Dünya emekçileri, kapitalist virüs salgını koşullarında 1 Mayıs emek bayramını kutlamaya hazırlanıyor. Salgın koşullarında da olsa kutlama programları oluşturuluyor. Oluşturmak da gerekiyor. Hem de her zamankinden daha güçlü, daha görkemli ve daha coşkulu kutlanacak 1 Mayıs’ın, bu 1 Mayıs olması gerekiyor. Çünkü dünya emekçileri en genel anlamda bu kadar küresel gündem bütünleşmesi yaşayamamıştı. Dünyanın bütün coğrafyalarında emekçiler aynı gündemi, yani kapitalist canavarı tartışıyor. Aynı zamanda da tarihin en büyük dayanışma ve birlik ağlarını oluşturuyor. 1 Mayıs dünya işçi sınıfının birlik ve dayanışma gününü güncelliyor. Ki 1 Mayıs, dünya emekçilerinin birlik, dayanışma ve mücadele günü değil miydi?
Salgının ilk günlerinde, salgının temel öznesi olan “coronavirüs herkese eşit davranıyor” deniyordu. Doğru, yaşayan herkesten herkese geçiş yapabiliyordu ama virüse yakalananlar aynı düzeyde salgınla eşit mücadele edemiyordu. Bu nedenle de şimdiye kadar salgına kurban verilenlerin çoğu da yoksul emekçilerden oldu. Özellikle iş kolu olarak salgına karşı cepheden mücadele etmek zorunda kalan sağlık emekçilerinin acısı daha belirgin oldu. Şimdiye kadar devlet olanaklarına sahip olan birkaç istisna örnek dışında bu salgına kurban olan sermaye grubundan kimseler yoktur. Onlar devletin ve imkanların sahibi olarak yine tufandan kurtulanlar olmuştur. Ne hikmetse ilk devleti kuran Sümerlerin Tufan mitolojisi, 21. yüzyılda da egemenlere, dünya nüfusunun neredeyse yüzde beşine tekabül eden sermaye sahiplerine Nuh’un gemisini göndermiştir.
Bu bağlamda 2020 1 Mayıs’ı sadece birlik, dayanışma ve mücadele günü olmanın da ilerisinde bir anlam ifade etmektedir. Emekçilerle sermaye grupları bu kadar açıktan karşılaşmamışlardır. Dolayısıyla 2020 1 Mayıs’ı esas olarak böyle bir karşılaşmanın da pratik uygulama alanı olacaktır.
Bu karşılaşma her şeyden önce zihniyet dünyasında gerçekleşecektir. Kapitalizmin zihniyet bulanıklaştırıcı tüm ideolojik versiyonları salgın karşısında iflas etmiştir. İnsanlık adına salgından geriye en büyük kazanım kapitalist modernitenin artık kendisini sürdüremez hale geldiğinin çok daha güçlü ve açıktan tartışılır olmasıdır. “En büyük devrim, zihniyet dünyasında yaşanır” özdeyişi salgınla birlikte çok daha güçlü anlam bulmuştur. Demokratik uygarlık sistemine, ekolojik dengeye herkesin ihtiyacı olduğu bu salgınla birlikte daha da anlaşılır olmuştur. Bütün zihniyet üretimleri PKK lideri Sayın Öcalan’ın “Kapitalizm durdukça doğaya saldırı önlenemez ve doğayı tahrip eden insanın kendisi de tahrip olmaktan kurtulamaz” tespitinde konsensüs sağlamaya başlamıştır.
Kapitalist salgını yenecek olanın da bu olduğu anlaşılmalıdır. İlaç tekellerinin üreteceklerinin de yine aynı sonuçları üreteceği kaçınılmazdır. Çünkü kapitalist tekeller insan ve toplum merkezli üretim yapmayacaklarına göre topluma ve insana dönüşü de aynı salgın gibi yıkım olacaktır. Onun için insana ve topluma yine Sayın Öcalan’ın söylediği gibi “en çok söylenmesi gerekenlerin başında kapitalizmin, insanlığı büyük bir tehlike altına aldığı gerçeğidir. İlk devrimler nasıl ki doğaya karşı yapılmışsa, bu sefer yeniden doğayı esas alan bir devrim gerekecektir.”
Salgın sürecinde yaratılan birlik ve dayanışmalar, 1 Mayıs’ın ruhunda olan mücadele birliklerine dönüştürülürse bu devrim gerçekleşecek ve dünyada kapitalist moderniteyle demokratik uygarlık sistemi bir denge yakalayacaktır. Bu denge kurulmazsa salgın bitmeyecektir. Belki coronavirüs aşılacak ama kapitalizm var olduğu müddetçe başka türev ve versiyonları hayatımızı tehdit etmeye devam edecektir.
Onun için 2020 1 Mayıs’ını önemsemek gerekiyor. Nasıl ki egemenler salgın günlerinde bile kendi iktidarlarını ve iktidar etrafında oluşmuş sınıflarının çıkarlarını korumak ve geliştirmek için sömürüye ve kıyıma ara vermiyorsa, 1 Mayıs günü de emekçiler kendi gelecekleri adına taviz vermeyecektir.
Bunu söylerken elbette salgın yokmuş gibi de davranmayacağız. Halklar ve emekçiler mevcut realiteye uygun tüm yaratıcılıklarını kullanarak kendilerine sahip çıkmayı başaracaktır. Halkların, emekçilerin, demokratik uygarlık topluluklarının ve toplumlarının kendileri olmaktan başka bir seçenekleri yoktur. Salgın, bunu çok daha iyi anlatmayı başarmıştır. Halklara ve emekçilere ise kendini tüm çıplaklığıyla anlatmış olanı doğru anlamak düşüyor.
Salgına karşı yürütülen mücadeleyi, kapitalizme karşı yürütülen mücadeleden farklı görmemek gerekiyor. Onun için kapitalist virüse teslim olmadan, tüm yaratıcı yöntemler de yoğunlaşarak ev ev, sokak sokak, mahalle mahalle, semt semt, ilçe ilçe, il il, bölge bölge ve tüm ülkeyi kapsayacak bir şekilde her yer 1 Mayıs alanıdır demek gerekiyor.