İşçilerin sağlığının tehlikede olduğunu söylediği için gözaltına alınan DİSK Antep Bölge Temsilcisi Mehmet Türkmen, ‘Uyarısını yaptığım fabrikada bir işçi öldü. Sorumlu olanlar kar hırsı için üretime ara vermeyenler ve buna izin veren iktidardır’ dedi
Reyhan Hacıoğlu /İstanbul
Salgın riskine rağmen binlerce işçi her gün çalıştırılmaya devam ederken, birçok işçinin de salgından kaynaklı ölüm haberleri geliyor. Antep’te Akınbella Terlik Fabrikası’nda çalışırken 15 gün önce koronovirüse yakalanan 27 yaşındaki Uğur Kartal önceki gün hayatını kaybetti. Kartal’ın hayatını kaybettiği fabrika ve başka fabrikalarda salgın olduğunu 1 ay önce paylaştığı için gözaltına alınan DİSK Tekstil Gaziantep Bölge Temsilcisi Mehmet Türkmen yaşananları gazetemize değerlendirdi.
Bir ay önce gözaltına alındığını hatırlatan Türkmen,”Bir ay önce gözaltına alınmama gerekçe yapılan gerekçelerden biri de fabrikalarda işçilerin sağlığının tehlikeye atıldığı ile ilgili açıklamalar, paylaşımlarım olmuştu. Bu fabrika da onlardan biri idi ve virüs çıkmasın rağmen üretimin sürdüğü bir fabrika idi. Bu fabrikanın ve birkaç başka patronun ihbarı ile gözaltına alındım” dedi.
‘Hesap soracaklar mı?’
“Ve şimdi o fabrikada 27 yaşında genç bir işçiyi kaybettik” diyen Türkmen, “Haklı olarak şu soruyu sormak gerekiyor. Bir sendikacıyı işçilerin sağlığının tehlikeye atılmaması ile ilgili açıklama yaptığı ve patronlar rahatsız oldu diye gözaltına alanlar, bir işçinin ölümüne sebep olan patrondan da hesap soracaklar mı merak ediyoruz” dedi.
10 fabrikada virüs var
Önceki gün yine üç fabrikada virüs tespit edildiğine dair bilgi aldıklarını belirten Türkmen, “Bu fabrikalar bir hafta, iki hafta önce vakaların ortaya çıkmasına rağmen düne kadar üretimin devam ettiği fabrikalar” dedi. Şuana kadar 10 fabrikada işçilerde korona görüldüğünü belirten Türkmen şunları söyledi: “Bunlar sadece bize yansıyanlar. Bilmediklerimizi de düşünürsek muhtemelen Antep’te on binlerce işçi içinde bu salgın tehlikeli bir şekilde yayıl
maya devam ediyor. O yüzden Uğur Kartal kardeşimizin de ve bundan sonra kaybedebileceğimiz işçi ölümlerinin de sorumlusu bu salgının işçiler içinde yayılmasının da sorumlusu olan kar hırsıyla hiçbir önlem almadan, pozitif vaka çıktığı halde üretimi devam ettiren patronlar ve milyonlarca işçinin hayatını, sağlığını patronların insafına bırakan bu iktidar ve yetkilileredir” dedi.
‘İşçiler üzerinde deneniyor’
Yaşanan tablonun kendileri için “sürü bağışıklığı” uygulandığını gösterdiğini belirten Türkmen şunu dile getirdi: “Bu sürü bağışıklığı için de kurban olarak işçilerin, işçi sınıfını seçildiğini düşünüyorum. Bu vesileyle de iktidarın bir taşla iki kuş vurduğunu görüyoruz. Bir; Erdoğan’ın sürekli tekrar ettiği ne olursa olsun çarklar tutumu, işçilerin hayatı tehlikeye girme pahasına olsa da, böylece bir sürü bağışıklığı deneniyor. Böylece hem sürü bağışıklığını işçiler üzerinden hayat geçiriyorlar hem de patronların, sermayenin sömürü çarkı durmamış oluyor.”
