Devletin ve sermayenin hedefinde olan Dersim’de Milli/Mulu köyü yok ediliyor. ‘Köyde taş ocağı istemiyoruz’ diyen ozan Silo Qiz’in oğlu, ‘Senelerdir boğazımız patlıyor, sesimizi duyan yok’ diyor
Gülcan Dereli/İstanbul
Dersim yıllardır devletin ve sermayenin hedefinde olan bir kent. Dersim merkezde bulunan Milli/Mulu köyü de bundan nasibini alıyor. Örenönü Tabiat Parkı içinde bulunan Milli/Mulu köyü, uzun yıllar önce belediye sınırları içerisinde yer alan İsmetinönü Mahallesi statüsüne alındı. Dersim şehir merkezinin hemen yanı başında yeşil ormanlarla kaplı dağları olan köyde şehrin mezarlığı da yer alıyor.
2006’dan bu yana faaliyette!
Dersim şehir merkezine yaklaşık 6 kilometre (km) uzaklıkta olan Milli/Mulu köyü sınırları içinde 2006’da müteahhit Erdal Güntaş ve ortakları tarafından taş ocağı açıldı. Taş ocağı şehir merkezine yaklaşık 4 km, köye ise yaklaşık 2 km kadar mesafede. 2015’te Erdal Güntaş, tepkiler üzenine taş ocağını kapatma kararı aldı ancak yıllar geçmesine rağmen taşocağı çalışmaya devam ediyor.
Yaşam yok ediliyor
Bu taş ocaklarından çevreye atılan atık maddeler; bitki örtüsüne, toprak yapısına, havaya, suya, tarım alanlarına ve canlı yaşamına zarar veriyor. Bölgede ağaçlar nefes alamaz hale gelirken, insanlar oksijensiz kalıyor. Köyün büyük bir bölümü çöle çevrilmiş durumda. Köylülerin uzun yıllar tek bir ağacın kesilmemesi için çaba verdiği ormanlar, su kaynağının olduğu Kemere Kunk adlı vadi, Dolê Tepeleri yok edilmiş durumda. Dağlar parçalanarak bitki örtüsü, çiçekler ve şehrin de akciğeri olan ormanların bir kısmı yok edilmiş. Bölgede taş ocağının havayı kirletmesinden dolayı meyve ağaçları artık meyve vermiyor. Köyde ekilen sebze bahçeleri de tozdan etkilendiği için fideler sebze tutmuyor. Ayrıca iddialara göre köyde taş ocağı açıldıktan sonra şüpheli ölümler yaşandı.
Köylüler direniyor
Daha önce köyde açılmak istenen 2 taş ocağı da köylülerin tepkisi üzerine iptal edildi. Ayrıca küçük köyün coğrafi yapısını bozacak yeni planlamalar da yapılıyor. Birincisi, Milli ile Keyşan ve Kemer köyleri arasında çöp ve atıklarla ilgili bir proje hayata geçirilmek isteniyor. İkincisi ise Dersim-Erzincan yolunun köyden geçirilmesine yönelik ihalesi yine taş ocağını işleten kişiye verilen projeyle faaliyete geçirilmek isteniyor.
Dersim şehir merkezinin hemen yanı başında yeşil ormanlarla kaplı dağları olan köyün sakinleri ise, “Köyümüzün yok edilmesini istemiyoruz” diyor.
‘Köyümüz tehlike altında’
Köylerinin vadiler, ormanlar, nadide bitki ve çiçeklerin yetiştiği, meşe ormanlarının yer aldığı, kayalarında tatlı dağ incirlerinin yayıldığı, hayvanların yaşadığı doğanın güzel bir parçası olduğunu söyleyen köylüler imza kampanyası başlattı. (İmza kampanyasına haberin sonundaki linkten ulaşabilirsiniz.)
Başta tüm ekoloji örgütleri olmak üzere sivil toplum kurumlarına çağrı yapan köylüler, duyarlı kesimleri kampanyalarına güç verme çağrısında bulunuyor. Köylüler, “Ayrıca belediye, sivil toplum kuruluşlarının, çevrecilerin ve duyarlı insanlarımızın desteğini bekliyoruz. Köyümüzün doğasını bozacak hiçbir projeyi istemiyoruz” diye kaydediyor. Gazetemizin ulaştığı köylüler, taş ocağının kapatılması için hazırladıkları videoları da bizimle paylaştı.
