderilmesi Rize kamuoyunda büyük tepki çekti. Bu sürece dair haberleri kamuoyunun gündemine getiren Karafazlı hakkında bu ve benzeri haberlerden dolayı 5 soruşturma açıldı.
Karafazlı’ya göre AKP, kötü başladığı süreci kötü yönetmeye devam etti. Rize dışında ikamet eden 50 binde fazla çay üreticisi ve çay toplamak için gelecek olan işçilerin 30 Nisan’a kadar, Rize’ye gelmeleri istenmişti. Gelen gelmiş, ancak büyük bölümü açıklanan tarihe kadar nasıl olsa zaman var rahatlığı ile hareket etmiş, ama daha 30 Nisan gelmeden Rize Valisi Kemal Çeber, Giresun, Artvin, Trabzon valileriyle 19 Nisan günü, Rize’de bir araya gelerek, il dışından gelecek olan çay üreticileri ile çay işçilerine illere giriş yasağı getirdi.
Vefa grupları devrede
Bu karardan sonra Rize’ye ulaşan anayollar da denetim altına alınmış, bölgeyi tanıyan üreticilerin yan yolları kullanabileceği düşünülerek, o yollar da molozlarla kapatılmıştı. CNN Türk’e konuşan AKP’nin Rize’de önde gelen isimlerinden ve Rize Ticaret Borsası (RTB) Başkanı Mehmet Erdoğan, öğrencilerin yanı sıra Vefa gruplarının yardımı ile çayların toplanacağını söylüyordu.
Bu durumda tonlarca çayın toplanamayacağını söyleyen Karafazlı, şunları ekliyor: “Çay toplama işi herkesin yapabileceği bir şey değil. Böyle giderse tonlarca çay toplanmayacak. Toplanmasa bile birinci sürgünün kesilmesi gerekir ki ikinci ürün toplanabilsin. Birinci sürgün toplanmasa bu mevsim ürün alınmamış olur.”
Vefa grubu ve koronavirüsü nedeniyle Rize’de kalmış öğrencilerle çayı toplama fikrini ortaya atan Mehmet Erdoğan, Rize’nin büyük çay üreticilerinden ve bir çay fabrikasının sahibi.
Karafazlı, bu plana dair şunları anlatıyor: “Eğer küçük üreticinin çayı toplanmasa, dediği gibi, Vefa grupları ile çayını toplatan Erdoğan diğer üreticilere göre daha avantajlı olacak.”
Çay toplama işindeki bu karmaşa da, Rize’de AKP’ye puan kaybettiren bir gelişme. Karafazlı, “Herkes çok tepkili, kente sokulmayan insanların ürünleri bahçede dalında kalacak. Şehirde ve köylerde olan üreticilerin kendi imkânları ile ürün toplamaları da çok zor gözüküyor. ÇAYKUR’un uyguladığı kota ve kontenjan nedeniyle üretici çayını devlete satamamaktadır. Üretici bu durumda topladığı çayı bölgedeki özel çay firmalarına satmak zorunda kalıyor. Firmalar da bu durumu bir fırsata dönüştürerek üreticiden devletin belirlediği fiyatın altında çay alarak, üreticiyi bir kez daha mağdur ediyor. Sonuç olarak 210 bin çay üreticisi kaybediyor, AKP ye yakın özel firmalar kazanıyor.”