Sokağa çıkma yasakları ile bir çözümün olmayacağını belirten Türkmen, “Çünkü daha çok işin güvenlikçi kısmı yani gerçekten salgını önlemek, etkili bir karantina uygulamak, inanların hayatlarını sağlığını koruyacak tedbirler almak yerine bütün sorumluluğu halka yıkan ve işin sadece güvenlik kısmını öne çıkaran bir uygulama bu” diyerek halk sağlığı uzmanlarının da etkili bir karantinadan yana olduğunu söyledi.
‘Branda fabrikası bile çalıştı!’
Yasağın uygulanma biçimin bile iktidarın sınıfsal tercihlerini gözler önüne serdiğini belirten Türkmen tanık oldukları süreci ise şöyle anlattı: “Eğer bu sokağa çıkma yasağı gerçekten faydalı ise yani insanların evinde kalması salgını önleyecekse o zaman işçiler niye bunun dışında tutuluyor? ilk yasakta İçişleri Bakanlığı’nın genelgesinde sadece unlu mamuller ve tıbbi malzemeler üreten yerler açık olacak deniyordu. Ama Antep’te ilk hafta çuval üreten, branda üreten, poşet üreten, plastik üreten fabrikalar bir şekilde izin alıp çalıştı, Genelge’de olmamasın rağmen. O da şöyle gerekçelerle; biz de gıda için çuval üretiyoruz, poşet üretiyoruz vb. diyerek esnettiler ve hiç alakası olmayan kömür çuvalı ürettiğini bildiğim fabrikalar bile ile izin alıp çalıştı. Sonra baktık ki ikinci hafta açıklanan genelge buna uygun olarak hazırlanmış. Böylece ikinci haftada kumaş, iplik, halı kontrplak gibi fabrikaların bile izin aldığın gördük. Bu ne laka dedik; Hatta Organize Sanayi Bölge Müdürlüğünü aradım. Neye göre izin veriyorsunuz diye. ‘E onların da yetiştirmesi gereken ihracatlar var, siparişler var’ denildi. Zaten Antep’te fabrikaların yüzde 90’ı ihracat için çalışıyor. Bu yüzden işçiler de haklı olarak soruyor eğer bu yasak gerekli ise insanların sağlığı için biz insan değil miyiz?”
Türkmen, 150 bin kapasiteli organize sanayi bölgesinde fabrikaların çoğunun çalıştığını belirterek, işçi ve aileleri ile birlikte Antep’te yüz binlerce insanın yasaktan muaf tutulduğunu ve “İşçiler virüs bizi mi bir etkilemiyor diye soruyorlar” dedi.
‘Doktora bile doğal ölüm diyen…’
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dile getirdiği “normalleşmenin başlayacağı” söylemlerine de değinen Türkmen, bu sürecin elbette geçeceğini tüm dünya ve Türkiye’de ancak diyerek şunları söyledi: “Ama ben Türkiye’de kısa süreçte olacağına inanmıyorum. Birincisi; Şuana kadar Türkiye’yi görece diğer ülkelere göre daha başaralı, ölüm sayılarını daha düşük gösteren şeylerin güvenilir olduğunu düşünmüyorum. TTB üyesi bir doktor bile korona yüzünden ölürken, ölüm raporuna “doğal ölüm” yazan bir sistemden bahsediyoruz. Sıradan vatandaşı nasıl gösteriyorlar Allah bilir.
İkincisi; Hükümetin bu süreci yönetme biçimine baktığımızda bile bu sürecin daha uzun süreceğini düşünüyoruz. Çünkü işçiler için zaten hiçbir zaman ‘normalleşme’ uygulanmadı. İşçiler hep çalışmaya devam ediyor. Bir de bunun işçiler içinde, halk içinde bu kadar yayılma devam etmesi ve alınan önlemlerin bunu önleyecek önlemler olmadığını düşünürsek bu sürecin, yani zirve meselesinin daha uzun bir zamana yayılacağını düşünüyorum. Umarım haklı çıkmayız ve kısa sürede normale döner ama iktidarın uyguladığı yöntemler ve süreci yönetme biçimine baktığımızda ne yazık ki bunlara inanmak çok iyimser bir şey olur.”
