Virüse karşı “Sürü bağışıklığı” tutumu İngiltere’de dillendirildi. ABD Başkanı da bunu benimsedi. Sokağa çıkma yasağı konulmayacak, herkes işinde gücünde olacaktı. Virüsten dolayı belli kayıplar olsa da sonunda normal grip gibi salgın son bulacaktı. Ancak virüs öyle yayıldı ki, İngiltere ve ABD şok yaşadılar. İlk baştaki bu düşüncelerinden vazgeçip sıkı tedbirlere, sokağa çıkma yasaklarına ve iş yerlerini durdurmaya yöneldiler. Ancak hala baştaki sorumsuz ve gevşek yaklaşımının bedelini ağır ödemeye devam ediyorlar.
AKP-MHP iktidarı aslında başından beri bu politikayı izliyor. Sürü bağışıklığı demediler, ama sürü bağışıklığı diyenlerin öngördükleri uygulamaları yaptılar. Fabrikaların çoğunluğu çalışmaya devam ediyor. Herkes eve kapansın, denilirken sanki işçilere virüs bulaşmazmış gibi kapalı mekanlarda yüzlerce, binlerce kişi işçi olarak çalışmaya devam ediyor. Sokağa çıkma yasağı ise iki haftadır sadece hafta sonları uygulanıyor. Bu, sürü bağışıklığı denen yöntem değil de nedir? Son iki haftada iki gün karantina, 5 gün sürü bağışıklığı uygulanıyor. Böyle yapmazsak ekonomik olarak çok zarar görürüz diye gerekçelendiriyorlar. Cumhurbaşkanı Sözcüsü böyle diyor. Zaten kapitalizmin has temsilcileri olan Johnson ve Trump da bu gerekçeyle sürü bağışıklığını önermişlerdi.
AKP-MHP iktidarı için yaşlılar ölse Türkiye ne kaybeder ki! Onlar virüse de beka sorunu olarak bakıyorlar. Toplum sağlığı değil, ekonomi çarklarının dönmesi beka konusudur. On binlerce, yüz binlerce insan ölse Türkiye’ye bir şey olmaz; ancak fabrikalar çalışmazsa beka sorunu ortaya çıkar. Beka sorunundan söz eden AKP-MHP ittifakı için insanların ölmesi önemli değildir. Yüzbinler Türkiye’nin bekası için ölebilir. Nasıl ki emekçilerin çocukları savaş alanlarında ölüyorsa, virüsten de ölebilirler. Türkiye’deki iktidarın salgın karşısındaki tutumu budur. Hiç kimse böyle olmadığını söyleyemez.
İktidar 2 ay bizde virüs yok dedi. Virüs bu iki ay içinde Türkiye’de yayılınca bizde de var itirafı geldi. Ancak bu itiraftan sonra da bu virüs esas olarak yaşlıları etkiliyor, denilerek yine önemsiz gösterilmeye çalışıldı. Toplumları var eden ve toplumların her türlü birikimine sahip yaşlılar sadece ölüme yakın insanlar gibi görüldü; daha doğrusu böyle bir algı yaratıldı. Bu, bir zamanlar yaşlıların ölümüyle ekonomik ve toplumsal sorunların çözüleceğini öne süren malthusçular ve yeni malthusçuların tezinin savunulması oluyordu. Bilinçli ya da bilinçsiz söylensin bu anlama geliyordu. Bu virüs zamanında da zayıflar ölecek, güçlüler ayakta kalacaktı. Bu virüs esas olarak yaşlıları etkiliyor söylemi bu anlama geliyordu. Böyle olunca da on binlerce ölebilecek yaşlılar için ekonomi feda edilemezdi. Avrupalıların insanlarını düşünerek üretimi durdukları bir dönemde Türkiye’de çarklar dönerek ekonomi ayakta kalırdı. Tayyip Erdoğan’ın daha Türkiye’de virüsün varlığı kabul edilmeden önce salgın zamanında fırsatlar doğacak, biz güçleneceğiz, demesi bu anlama geliyordu. Virüs Türkiye’de yayıldıktan sonra işçilerin çalıştırılması bu amaçladır. Sokağa çıkma yasağı da sadece işçilerin çalışmadığı gün uygulanıyor. İki hafta önceye kadar haftanın 7 günü sürü bağışıklığı uygulanırken, şimdi 5 gün uygulanıyor.
İşçi sınıfının örgütsüz olduğu; sendikaların da işçileri savunacak güçte olmadığı görülüyor. Virüs ortamında çalışarak yaşamlarını tehlikeye atıyorlar ama biz virüs ortamında çalışamayız diyemiyorlar. Ya ölüm tercihi ya da işten atılma tercihi? İşçiler ölümü tercih ediyor. Bu nedenle hiçbir iktidar Türkiye’nin yürüttüğü politikalara cesaret edemez. Bundan daha trajik bir şey olamaz. Dünyanın başka bir yerinde olsa işçiler virüs ortamında çalışmaz. Bu gerçeklik bir taraftan işçi sınıfının örgütsüzlüğü ve öncülükten yoksunluğunu gösteriyor. Diğer taraftan da Türkiye’de nasıl bir diktatörlük olduğunu gösteriyor. Zaten İçişleri Bakanı şu kadar tweet atanı tespit ettik; şu kadarını gözaltına aldık, deyip duruyor.
AKP-MHP iktidarının baskı ve zulüm ile toplumu sürü haline getirmek istediğini görüyorduk. Devlet dışında hiç kimse güç olmamalıydı! Toplum güç olmamalıydı. Sürü olup sadece bu devlete hizmet etmeliydi. Salgınla toplumu itaat eden sürü olarak görme bir adım öteye götürüldü. Sürü bağışıklığı politikasıyla insanlar, ölmesi gereken sürüler olarak görülmeye başlandı. İşçilerin çalıştırılması ve virüsün yayılmasını engelleyecek politika yürütülmemesi bunun kanıtıdır.