Birden fazla nedenle Pandemin Covit-19’un Kürdistan’a dönük de sonuçları olacak. Çünkü Kürdistan hem küreselleşen dünyanın parçası hem ayrıca 25 yıldır süren savaşın merkezinde yer alıyor! Nedenleri özetlersek:
İlki, son 100 yıldır petrolün yükselişi ama özellikle de düşüşü, iktidarlar devirmiş, savaşlara yol aşmıştır. Kürdistan, dünya petrol rezervlerinin ağırlık merkezini oluşturan coğrafyanın merkezinde yer almakta. Gerek ambargo gerek petrolde görülmemiş fiyat düşüşü nedeniyle başta İran rejimi, petrole bağlı devletler, yükselecek kitle hareketinin hedefini dışarıya yönlendirebilir ki ilk hedefte Kürdistan var.
İkincisi; Kürdistan, dünyada 25 yıldır aralıksız süren Afganistan-Mısır-Ukrayna üçgeninde savaşın merkezinde yer alıyor. O üçgende savaş tamtamları yine çalmaya başlandı. Doğu Akdeniz’de ABD-Rus savaş gemileri eşliğinde sular ısınıyor. ABD-İran gerilimi, İran’a dönük süren ambargo ile paralel askeri kuşatma ile tırmanıyor. Irak’ta kronikleşen hükümet krizi aşılamıyor. ABD, Irak’ta İran etkisini kırma peşindeyken; İran Haşdi Şabi üzerinden geliştirdiği saldırılarla Irak Meclis kararıyla çıkaramadığı ABD’yi Irak’tan çıkarma hesabı içinde.
AB ve ABD’den Covit-19 nedeniyle Çin’e yapılan suçlama ve “hesap sorarız” beyanları; Suriye İdlib’te silahlı Cihadistlere saldırırken İsrail’in, Suriye’ye yönelik saldırıları… Belirttiğimiz üçgende gerilim ve savaşın ağırlaşacağının işaretleri.
Üçüncüsü; Ağırlaşan ve nerede-nasıl durdurulacağı bilinmeyen ekonomik krizin işsizlik, açlık gibi ağır sosyal sonuçlarının, kitlelerde sınıfsal ve demokratik öfke patlamasına yol açacak olması iki şey üretebilir; ülkelerde iç savaş ve iç savaşı önlemek için kitlesel öfkenin hedefini dış düşmana yani devletlerarası savaşa yönlendirecek dış savaş. Bunu bilen hükümetler tıpkı 1929’da Almanya, İtalya’da yapılanlar benzeri, iç toplumsal tepkiyi dışa, devletlerarası savaşa yönlendirmenin yani işçi emekçilerin sınıfsal tepkilerini şoven milliyetçilikle baskılama arayışları ileride hızlanabilir. Ki kapitalist düzeni köklü tehdit edecek sınıflar savaşını/iç savaşı devletlerarası savaşa çevirmede de deneyim sahibidirler.
Dördüncüsü; Kürdistan özelinde IŞİD saldırılarının yeniden tırmanması; su uyur düşman uyumaz benzeri Covit-19 büyük saldırısı altında bile sömürgeci devletlerin Kürdistan Bölgesi’ne ve Rojava’ya karadan, havadan artan saldırıları; hatta ortak bir Enfal hareketine girişme ihtimalleri; başta Efrin, kentlerimizde silah zoruyla demografik değişim; sömürgecilerin böl-yönet parçala politikasıyla Kürt siyasetinin iç ilişkilerine sürekli müdahalelerini de ekleyelim.
Kürt siyaseti ne yapacak?
Halkımızı, kazanımlarını, siyasetimizi çevreleyen melanet tablosunun genel hatları. Ağırlaşma ihtimali olan tablo karşısında ne yapacağız?
I – Hükümetlerimiz, partilerimiz; siyaset radarlarını çok yönlü açarak süreçlere, olgulara, küresel-bölgesel güç dengelerine, muhtemel gerilim ve çatışmalara ayrıntılara hükmeden bir stratejik ufuk ve titizlikle bakarak politikalar geliştirilmeli.
