1969 Şubatı’nda Amerikan 6. Filosu’nun İstanbul’a bir haftalığına geleceği açıklandığında üniversite öğrencileri çevresinde büyük bir hareketlenme yaşandı.
1968 Temmuz ziyaretinde, barışçıl başlayan, daha çok Amerikan bahriyelilerin keplerini kapıp kaçma, su tabancası ile boyalı su sıkma gibi eylemlerle başlayan protestolar, İTÜ Öğrenci Yurdu’nun basılması ve 2. kattan atılan Vedat Demircioğlu’nun bir süre sonra ölmesi üzerine Taksim’de başlayan ve İTÜ’de bitmesi planlanan gösterinin, kitlenin durmayıp, Dolmabahçe’ye inmesi ve Amerikalı bahriyelilerin sembolik denize dökülmesi ile son buldu.
Kimi siyah bazı bahriyelilerin linç edilmesini yine üniversite öğrencileri engelledi.
Üniversite işgallerinden sonra öğrenci örgütlerince oluşturulan kurulda Harun Karadeniz de vardı.
Kurul, daha fazla can kaybına yol açılmaması için yürüyüşü sonlandırmaya çalıştı. Daha o sıralarda yeni kurulmuş çiçeği burnunda DÖB mensubu arkadaşların öncülüğünde yürüyüş kolu Dolmabahçe’ye indi.
Masis ile bizim de aşağıya inip protestonun gelişimini izlediğimizi hatırlıyorum.
Muhteşem bir protesto idi. Neyse korkulan can kaybı olmadı.
Yorumsuz
O zamanlar Amerikan Pazarları vardı. Protestocular, bunlara mal götüren bir kamyoneti ele geçirdi. Kamyonda Türkiye’de bulunmayan spreyli boyalar da vardı. Bunu ele geçiren gençler heyecanla duvarlara hemen antiemperyalist sloganlar yazmaya girişti.
Bir gece önce İTÜ Yurdu’nda gözaltına alınanlar arasında, protestoları koordine eden Öğrenci Örgütleri Dayanışma Kurulu’nda yer alan FKF İstanbul Sekreteri Veysi Sarısözen de vardı. Çoğu öğrenci ise yatağından pijaması ile gözaltına alınmıştı. Sultanahmet’teki İstanbul Adliyesi’ne koşturup, Veysi ve pijamalı öğrencilerle dayanışma yaptığımızı hatırlıyorum.
Daha sonra, Talat Paşa basını hala Veysi’nin Sultanahmet’te yürüyüşü durdurmaya çalıştığı yazıyor, bir gün önce yurt baskınında ite kaka gözaltına alındığı halde. Tabi özgür basına yazmasını ihmal etmeden.
Kürt kültürünün dans ve müzik ile Spor Sergi Sarayı’nda ilk kez kitlesel olarak izlendiği “Doğu Gecesi” de FKF İstanbul Sekreterliği tarafından düzenlenmişti. FKF ile Yerel Kürt Öğrenci Dernekleri, yurtları arasındaki işbirliği, İstanbul Üniversitesi işgalinde de yaşanacak, işgal konseyi başkanı Kemal Bingöllü üstelenecekti. Ayrıca savunmaya da destek vereceklerdi.
ABD filosunu ilk protesto eylemi, 1967 Ekim’inde FKF İstanbul sekreteri Veysi Sarısözen’in organize ettiği Taksim’de açlık grevi çadırı açma eylemi ile başlamıştı. Daha sonra Beyazıd’dan başlayıp Taksim’de biten 10 bini aşkın insanın katıldığı yürüyüş sırasında, bu günleri de gördük diye sevindiğimi hatırlıyorum.
1969 Şubatı’nda, Temmuz olayının anısı çok canlı idi. İÜ girişine Vedat Demircioğlu’nun büyük bir resmi asıldı. Ayrıca, Çemberlitaş Kız öğrenci Yurdu’nda öğrenci temsilcisi, FKF’li Çimen Keskin’in öncülüğünde, üzerinde Vedat Demircioğlu’nun resminin yer aldığı devasa bir kırmızı bayrak dikilmişti. Ve bu bayrak Beyazıd Kulesi’ne çekilince, kıyamet koptu. Endonezya solkırımının propagandasını yapan Bugün gazetesi, Kızıl Bayrak çektiler diye manşet attı.
