OHAL sonrası düzenlemeleri içeren kanun teklifi ile valilere geniş yetkiler verilmesinin ne anlama geldiği ve ne gibi sonuçlar doğuracağı tartışmaları sürüyor. Uzun yıllar insan hakları mücadelesi yürüten İnsan Hakları Derneği (İHD) Onursal Genel Başkanı, eski milletvekili Akın Birdal ile barış aktivisti ve eski savaş pilotu Bahadır Altan yeni yasayı değerlendirdi.
Akın Birdal, OHAL’in insan hakları ve hukuk karşıtı bir düzenleme olduğunu belirtti. Son 2 yıl içerisinde temel hak ve özgürlüklerin sistematik olarak yok edildiğini, yapılan düzenlemelerle bu durumun daha kalıcı, günlük ve olağan hale getirileceğini ifade eden Birdal, “O nedenle bu hem insan hakları kazanımlarına hem uluslararası insan hakları ve hukuk normlarına aykırı. Ne yazık ki OHAL ile insan haklarından ve demokrasiden uzaklaşılıyor. Sonuçları açısından kaygı duyuyoruz. Türkiye açısından geleceğin iyi habercisi değil. Böyle bir OHAL rejimini olağan hale getirmek isteyen bir hukuk anlayışı demokrasiyle de bağdaşmaz ve kabul edilir değil. Ona göre bir pozisyon alınmalı, ne yapılmalı sorusunun hep birlikte karşılığı aranmalıdır” diye belirtti.
‘Yerel seçimlere gölge’
Valilerin bu denli geniş yetkiyle donatılmasının hukuku, insan haklarını ve adaleti yok saymak anlamına geldiğini vurgulayan Birdal, ne gibi sonuçlar doğuracağına ilişkin şu tespitlerde bulundu: “Bu örnekler 90’lı yıllarda da yaşanmışken, ayrıca bir de bölgesel ayrımcılığın yapılacağını dikkate alarak o tehlikeye dikkat çekmek gerekiyor. Her vali bölgeye göre keyfi uygulamalarda bulunacak. Bugünkü OHAL düzenlemesiyle gidilecek yerel seçimlerin de yine meşruiyetine ciddi gölge düşürecektir.”
‘12 Eylül’ü hatırlıyorum’
Barış aktivisti ve eski savaş pilotu Bahadır Altan ise valilere verilen yetkileri duyar duymaz 12 Eylül askeri darbesinden sonra emekli subay ve astsubayların belediyelere atanmasının ve valilerin de kararnamelerle resmi olarak atandığı dönemi hatırladığını söyledi. OHAL bölge valisi olarak görev yapan Hayri Kozakçıoğlu’nu hatırlatan Altan, “Kozakçıoğlu ve benzerleri o bölgede olağanüstü yetkilerle donatıldı. 12 Eylül’den sonra bölgede düşündüğümüz zaman bölgedeki çatışmayı engellemek şöyle dursun hızlandığını görürüz. Bu gidip gelip aynı direğe toslamaktır. Biz bunları yaşadık. Kürt sorununun veya onların terör diye tanımladığı sorunu çözmenin yolu ne OHAL ne askeri tedbirler ne de daha fazla silahlanarak çözülemeyeceğini 40 yıldır görüyoruz” diye konuştu.
‘Sorunu valiler mi çözecek?’
Valilere verilen geniş yetkilere tepki gösteren Altan, “Böyle saçmalık olmaz. OHAL’lerle teçhizatlandırılmış bir vali terörü çözebiliyorsa o yetkilere sahip bir de Cumhurbaşkanı var, şimdi kendine başkan diyor örneğin. Bunun emrinde bir ordu polis var. Bunlar çözememiş de oradaki yetki verdikleri valiler mi çözecek?” dedi.
‘Sonları belli’
Genç bir subay olarak gözaltına alınıp gözlerinin bağlandığı süreçleri hatırlatan ve bu yüzden 12 Eylül sonrası günleri yaşar gibi hissettiğini söyleyen Altan, hayata geçirilmeye çalışılan yeni düzenlemelerin çözüm olmaktan uzak olduğunu vurguladı. Altan, “Bunlar hiçbir şeyi çözmedi. 12 Eylül’ü Türkiye’ye dayatan generallerin halkın gözünde itibarı kalmadı. Yarım yamalak da olsa bazıları yargılandı sonunda. Halkın vicdanında mahkum oldular. Bu politikaları üretenlerin de sonu böyle olacak. Bu sorunu, bu kanayan yarayı çözmek aslında son derece kolay. Bu da çok basit demokratikleşme adımından geliyor. Bunu görmeyeni körlük diye tanımlayabilirim” ifadesinde bulundu.
İSTANBUL