Yaygın kanal ve gazeteler, devleti yönetenlerin salgın karşısında aldığı önlemleri eleştirmekten imtina ettiler. Türk Tabipleri Birliği gibi sorgulayan, eleştiren kuruluşların temsilcilerini de konuşturmadılar, ekrana çıkarmadılar
Hüseyin Kalkan
Faruk Bildirici daha Hürriyet gazetesinin okur temsilcisiyken bazı yorumları ile dikkati çekti. Zaman zaman çalıştığı gazetesinin haberlerini eleştirdi, okur eleştirilerine hak verdi. Bildirici, bir süre önce Hürriyet ile yollarını ayırmak zorunda kaldı. CHP kontenjanından RTÜK üyeliğine seçilen Bildirici, RTÜK başkanının bazı icraatlarını eleştirdi ve deşifre ettiği için üyeliği düşürüldü. Şimdi kurduğu farukbildirici.com isimli internet sitesinde medya ombudsmanı olarak yazılarını sürdürüyor. Bildirici, korona günlerinde medyanın duruşu ile ilgili sorularımızı yanıtladı.
- Genel olarak bu salgın günlerinde basın işlevini yerine getirdi mi?
Böylesi büyük bir felaket döneminde medyanın yapması gereken tiraj, satış gibi kurumsal gerekçeleri bir yana bırakıp toplum sağlığına katkı amacını temel alması gerekir. Ancak yaygın medyanın bu işlevini hakkıyla yerine getirdiğini söyleyebilmek çok zor.
İlk günlerde salgın hafife alındı; tiraj ve reyting kaygısı bir yana bırakılmadı. Komplo teorilerinin pervasızca konuşulduğu, Türk insanının genleri nedeniyle koronavirüsün etkilemeyeceği ya da kelle paça içmenin bu virüsü yok edeceği gibi saçma sapan teorilerin dile getirildiği programlar izledik. İlgisiz insanlar ekrana çıkarıldı, gazetelerde onların görüşleri yayınlandı. Uzmanlar geri planda bırakıldı. Ne zaman ki virüs ölümleri dünyayı sardı; Türkiye’de de ölümler başladı ve ardından önlemler sıkılaştı. O zaman bu tavırdan geri dönüldü; gerçekten salgınla ilgili uzmanlar öne çıkarıldı. Ama bu kez de bıktırıcı tekrarlar başladı; birbiriyle çelişen bilgiler veren uzmanlarla doldu ekranlar. Elbette uzmanlar konusunda seçici davranılan, kamunun merak ettiği, bilgilenmesi gereken konular üzerinde durulan programlar da oldu, ama daha azdı. Medyanın toplumu bilgilendirme konusundaki aksaklıklar bunlardı kabaca. Tabii medyanın toplum sağlığının korunmasına katkısı için bir yol daha var, o da medyanın geleneksel sorgulama ve eleştirme işlevini yerine getirmesi. İşte bu açıdan büyük bir açık doğdu. Yaygın kanallar ve gazeteler, devleti yönetenlerin salgın karşısında aldığı önlemleri ve yaptığı hazırlıkları sorgulama ve eleştirmekten imtina ettiler. Türk Tabipleri Birliği gibi sorgulayan, eleştiren kuruluşların temsilcilerini de konuşturmadılar, ekrana çıkarmadılar. Halbuki böylesi dönemlerde eleştirmek ve sorgulamak, alkışlamaktan daha büyük bir ihtiyaçtır. Eksikler, yanlışlar böyle ortaya çıkar; devleti yönetenler de bunları düzeltir. Medya eleştirmezse yanlışlar düzeltilemez, eksikler giderilemez. Nitekim maske dağıtımında da hafta sonu sokağa çıkma yasağının ilan edilme zamanlamasında da eleştirel ve bağımsız medya ile sosyal medyadan gelen itirazlar, eleştiriler olmasaydı hatalar düzeltilemezdi.
- Yandaş medya olarak nitelendirilen organları (gazete ve televizyonları) olumsuzluklardan halkı sorumlu tutmalarını nasıl değerlendirmek gerekir?
