Coronavirüs her şey gibi dünya emekçilerinin biricik bayramının kutlamasını da etkiledi. “Birlik, dayanışma ve mücadele günü” olan 1 Mayıs ilk kez çok farklı bir kutlamaya sahne olacak. Bu bir ilk aynı zamanda… İnsanın insan tarafından ezilmesine, sömürülmesine, katledilmesine, ötekileştirilmesine, aşağılanmasına, sefalet koşullarında çalıştırılmasına karşı mücadele bu kez sanal alemde çınlayacak! Ama aynı zamanda emekçilerin yüzyıllardır, sömürüye, savaşlara, doğanının tahrip edilmesine, özelleştirmelere, cinsiyet eşitsizliğine, ırkçılığa, silahlanmaya karşı çıkışının, her ne kadar yeterli oranda bilince çıkarılmamış olsa da ne kadar doğru ve tutarlı bir perspektif olduğu bu musibet ile bir kez daha doğrulanmış oldu. En tipik örneğini nispetten işçilerin örgütlü olduğu güçlü sendikal hareketin bulunduğu ülkeler oluşturuyor. Bu ülkelerde virüsün olumsuz etkileri en aza indirilirken, örgütlenmenin olmadığı ülkelerde emekçiler yoksulluk, açlık tehdidiyle karşı karşıya. Bunlardan biri de Türkiye. Milyonlarca işçi sigortasız, 5 milyonu asgari ya da altında bir ücret ile çalışıyor. 4 milyona yakını işsiz. Son bir ayda 3 milyon işsiz ücretsiz izne çıkarılmış duruma. Milyonlarcası borç altında. Ve sigortalı/sigortasız, beyaz yakalı-mavi yakalı, işçi-memur, kadrolu-sözleşmeli, daimi-geçici. İşveren-taşeron, tam-part time, erkek-kadın, sanayi-tarım, özel-kamu vb. daha onlarca ayrıma tabi tutularak parçalanmış durumda. Tüm bu ayrımların yol açtığı olumsuzluklar yüzünden yanında sigortasız çalışana kayıtsız, işten atılana sessiz, direnene mesafeli iş arayana, zordakine el uzatmaya soğuk… Dolayısıyla sendikal örgütlülük yüzde 10’ların altında. Yani etkili mücadele edemiyor. Tüm bu musibetler işte Covid-19 ile daha görünür oldu. Daha yaşanılır bir dünya için yeni bir kapının açılma ihtimali daha yüksek. 1 Mayıs kutlu olsun /Yek Gulan pîroz be.
Üç ayın dayanılmaz stresi
Kapitalist sistem, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük ekonomik krizle karşı karşıya. Buna dair açıklama ve uyarılar uluslararası ekonomik kuruluşlardan peş peşe gelmeye devam ediyor. Milli Gelir Küçülme tahminleri hızla aşağı çekiliyor. En somut işaretlerin önünümüzdeki 3-6 ay içinde ortaya çıkması bekleniyor. Türkiye açısından bu kısa vadenin en önemli zaman dilimi Haziran ve Temmuz ayları olacak gibi. Çünkü özellikle de coronavirüs nedeniyle herkes mayıs sonrasına bakıyor. Yaz durgunluğunu saymıyorum. Keza bu dönemde çalışanların önemli bir kısmı mart ayı hariç ücretsiz izne çıkarıldı. Hükümet de üç aylık süre için işvereni kollayarak buna imkan tanıdı. Daha çok da virüs etkisinin Mart, Nisan ve Mayıs aylarından sonra havaların da ısınmasıyla kontrol altına alınacağı beklentisiyle. Tüm hesaplar mayısta işlerin düzeleceği üzerine kurulu. Böyle olsa bile bırakın tam kapasite ile çalışmayı, hastalığın yeniden yaygınlaşma ihtimali nedeniyle en iyi ihtimal yarı kapasitenin dahi ne oranda gerçekleşeceği belli değil. Çünkü gerçek durumla ilgili toplumda büyük bir güvensizlik söz konusu. Dahası Covid-19 sorası her şey flu. Tüketim kalıpları dahil birçok şeyin değişme ihtimali yüksek. Aynen İkinci Dünya Savaşı sonrası olduğu gibi… Küresel çapta değişimler hiçbir zaman olmadığı kadar mümkün. Birçok ülkede kamulaştırma işaretleri gelmeye başladı bile… Alternatifsiz bir yöntem gibi sunulan küreselleşme ile başta sermayenin serbest dolaşımı olmak üzere birçok şey değişebilir. Dahası dünya ikinci dünya savaşından bu yana giderek insanı ve doğayı tüketen sistem ciddi bir sınavla karşı karşıya. Özellikle de devlet sermaye ilişkisinin yeniden gözden geçirilmesi acil olarak kendisini dayatıyor. Şu acil günlerde bile devletin kanal, inşaat, doğal sit alanlarını yapıya açması, hidroelektirk santral yapımı bunların başında geliyor. Sağlık ve eğitim başta birçok sektörde yapılan özelleştirmelerin yarattığı tahribatların sonuçları bu süreçte daha bir kendisini hissettirecek.
Bir ‘hayırsever’in borç silme faaliyeti
İstanbul’da başlayan Zonguldak, Osmaniye, Maraş, Bursa, Diyarbakır, Çorum, Bartın, Sivas’ta bakkal veresiye borcu ödendikten sonra defter yakma olayı sürüyor. Kim bu kişi? Meçhul! Bir kişi mi, yoksa birden çok mu o da belirsiz. Son olarak Aydın Nazilli’de görüldü. Mahalle bakkalına gelerek 18 ailenin toplam 21 bin 750 TL veresiye borcunu ödeyen ‘hayırsever’ defteri de yaktı. Bakkal sahibi Murat Halal, borcu ödenen ailelerin çok mutlu olduğunu söyledi. Karşımızda bir tür Roobin Hood var gibi. Ancak meselenin kendisi daha ciddi. Bakkal borçlarını silme girişiminin tam da ekonomik krizin yaşandığı 2019’da vuku bulmaya başladığını hatırlayalım. Devletin aslında yapması gerekli yardımlar, bir birey tarafından gerçekleştiriliyor! Ya bana da çıkarsa. Ama daha önemlisi toplumun kendisini kurtarma arayışı yerine biri tarafından kurtarılma mesajı veriliyor. Yani bekleyin ve umut edin, sesinizi çıkarmayın, size de el uzatılacaktır. Aynen Mili Piyango gibi. Ya çıkmayanlar?