‘Sesimizi duyan yok’
Köy sakinlerinden ozan ve şair Silo Qiz’in oğlu Hüseyin Doğan, “Sevgili dostlar, taş ocağının çevre üzerindeki olumsuz etkilerini ilk defa görmüyoruz, senelerden beri o taş ocağı kurulduğundan beri yabani hiçbir meyve
tutmuyor. Köyde bostan ekiyoruz biberlerimiz, patlıcanlarımız kuruyor. Taş ocağının tozundan dolayı insanların ömrü bile büyük etki altında. Bu son yıllarda köyümüzde hiç beklenmedik insanların ölümü söz konusu oldu. Düşünüyorum da başka hiçbir dönem böyle bir olumsuzluk yaşamadık. Bunun en büyük etkisinin de taş ocağının tozu olduğunu düşünüyorum. Biz burada taş ocağı istemiyoruz. Senelerden beri boğazımız patlıyor, sesimizi duyan olmuyor. Lütfen bunu herkes böyle bilsin taş ocağını istemiyoruz, istemiyoruz. İki kişinin orada ekmek yemesiyle koca bir köy yok sayılamaz. Kimse bu köyün varlığını, yaşamını engelleyemez, engelleme hakkına sahip değil” diyerek duyarlılık çağrısı yapıyor.
Hayvanlarımız dolaşamıyor
Köy sakinlerinden 80 yaşındaki Hanım Yıldız şöyle diyor: “20 yıldır yiyor, yiyeceği kadar yedi. Şimdi de yol yolaklarımız kapandı. Taşlarımızı oydu. Artık hayvanlarımız orada dolaşamıyor. Mezela Dewres ziyaretine kadar getirmiş. Mezarlarımızın taşlarını kırdılar. Niye böyle yapıyor? Artık yeter, Hak’tan korksun. Artık kapatsın, yediği kadar zaten yemiş. Köyümüzde iyi bir insan da yoktu ki ses çıkarsın. Kimsesizdi köyümüz. Milli köylüleri de kimse ses çıkarmadı.”
‘İkrardan korksun’
72 yaşındaki Emine Bilgin ise tepkisini şu sözlerle dile getiriyor: “Ormanlarımızdan uzak durun, artık yeter. O kadar
emek verdik, koruduk, sizin için mi koruduk. Yazıktır, Derviş’in ormanlarıdır. Köyümüz yazıktır. Köyümüz perişan olmuş, meyve ağaçlarımız tutmuyor. Tozdan insanlar dolaşamıyor rahatça. Ziyaretlerimiz var. Dewrese Miliz (Milli Dervişi) ziyareti var, Sultan Paysa ziyareti var, Qere Heyder ve Kures ziyaretleri var. Haktan korkun. Şix Sileman ziyareti var. O kadar ziyaretlerimiz, dervişlerimiz var, haktan korkun. Artık ormanlarımızdan uzak durun.”
‘Taş ocağını istemiyorum’
92 yaşındaki dede Xıdır Atas, “Kaç yıldır bir taş ocağı açmışlar köyümüzde. Ne Mezela Dewres (Derviş’in Mezarı) kaldı, ne Kemere Kunk Vadisi kaldı, ne Dolê Tepeleri kaldı. Köyümüzü bıraksın. Hakkın, Xızır’ın hatırına bıraksın. 15 yıldır doğanın yarattıklarını o götürüp yiyor. Taşlarımızı parçalıyor, götürüp satıyor, yiyor. Bize kalan da onun tozu, kirliliği, zararı” diyor.
Değerlerin yanına taşocağı
Alevi inancında önemli bir yeri olan ziyaretlerin ve evliyaların yer aldığı köyde Müteahhit Güntaş’ın işlettiği taş ocağının bir yanında şair ve ozan Silê Qiz ile Mezela Dewres (Derviş’in Mezarı), diğer tarafında ise Vile Jêlê ziyareti yer alıyor. Köyde yer alan ziyaret ve dervişlerden bazılarının isimleri şöyle: Dewresi Miliz, Sultan Paysa, Qere Heyder, Dewrese Dawud, Kures, Kalê Sipê, Qalender Bava, Bağır Bava, Vilê Jêle, Tayê Jarê, Mezela Bapirû, Şix Silêman…
Ozan Silo Qiz kimdir?
Dersim 38 Katliamı’nın tanığı olan şair ve ozan Silo Qiz, 14 Aralık 2019’da Dersim’de yaşamını yitirdi. Dersim Milli Köyü’nde tek başına yaşayan Silo Qiz, Dersim’deki Alevi inancının ritüelleri ve 1938’de Dersim Katliamı’nda yaşanan acıları besteleyerek, ağıtlarını tüm bölgeye taşıyan kişi olarak biliniyor. Silo Qiz’in kendi anlatımına göre; 5 yaşındayken babasından keman çalmayı öğrenmiş. Halkın yaşadığı acıları, sevinçleri doğaçlama usulüyle müziğe aktaran Silo Qiz, müziğini genellikle köy düğünlerinde ve taziyelerde icra etmiş. 104 yaşında yaşamını yitiren Silo Qiz, mezarı doğup büyüdüğü Jelê Dağı’nın eteklerindeki Milli/Mulu (Milan) köyünde bulunuyor.