Yazı yazmayı hatırlatınca saklandığım yerden, ipini koparmış bir atın sırtında, çıktım! “Saklandığın yer neresiydi?” diye sorulsa bir cevap bulunmaz ama ampul kırıntılarına basarak yol aldığımıza göre bir fikir oluşur. İçimin ve dünyanın içinin tüm ampullerini toza çevirdim. İspanyol güvercinler, Franco faşizminin kırk yıl iktidarda kaldığını, oysa İspanya Komünist Partisi’nin her yıl, bazen de her mevsim “zaferler” ilan ettiğini ve faşist yıkılışı “müjdelediğini” hatırlattığında; “bir aydınlatma aracı neden ve nasıl bu kadar karanlık yayar?” sorusuyla meşguldüm.
Ampul, ışığı hapseder, ampul ışığı öldürür, yer, bitirir. Oysa ateş nasıl da aydınlatır geceleri. Bir mum da aydınlatır ama, bir ateş böceği de.
Fakat ampul, söndürür ışıkları, karartır aydınlığı. Nasıl sevebiliriz bu çirkin ve sahte aydınlatma aracını ey İspanyol güvercinler! Oralardan guruldaması kolay! Cezayir’de katil bir sömürge subayı olarak omuzlarına karanlığın “yıldızlarını” yapıştıran “ebedi başkan Franco” nasıl olsa herkese ömür…
Hadi ama Barselonalı güvercinler, birkaç tren dolusu “seçim yazısı” okuduktan, gına dikenlerine bulandıktan sonra benden de istemeyin öyle bir yazı. Ben şimdi sizin Madrid’deyim, barikat çiçekleriyle hemhal.
Saklanmak demiştim başlarken.
Saklanmak; bir hatıraya, bir saklanbaç oyununa, kırık bir kapının arkasına…
Saklanmak; başka zamanlara, tüm iplerini koparmış bir atın firarına, bir deniz kabuğunun duyulmaz uğultusuna…
Saklanmak; bir ağacın arkasına, uçsuz bucaksız bir kitabın kahramanlarına, anti-kahramanlarına ve bozkırlarına…
Saklanmak; ampulkıran bir fırtınanın alacakaranlık akşamlarına…
Yani “saklanmak” derken kastedilen çok şey var ey Franco’dan kurtulmuş taklacı güvercinler. Gözleriniz şimdi bizde, Bobby Sands’in “Bizim de günümüz gelecek” diyen sözlerini gurulduyorsunuz. Gelecek olan günlere de geçmiş veya gelmeyecek olan günlere de teşekkürler. Hem de muhteşem Joan Baez’in “Gracias a la vida”sıyla (Teşekkürler hayat) teşekkürler. Hala ve daima başı dik olmanın onuruyla teşekkürler.
Geçen gün bir dost, bir şiirimden iki mısrayla bir şeyler yazmıştı: Ta milattan önce şöyle demişim: “Em ne muhtacı teseliyê / lê tu disa ji tiştên xweş bêje” Türkçe meali: “Teselliye ihtiyacımız yok / ama sen yine de güzel şeyler söyle”.
Tüm güzel şeyler sizin olsun ey gagalarında mektup taşıyan barikat güvercinleri!