Ve ardından 76 gençlik örgütünün destek verdiği, on binlerin katıldığı muhteşem yürüyüşün anısı belleğimde çok canlı. AP’yi destekleyen Muhafazakar (İslamcı/milliyetçi kırması) gençlik, MTBB’de başka bir hazırlığın içindeydi.
Önce 6-7 ay önce duvarlarına anti- emperyalist sloganların yazıldığı Dolmabahçe’de, bir çeşit cihat namazı eda ettiler.
Taksim’e ilk giren gruplar arasında idim. Gezi Pakı’nın merdivenleri arasından bir uğultu geliyordu. Tek sıra toplum polisi sözde güvenlik için merdivenlerin üzerinde idi. AKM’nin önündeki giriş birden toplum polisi tarafından kesiliverdi. Gezi Parkı’nda teker teker sıralanmış polislerin de birden aradan çekiliverdiklerini gördüm. Meydana giren küçük grup olarak taş yağmuru altında idik. Kafaya taş yememek için geri geri yürüyüp, paniğe kapılmadan, Kazancı Yokuşu başındaki eczanenin bulunduğu apartmana sığındığımızı hatırlıyorum.
Oranın yakınlarında TİP üyesi Ali Turgut Aytaç ve Duran Erdoğan toplum polisinin gözetiminde bıçaklanarak öldürüldüler. Ayşe Nur’un da meydana ilk girenler arasında yer aldığını, iteklenerek yere düşürüldüğünü öğrendim daha sonraları. İkimiz de survivor idik. Daha önce ve sonra da ne badireler atlatmıştık.
76 öğrenci örgütünün protestosuna AP Demirel Hükümeti Kanlı Pazar kıyımı ile yanıt vermişti. Ali Özgentürk’ün bu saldırıyı filme aldığını hatırlıyorum.
Tepki doluyduk hepimiz. Bu kıyımı protesto etmek istedik. Hemen ertesi gün İstanbul Valiliği’ne müracaatta bulunduk. Hemen ertesi gün, evin kapısına damlayan polis, bu gösteriye izin verilmediğini bildiren bir yanıtı tebliğ etti.
O zamanlar FKF genel yönetiminde idim. Sol tarihin belgelere dayalı yazımının Mete Tunçay’dan sonraki ikinci ustası Erden Akbulut geçenlerde, eski dava dosyalarının silinmemiş fotokopi dosyalarından bir belge bulup yolladı sağ olsun.
12 Mart Darbesi’nden sonra Emniyet bir “sabıka” belgesi yollamış Sıkı Yönetim’e, “fail ve ele başı” olduğum olaylar hakkında. Şöyle diyor belge: “Amerikan Filosunun 10-17 Şubat 1969 tarihleri arasında limanımıza ziyaretlerinden sonra ITÜ öğrencisi Selçuk Esen, İÜ öğrencisi Ragıp Zarakolu ve Ertuğrul Günay’dan müteşekkil tertip komitesinin imzası ile Vilayet makamına verilen 17.2.1969 tarihli bildirimi ile Tam Bağımsız Türkiye amacı ile 19.2.1969 günü saat 13.00 de Hürriyet Meydanı’nda başlamak üzere Taksim Meydanı’nda son bulmak üzere bir miting ve yürüyüş düzenlendiği öğrenilmiştir. RZ, SE ve EG mezkur yürüyüşün temsil komitesinde yer almaktadır.”
Gösteri ve protesto hakkını kullanma çabası, “sabıka belge”sine dönüşmüş 12 Mart darbe günlerinde.
Geçenlerde, o tarihlerde Kazancı Yokuşu’nda oturan Doğan Abi (Özgüden), çok güzel tanıklığını yaptı Kanlı Pazar’ın (https://artigercek.com/yazarlar/doganozguden/51-yil-once-bugun-gunlerden-pazardi-kanli-pazar). 3 yıl sonra 30 Ocak 1972’de ise Kuzey İrlanda’da Derry kentinde İngiliz ordusu eliyle yaşanacaktı Kanlı Pazar. 64 yıl önce 1905 tarihinde ise Çarlık ordusu, dilekçe hakkını kullanan emekçileri katletmişti.