Cumhuriyet’in ilk yıllarında çıkarılan Şark Islahat Planı ve Umumi Müfettişlikler, 90’lı yıllarda OHAL Bölge Valileri, şimdi ise 81 ilin valisine verilen yetki ile güncellendi. Tarihçi Mehmet Bayrak, ‘Çözümü geride aramak, çözümsüzlüktür’ dedi
Olağanüstü Hal’in (OHAL) iki yıl sonra kaldırılması ardından “terörle mücadele” adı altında yapılan yeni düzenlemenin Meclis’te onaylanması ile OHAL uygulamaları 3 yıllığına kalıcılaştırıldı. Düzenleme ile 81 ilin valisine “süper” yetkiler verildi. Bu yetkilerin kapsamı ise 1927 yılında devreye sokulan Umumi Müfettişlik uygulamaları ile yine 1990’lı yıllarda OHAL Bölge Valilerine verilen yetkilerin neredeyse bire bir aynısı. Yapılan bu düzenleme ile tüm Türkiye, OHAL’den sonra bu kez geçmişte sadece Kürtlerin farklı isimlerde maruz kaldığı “Süper Valilik” uygulaması ile yüz yüze kaldı.
Kürt kimliğini yok ederek, sorunu asimilasyon ile ortadan kaldırmak için 1925’lerde çıkarılan Şark Islahat Planı kapsamında Umumi Müfettişlikler devreye sokuldu. Daha sonra OHAL Bölge Valilikleri gibi isimlerle bu uygulama kesintisiz bir şekilde sürdürüldü.
Hesap yükümlülüğü yok
Hukuken 1952 yılında ortadan kaldırılan Umumi Müfettişliklerin yerini 90’lı yıllara gelindiğinde OHAL Bölge Valileri aldı. 19 Temmuz 1987’de uygulanan Olağanüstü Hâl Kanunu bölgede 8 farklı ilde devreye sokuldu. Olağanüstü yetkilerle donatılan ve hesap verme yükümlülüğü bulunmayan Olağanüstü Hal Bölge Valileri, seyyar jandarma alaylarını bile kontrol etme yetkisindeydi. Bu valiliğin kurulmasıyla birlikte bölge illerinde OHAL uygulaması kalıcı hale getirildi. Misyonu açısından umumi müfettişlik uygulaması ile benzerlik gösteren OHAL Bölge Valiliği, 30 Kasım 2002 tarihinde kaldırıldı. Bu dönemde çoğunlukla isimleri “faili meçhul”, köy yakmalar, Hizbullah’ın silahlandırılması gibi hukuk dışı işlere karışan Ünal Erkan, Hayri Kozakçıoğlu, Necati Çetinkaya, Necati Bilican, Aydın Arslan ve Gökhan Aydıner gibi 6 isim görev yaptı.
Umumi Müfettişlik, OHAL uygulaması, “Süper Vali” olarak nitelendirilen OHAL Valiliği gibi uygulamaların tamamı önce Kürtler üzerinde yürütülüp, bugün tüm Türkiye’de genelleştirildi.
90 yıl sonra aynı yöntem
Türkiye’de 90 yıl önce kurulan Umumi Müfettişlikler ile valilere tanınan yetki konusu, en son OHAL’in kaldırıldığı 18 Temmuz 2018 tarihi ile birlikte tekrar Türkiye gündemine girdi. Meclis’ten geçen OHAL yasası ile birlikte 81 ilin valisi, “Süper Vali” statüsüne girdi. Buna göre; valiler, şüpheli gördüğü kişilerin 15 gün boyunca kentte girişine yasak getirebilecek, anayasal güvence altındaki toplantı ve gösteri hakkını keyfi olarak engelleyebilecek, kamuya açık alanlarda gece vaktinin başlamasıyla, kapalı alanlarda 00.00’dan sonra toplantıların yapılması iznine tabi olacak. Valiler silah nakline yasak getirerek askeri alanda yetkiler üstlenebilecek.
Aradaki bu sürekliliği ve benzerliği Mezopotamya Ajansı’ndan Selman Güzelyüz’e değerlendiren, ‘Kürtlere vurulan kelepçe: Şark Islahat Planı’ kitabının da yazarı, Tarihçi Mehmet Bayrak, “1925 yılından bu yana Kürdistan’da yönetim her zaman farklı olmuştur” dedi.
