Bakan Dönmez, bordan üretilen yerli dezenfektan BOREL’in satışa çıktığını açıkladı. Bu açıklama Eti Maden’in bir kozmetik şirketine dönüştüğünü gösterirken, madencilik şirketlere terk edildi
Yusuf Gürsucu / İstanbul
Tüm dünyayı kapsayan koronavirüs salgını Türkiye’yi de kasıp kavururken, şirketlere milyarlar aktaran AKP iktidarı halkın acil gereksinimlerine bile cevap vermekten çok uzak. Salgın sürecinde maden şirketlerinin artan maliyetlerden dolayı ortaya çıkan zararlarını karşılayacağını açıklayan iktidar, halkın maske ve dezenfektan gibi basit ihtiyaçları için adeta kaosa sürükleyip binbir takla attığı izleniyor. Cumhrubaşkanlığı forsu ile halkın bazı kesimlerine kolonya ve benzeri şeylerin gönderilmesini bir propaganda aracına dönüştürmüş durumda. Kamuya ait olan Eti Maden’in varlıklarını şirketlere devreden AKP iktidarı kuruma biçtiği rolün dezenfektan üretmesi ve bu üretimi ise halka her noktada satma rolü olduğu görüldü.
Dezenfektan satan devlet
Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın, “Bu el dezenfektanı hakikaten bu işi gördüğüne göre çok ciddi bir reklam kampanyasına girip şu dezenfektanla bu açığı kapayalım” ifadeleri halkın dezenfektan ihtiyacını karşılamaya dönük bir adım olmadığı, ‘reklam kampanyası’ yönündeki tutumunda açığa çıkıyor. Dezenfektanın markası BOREL olarak belirlenirken bor katkılı dezenfektan için tanıtım töreni gerçekleştirilmesi traji-komik bir durum. Tanıtıma katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, ‘yerli ve milli’ dezenfektan olan BOREL’in satışa çıkacağını ve dezenfektanın ele herhangi bir zarar vermediğini açıkladı. Bakan Dönmez açıklamasında, “Koronavirüsle mücadele önce ellerle başlıyor. Kişisel hijyen ürünlerine aşırı talep oldu” ifadesiyle artan talep üzerinden bir gelir kapısı araladıklarını gösterdi.
Alavere-dalavere
Bakan Dönmez’in açıklamasının devamı nda, “100 mililitrelik boyutta satışa çıkacak. Borel’in ilk parti üretimini sahada olan kahramanlarımıza hediye ediyoruz” sözleri bir lütufa işaret ederken bu dezenfektanın kamu kurumu tarafından bedelsiz olarak halka niçin dağıtılmadığı sorusu ortaya çıkıyor. Hazineden sorumlu bakan olan Berat Albayrak’ın ifade ettiği sanayiciye 36.3 milyar lira kaynak aktarıldığını açıklarken, bu dezenfektanı halka ücretsiz dağıtması, 36.3 milyar lira içinde lafı bile edilmeyecek bir tutar. İktidarın salgına yönelik tedbirlerini becerisizlikle eleştirenler haksızlık ediyor. İktidar salgın üzerinden sermaye kesimine yeni olanaklar yaratma çabasında. Belediyelerin salgına yönelik çabalarını, topladıkları yardım paralarının üstne çökerek engellerken her şeyin tek elden ve kendileri tarafından gerçekleştirilme adımı yardımın ‘kimlere’ ve kimin elinden gönderileceği ile ilgili bir durum. Her türlü alavere dalavereyi halkı açlığa mahkum edip ona verdiği ve kölelik ilişkisine dönüştürdüğü yardımlarla iktidarını sürdürme çabasında oldukları görülmekte.
Fırsata çevrilmek isteniyor
İktidar koronavirüs salgınını fırsata çevirme anlayışını herkesin can derdine düştüğü koşullarda sürdürüyor. Öncelikli olarak maden şirketlerini kayıran iktidar maden sahaları ihale ediyor. Bu da yetmiyor maden şirketlerinin artan maliyetlerinden doğan zararlarının karşılanacağını açıklıyor. Her iki kararın da salgının yoğunlaştığı günlerde alınarak Resmi Gazete’de yayınlanması dikkat çekiyor. Aynı günlerde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından ‘Doğal Koruma alanlarında maden işletmelerinin açılması’ yine Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe sokuldu. İktidarın ilk yıllarında çıkardığı 5177 sayılı Maden Kanunu ve 2015 yılında çıkarılan 6592 sayılı Maden Kanunu ve bu kanunlara dayanılarak çıkarılan birçok yönetmelik ile doğal yaşam sermayenin hizmetine koşuldu.
Patronlar ve küresel şirketler
Türkiye’de 118 farklı yabancı firmaya ait 593 maden ruhsatı bulunuyor. 206 adet maden ruhsatı, yabancı yatırımcı şirketler tarafından ihale yolu ile alınmış durumda. Yabancı yatırımcı şirketler tarafından ihalesi kazanılan 14 adet saha için ise işletme ruhsatları verilmiş durumda. Bu veriler geçtiğimiz yıla ait ve bu ruhsatlara her gün yenileri eklenmekte. Altın madeni şirketleri altın borsalarında manipülasyonlar yaratarak birikimlerine birikim katıp halkları soyduğu bilinmektedir. Küresel şirketlerin Türkiye’deki isimleri ise dikkat çekici. Örneğin, Kanada kökenli şirketlerde görüldüğü gibi Anatolian vb. isimli şirketler kurularak kendi borsalarında yürüttükleri operasyonlarla altın bulduk ve benzeri propagandalar eşliğinde çıkardıkları altından elde ettiklerinden çok daha büyük miktarda kârları borsalar üzerinden sağladıkları bilinmektedir.