İktidara yakın medyayı dikkatle izliyorum. Birincil görevleri, siyasi iktidara yönelik eleştirileri, tepkileri yanıtlamak, onları savunmakmış gibi davranıyorlar. Siyasi iktidarı savunurken onlardan daha şahin davranıyorlar. Hafta sonu sokağa çıkma yasağı konusunda yaşanan felaketin ardından da iktidara, ilgili bakanlıklara toz kondurmamaları hiç de şaşırtıcı değildi. Ama insanları aşağılamaları, ‘zeka özürlü’, ‘ayı’ gibi nitelemeler eşliğinde bütün kabahati halka yüklemeye çalışmaları, nasıl dönüştüklerini de gözler önüne serdi. Eskiden halkla, özellikle de alt gelir grubuyla birlikteymiş gibi davranan, onlara yönelik söz söyleyenleri ayrımcı, halk düşmanı ilan edenler şimdi kendileri aynı konuma düştü. Elbette halka yönelik sözler kimden, nasıl gelirse gelsin kabul edilemez. Fakat şimdi gördüğümüz bu partililerin, bu yazar-çizer takımının parti sevdası uğruna bu hale gelmeleri. Şimdi kendileri seçkinci oldular. Çünkü artık mali açıdan geliştiler, sınıf atladılar, bu iktidara göbekten bağlandılar. Artık bağımsız iradelerinden söz edilemez.
Halka kabahat buldular, o kadar söz ettiler. Fakat İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hatasını kabul etti, istifa girişiminde bulundu. Onunla da kalmadı, hafta sonu sokağa çıkma yasağı beş gün önceden ilan edilince dışarlarda bir önceki hafta gibi yığılma olmadı. Halka söyledikleri bütün laflar da boşa çıktı. Yazık, biri de çıkıp hata ettik demeden yola devam etti.
Ayrıca iktidar yanlısı medya devletin aldığı önlemlerin ne kadar başarılı olduğunu kanıtlamak için son günlerde tehlikeli bir yol seçti. Sürekli ABD ve Avrupa ülkelerini örnek veriyor, onların ne kadar yanlış işler yaptıklarını, salgın sürecini kötü yönettiklerini örnek veriyorlar. Ama yaptıkları resmen batı ve Avrupa düşmanlığı. Elbet bir gün bu salgın dönemi bitecek, o zaman biz bu insanlarla ilişki içinde olacağız. Halka böyle düşmanlık tohumları ekilirse bunun sonuçları kötü olur, ilişkilere yansır. Bu düşmanlık ne Türkiye’ye ne de o medyaya bir fayda sağlamaz.
Faruk Bildirici kimdir?
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni bitirdi. Gazeteciliğe, 1980’de Cumhuriyet’te başladı. 12 Eylül döneminde sıkıyönetim ve eğitim muhabirliği, 1983 seçimlerinden sonra da Başbakanlık, siyasi parti ve parlamento muhabirliği yaptı. Bir süre Haber Müdürlüğü görevinde bulunduğu Cumhuriyet’ten, Nisan 1992’de ayrıldı. Sabah Gazetesi’nde beş ay süren parlamento muhabirliğinden sonra Ekim 1992’de Hürriyet’e geçti. Yaklaşık beş yıl Hürriyet Ankara Büro Şefi olarak görev yaptı. 2002’de Ankara Temsilci Yardımcılığı’na getirildi. Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı’nda üç dönem “Araştırmacı gazetecilik” konusunda ders verdi. Ayrıca bazı üniversitelerde medya konulu ders verdi. Nisan 2010 tarihinden Mart 2019 tarihine kadar Hürriyet gazetesinin Okur Temsilciliği (Ombudsman) görevini yürüttü. Hürriyet gazetesinde ayrıldıktan sonra CHP kontenjanında RTÜK üyesi oldu. AKP kontenjanından seçilmiş RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in yasaya aykırı şekilde TÜRKSAT ve Basın İlan Kurumu’nda (BİK) üyelik görevleri üstlendiğini açıklamasının ardından RTÜK üyeliğinde uzaklaştırıldı. Daha sonra “Medya ombudsmanı” olarak farukbildirici.com adresindeki kendi bloğunda medya eleştirileri yazdı. Araştırmacı gazetecilik ürünü olan birçok kitaba imza attı.