‘Esası Şark Islahat Planı’
Bayrak, Türkiye’deki mevcut rejimin bugün esas aldığı belgenin 1925 yılından hazırlanıp, Kürtleri her anlamıyla asimile etmeyi amaçlayan Şark Islahat Planı’nın benzeri olduğunu ifade etti. Bayrak, bunu şöyle açıkladı: “28 maddeden oluşan Şark Islahat Planı’nın birinci maddesinde diyor ki, ‘Bu maddeler tümü ile hayata geçirdiği güne kadar, Kürdistan’da askeri yönetim yani bizim sıkıyönetim dediğimiz durum devam ettirilecektir.’ 28 maddeden oluşan planın daha birinci maddesinde bunu yazıyordu. Yani çeşitli yöntemlerle işte askeri yönetim, asimilasyon, tehcir, Türk-İslamlaştırma politikalarının tümü uygulanmak suretiyle Kürt kimliği yok edilerek Kürt sorununun çözülmesi hedefleniyordu. Ve bu da askere havale ediliyordu. Ondan dolayıdır ki, 1925’ten itibaren Kürdistan’da yönetim her zaman farklı olmuştur. Türkiye’den de farklı olmuştur.”
‘Geçmiş, çözümsüzlüktür’
Mevcut iktidarın da diğer iktidarlar gibi eskimiş ve çözümsüzlüğü ispatlanmış yöntemler ile Kürt sorununu çözmeye çalıştığını vurgulayan Bayrak, “Nitekim 1927 yılından itibaren Umumi Müfettişlik rejimi başlatılmıştır. Bu dönemsel olarak hep devam etmiştir. Her dönem örfi idareler yani sıkıyönetimler ilan edildi. Bugüne kadar Kürdistan’a dönük 60 civarında sıkıyönetim uygulanmıştır. Dolayısıyla şimdi bu yeni yönetim ne yazık ki bunlardan ders alması gerekirken, sil baştan tekrar eski yöntemler ile sorunu çözmeye çalışıyor. Çözümü geride arama durumu var. Yani eskiyi örnek alıyor. Bitmişliği, tükenmişliği, çözümsüzlüğü yani vakti geçmiş olan askeri yöntemlerle sorunu çözmeye çalışıyor” dedi.
Başvurulan bu yöntem için “çıkmaz bir yoldur” diyen Bayrak, devamında, “Bu artık bir realitedir. Çözümsüzlüktür. Onların çözüm olarak gördüğü şey çözümsüzlüğün kendisidir. Çözümü geride aramak çözümsüzlüktür. Dolayısı ile onların çözüm diye bugün tekrar ikame etmeye kalkıştıkları şey, nerdeyse 90 yıldır denenen ve tüm çözümsüzlüğü ispatlanmış olan bir uygulamadır” diye ekledi.
Merkezileşmenin ilk adımı
Bir yönetim biçimi olarak kökeni Osmanlıdaki merkeziyetçi yapıya dayanan Umumi Müfettişlikler, esas itibariyle Kürt illerini kapsayacak şekilde yürürlüğe konuldu ve süreklileşen bir sıkıyönetim hukuku üzerinden kendisini var etti. Genç, Muş, Ergani, Elazığ, Diyarbakır, Mardin, Siverek, Urfa, Siirt, Bitlis, Van ve Hakkari illerde uygulamaya konulan sıkıyönetimin kaldırılmasından sonra Umumi Müfettişlikler devreye sokuldu.
İlk Umumi Müfettişlik uygulaması 1927 yılında Elazığ, Urfa, Hakkari, Bitlis, Diyarbakır, Siirt, Mardin ve Van illerini kapsadı. Daha sonra 1934 yılında Edirne, Kırklareli, Tekirdağ ve Çanakkale illerine İkinci Umumi Müfettişlik uygulandı. 6 Eylül 1935 tarihinde Erzurum Kars, Gümüşhane, Çoruh, Erzincan, Trabzon, Ağrı illerini kapsayan Üçüncü Umumi Müfettişlik kuruldu. 1936 yılında Bingöl, Munzur ve Elazığ illerini kapsayan Dördüncü Umumi Müfettişlik ve 1947 yılında Adana, İçel, Seyhan, Hatay, Gaziantep ve Maraş illerini kapsayan Beşinci Umumi Müfettişlik kuruldu.
ANKARA