Covid-19 Bölge Koordinasyonu, iktidarın ‘3 binin üzerinde insanın ölümünden başarı hikayesi çıkarmaya çalıştığını’ ifade etti. Koordinasyon, açıklamasında gözlem ve taleplerini de sıraladı
Covid-19 Bölge Kriz Koordinasyonu, salgınla ilgili son süreçte yaşanan gelişmelere ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamaya göre bölgede filyasyon, karantina ve izolasyon takibi sağlıklı yapılmıyor ve AKP iktidarı
mevcut durumdan ‘başarı hikayesi’ çıkarmaya çalışıyor.
Salgından dolayı şuana kadar 3 bin 500’e yakın insanın yaşamını yitirdiğine dikkat çekilen açıklamada, “3500’e yakın insanın ölmesi zaten bir katliamdır. Kimse bu katliamdan bir başarı hikâyesi çıkarmaya kalkmasın. AKP’nin salgında yaşanan tüm ölümlerde payı ve sorumluluğu vardır” denildi.
İktidar açısından koronavirüsle mücadeleden çok, korona diplomasisi ve siyasetinin daha öncelikli hale geldiğine dikkat çekilen açıklamada, “Savunmasız bir şekilde işe gitmek zorunda kalan insanlara maske dağıtmak ve koşullarını insan sağlığı lehine düzeltmek yerine ABD’ye ve başka ülkelere şov amaçlı lojistik göndermek samimiyetsizlik ve tutarsızlıktır” ifadelerine yer verildi.
Koordinasyon açıklamasında, gözlem ve talepler şu şekilde sıraladı:
“*Test sayılarının yetersizliği, verilerin paylaşılmaması, Bölge STK’larının il pandemi kurullarına dahil edilmemesi bölgede durumun seyri hakkında net bir fikir edinilmesini engelliyor. Sürecin sağlıklı yürütülmesi için bölge tabip odalarının ve sağlık sendikalarının sürece bir önce dahil edilmesi ve önerilerinin dikkate alınması şarttır.
* Sağlıkçıların kullandığı Kişisel Koruyucu Ekipman (KKE) başta nicelik olarak eksikken şimdi ise niteliksel olarak ciddi anlamda yetersizdir. Bu da sağlıkçıların kendilerinin, ailelerinin ve toplumun sağlığının riske atılması demektir.
* Salgın cezaevlerine bulaşmıştır. En kısa zamanda tüm cezaevlerinde bulunan hasta, çocuk sahibi kadınlar ve 65 yaş üstü tutsak ve hükümlüler tahliye edilmelidir. En önemli olan adım ise en hızlı şekilde bağımsız sağlık heyetlerin de içinde olduğu heyetlerin takip edebileceği şekilde tüm cezaevlerinde testlerin yapılması ve sonuçlarının kamuoyu ile paylaşılması gerekmektedir.
* Salgın nedeniyle Covid-19 dışındaki acil sağlık gereksinimi ve kronik hastaların sağlık ihtiyaçları giderilememektedir, bu sorun giderilmelidir.
* Bölgede sahadan edindiğimiz bilgilere göre filyasyon, karantina ve izolasyon takibi sağlıklı yapılmamaktadır, bu takip sağlıklı bir şekilde yapılmalıdır.
* Test sayısının yetersizliği taranmamış, tespit edilmemiş ancak toplum içerisinde enfeksiyon kaynağı olmaya devam eden bireylerin tespit edilmesini engellemekte ve salgının kontrolsüz yayılmasına yol açmaktadır. Dolayısıyla test sayısı söylenenin aksine azaltılmamalı arttırılmalıdır.
* Tamamen ekonomik ve siyasal sebeplerden dolayı salgın için önlemler geç alınmış, bugün de aynı gerekçelerle tedbirler gevşetilmek istenmektedir. Bu durumun adı konulmamış bir sürü bağışıklığı olduğu ve yüz binlerin sağlığı ile kumar oynamak anlamına geldiği halkımız tarafından bilinmelidir.
* Bayram dolayısıyla toplum içerisinde ciddi bir hareketlilik olacağını öngörmekteyiz. Hükümetin bayramda bu salgının kontrol altına alınacağına dair söylemleri de bu riski arttırmaktadır. Bu gün geldiğimiz noktada Türkiye adına bir pembe tablo çizilmesi ve bayrama kadar normalleşmenin olabileceği söylemleri bilimsel ve rasyonel değil duygusal ve siyasi amaçlı söylemlerdir. Bu söylemler gerçeği yansıtmamakla beraber toplum sağlığı adına büyük bir tehlike saçmaktadır. Bizim öngörümüz en iyi ihtimalde bile Temmuz’dan önce bir normalleşme olamayacağı yönündedir. Bu yüzden bayram tatili karantinaya dönüşmeli ve en az 9 gün tam karantina uygulanmalıdır.
* Yıllardır inşa edilmiş yoksullukla boğuşan insanlarımız salgın süresi boyunca ekmeğinin peşinden gitmek ya da devletin muhtaç bıraktığı yardımları alabilmek için hayatını riske atmak zorunda bırakılmıştır. Öncelikle binbir zorluk yaşamış ve atlatmış olan tüm halkımızı her koşulda kendi ayakları üzerinde durmaya ve birbiriyle dayanışma içinde olmaya çağırıyoruz. Bizi kurtaracak olan başkasının eline bakmak, başkasının omuzuna dayanmak ve başkasının ekmeğine muhtaç olmak değil bizim kendi içimizdeki dayanışma ruhumuzdur. Dayanışma ancak bizi yaşatabilir. Onun için tüm halkımızı bu Ramazan ayında birilerinden beklemeden kendi içinde dayanışma halinde olmaya çağırıyoruz. İmkanı olanlar olmayanlarla dayanışma içinde olmalıdır. Halkımız bu açıdan moralini de yüksek tutmalıdır. Sağlıklı olmanın bir başka yolu da umutlu olmaktır.
* Buradan hareketle halkımız, insanlarımız, işçi, emekçi ve esnaflarımız, ekmeği için hayatla boğuşuyor olsa da iktidarın rehavete yol açan açıklamalarına temkinli yaklaşmalı, kesinlikle rehavete kapılmamalı ve tedbiri elden bırakmamalıdır. Herkes gündelik yaşam içerisinde fiziki mesafeyi koruyarak, hem kendi yaşamından hem de başkalarının yaşamından sorumlu olduğunu unutmamalıdır.”