Kürt siyaseti, küresel, bölgesel güç dengelerini gözetirken kendi güçlerine güvenme hattını pekiştirmeli. Çünkü koronavirüsün yaratacağı önemli sonuçlarından biri, “silah ve savaş değil sağlık yatırımı yap” olacak. ABD’de de Trump ile başlayan savaş bölgelerinden geri çekilme politikası Covit-19 ile güçlenecek. ABD kamuoyundan “Afganistan, Irak, Libya, Japonya’dan bana ne, oralara harcanacak trilyon dolar askeri harcamalar sağlık ve sosyal alana ayrılsın” basıncı artacak. Elbet ABD, yarından çekilecek değil ama yansımaları olacak.
II – ABD’nin İran’ı kuşatan savaş siyasetinde, Kürdistan’ı savaşın rampası yapma yani Kürdistan’ı ABD için hem İran hem Irak ve Rojava için üs bölgesi yapma siyaseti ve paralel askeri adımlarına ilişkin, geçmiş pratiğini unutmayan temkinli yaklaşımla “hayır” denmeli. Geçmişte Mesut Barzani’nin “vekalet savaşında olmayacağız” politikası izlenmeli. Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile Rojava Özerk Yönetimi koordineli ve tabir uygunsa iğne deliği kadar boşluklardan yararlanarak güçler arası denge politikasını iyi kurgulamalı.
III – Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile Rojava Özerk Yönetimi’nin gittikçe daha fazla birbirlerinin varoluşsal nedenleri haline gelmeleri önemlidir, yılardır bunu savunup yazıyorum. Yukarıda belirlediğimiz tehdit karşısında, başta iki Kürdistan hükümeti arasında olmak üzere parçalar arası ulusal birlik temelinde ortaklaşma derinleşirse; Kerkük’ten Efrin’e kentlerimizin özgürleşmelerinin yolu açılır. Dolayısıyla Kürdistan Bölgesel Hükümeti ile Rojava Özerk Yönetimi arasında yardımlaşma-dayanışmayı ve TEVDEM ile ENKS arasındaki görüşme-yakınlaşmayı tam da derinleştirme zamanı!
IV – Kürdistan, partilerin değil, Kürdistan halklarınındır! Çünkü baki olan Kürdistan ve Kürdistan halklarıdır. Siyasal partiler, örgütler bugün var yarın yok! Ayrıca ne kadar büyük ve kapsayıcı olursa olsun, parti bütünü değil kısımı temsil ederler! Kürdistan’ı paylaşmak için gerilim ve çatışma yerine üzerinde ortaklaşmayı başaralım. Başarabilirsek Kürdistan herkese yeter! Siyasal partilerimizin bugün birincil görev ve sorumluluğu; Kürdistan’ın sömürgeci işgalden özgürleştirilmesi! Sonraki adım ise üzerinde ortaklaşmak olmalı!
V– Kanayan yaramız olan, sömürgecilerin böl-parçala-yönet siyasetine karşı; partilerimiz arası iç demokrasi kültürünü geliştirmek bugün daha çok önem kazanmıştır. Kürdistani İttifak Çalışması’nın açıklamasındaki belirleme ile iç sorunlarımızı; “Kürt ulusal birlik bilinciyle ve adım adım büyüteceğimiz iç barış ve demokratik kültürümüzle çözelim.” Zînî Wertê benzeri herhangi bir iç sorunumuzu; “öncelikle el sıkışarak ortak ulusal demokratik değerlerimiz temelinde ele alıp çözmeyi hedefleyelim.”
VI – Hep diyoruz iç meselelerimizde medyamız ateşe benzinle gitmemeli. Bazen partilerimiz arasında yaşanan herhangi bir küçük iç meseleyle ilgili Kürt medyasında çıkan haberleri şaşkınlıkla izliyoruz.