‘Kapatsa bile çözü değil…’
Salgının yayılmasına da değinen Türkmen, bazı fabrikalar kapatılsa dahi üretim sürdüğü sürece yayılmanın da süreceğini şöyle açıkladı: “Örneğin Antep için diyelim,150 bine yakın işçi çalışıyor bunu en fazla 30-40 binine denk gelen düzeydeki fabrikalar kapandı. Ama diğer fabrikalar çalışmaya devam etti. Ancak bu insanlar aynı mahalle, aynı semtte oturan insanlar. Çoğu akraba. Şimdi işler böyle uygulanınca kapatan fabrikaların kapatmasının da bir anlamı kalmadı.”
‘Yeter ki çarklar dönsün’
DİSK olarak baştan beri zorunlu alanların dışında üretimin durdurulup, ücretli izin istediklerini vurgulayan Türkmen, “İktidar bundan kaçıyor niye; çünkü böyle bir uygulama iktidara işçi ve emekçilere kaynak aktarmak zorunda bıraktıracak ama onlar bütün kaynakları sermayeye aktarmayı tercih ettikleri için böyle bir önleme yanaşmıyorlar. Yine bu süreçte kapanacak iş yerlerinin karından düşme olmasın, çarklar durmasın istiyorlar. Yani bu salgına karşı alınan önlemlerin tamamı patronların ve sermayenin ihtiyaç ve önceliklerine göre düzenleniyor” dedi.
‘Toplumu tehlikeye atıyorlar’
“Sermayenin çıkarları için salgının bile önüne geçemeyen bir iktidarla karşı karşıyayız” diyen Türkmen şöyle devam etti: “Ama bu süreç giderek korumaya çalıştıkları çarklara da zarar verecek. Örneğin salgın olduğunda belki on gün kapatsa yetecek ama yayıldıkça sonradan aylarca kapatmak zorunda kalacak. İki hafta bir fabrikayı iktidar kapatmamak için direnç gösterdikçe bedeli daha ağır oluyor. Hem patronlar, özellikle işçiler ve aslında halk sağlığı için de.”
‘Patronları yükten kurtardılar’
Temel ihtiyaçların devlet tarafından karşılanma taleplerini yineleyen Türkmen son olarak çıkarılan önlem paketlerine değinerek, “Hükümet işten atmayı yasaklıyoruz diye bir paket getirdi. Ama ücretsiz izni yani daha önce olmayan bir hakkı yasal hale getirdi. Örneğin dün bir fabrikada 600 kişi ücretsiz izne çıkarıldı ve arayıp soruyorlar biz bin 168 lira ila bir ay nasıl geçineceğiz diye. Hükümet toplumun can derdine düştüğü bu süreç bu durumda bile patronlar için fırsata çevirdi. Örneğin işçi işten çıkarılsaydı kıdem tazminatını diğer haklarını alabilecekti. Ama şimdi patronları o yükten de kurtardı. Şuana kadar açıklanan tek paket buydu, o da işçileri sefalet ve ücretsiz izne mahkûm etti” dedi.
‘Kendi paralarını dahi alamıyorlar’
Paketlerden patronların vergi ve SGK ödemelerinin ertelenmesi ve teşviklerin çıktığını belirten Türkmen, “Ücretiz izin ve Kısa Çalışma Ödeneği gibi destek alan işçiler ise İşsizlik Fon’undan alıyor. Zaten o işçilerin parası. İşçilerin parasını bile böyle bir durumda vermeyen bir iktidar ile karşı karşıyayız. Bu fon işçiler için kullanılsa üç ay asgari ücret verilebilecek kaynak var. Ama onu bile patronlar vermek için her yolu deneyen bir iktidar var” dedi.