Koronavirüs kapitalizmin sömürü düzenini tüm çıplaklığı ile gösterirken, en dezavantajlı grupların başında gelen engelliler de tehdit altında. HDP Milletvekili Piroğlu, ‘Güçlü olan ayakta kalır. Zayıf olan düşer. Bu insanlık dışı’ ifadelerini kullanırken, yönetmen Lisa Çalan ise ‘Kimsenin aklına gelmiyoruz’ diyor
Gülcan Dereli/İstanbul
Engelliler bu toplumdaki en dezavantajlı grubu oluşturuyor. Ezilenlerin de en ezileni onlar. Küresel salgın koronavirüsün en çok etkilediği kesimlerden biri de engelliler. Türkiye ve bölge kentlerinde nüfusun yaklaşık yüzde 12’sini oluşturan engelli bireyler, hükümetin sosyal politikaları nedeniyle yalnızlığı yaşıyor. İyileştirici ve çözüm üreten politikalar üretmeyen iktidar, engelli bireyleri eve hapsediyor. Ayrıca hasta tutuklular gibi cezaevlerinde engelli ve kronik rahatsızlığı olan bireyler de tahliye edilmiyor. Engelli yurttaşların salgın nedeniyle yaşadıklarını ve ekstra mağduriyetlerini özel gereksinimli öğretmenleri, HDP Milletvekili Musa Piroğlu’na ve Yönetmen Lisa Çalan’a ile konuştuk.
Engelliler arka planda
Bu süreçte özel gereksinimli olmayan bireyler bile süreci anlamlandırmakta zorlanıyor. Görüştüğüm engelli bireylere eğitim veren öğretmenler, “Evde Kal’ derken arka planda evde kalmanın imkânsızlığı, çalışmak zorunda olan emekçiler, ihtiyaçları için dışarıda olması gereken büyük bir ülke nüfusu var. Hal böyleyken rutinlerine alışmış, düzenli olarak eğitim alan engelliler hayatla bağını aile ve eğitim sürecinden mahrum kalıyor” diyor.
Dijital alan öfkeyi tetikler
Başta otizmli çocukların yıllar süren ve emek verilen kazanılmış becerilerinin karantina sürecinde evde kaybedilmesinden endişe eden konunun uzmanı öğretmenler şu önerilerde bulunuyor: “Ev içinde çocuklar için
rutinler oluşturulabilir. Sanki okula gidiyormuş gibi bir odaya gitmesini sağlamak, okuldaki gibi o odada aynı etkinlikleri yapmak, okuldaki ciddiyet gibi evde o ciddiyeti oluşturmak önemli. Djital alanda saldırganlığa dair izledikleri film veya oyunlar çocukların içindeki duyguyu daha da arttırmasına, gereksiz ve yersiz öfke patlamalarına neden olabilir. Aileler filtreleme yapmalı.”
Sorunlar katlanarak arttı
HDP Milletvekili Musa Piroğlu, “Karantina süreciyle beraber birinci derece risk grubuna giren engellilerin hem ekonomik olarak hem de toplumsal olarak yaşadığı sorunlar katlanarak arttı. Daha önceden de ilaç ve medikal malzemeler, ulaşım ve bunların fiyatlarını ödeme konusunda ciddi sorunlar yaşayan engelliler, zaten istihdam alanları çok kısıtlı olduğu için devlet tarafından daha da bağımlı hale getirilmişlerdi. Şu anda ise sokağa çıkma yasakları büyük oranda engellilerin medikal, hijyen malzemelerine hem ekonomik hem de erişim olarak neredeyse imkânsız hale gelmiş durumda. Bunların ücretsiz ve rahat ulaşılabilir bir şekilde engellilere ulaştırılması gerekiyor” dedi.
Çocuklar da öğretmenler de mağdur
Engellilerin sağlık hizmetlerine ulaşamadığını söyleyen Piroğlu, “Büyük bir kısmı belli aralıklara hastanelere gitmek, fizik tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinden yararlanmak zorunda. Bu konuda da sorunlar yaşanıyor” diye konuştu. Piroğlu, “Rehabilitasyon merkezlerine yollanan binlerce çocuk var. Bu merkezler kapatıldı. Öğretmenleri de ücretsiz olarak işten çıkarıldı. Hem bu çocukların bu hizmetleri alması imkânsız hale getirildi hem de bu öğretmenler ortada bırakıldı” dedi.
Zayıf olan düşer!
İlaç erişim noktasında sağlık raporlarının uzatıldığını anımsatan Piroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu iyi adım ama rapor nedeniyle emeklilik maaşı alan engellilerin engellilikleri engellendi. Rapor yenileme adı altında ortadan kaldırıldı. Şimdi çok daha mağdur hale getirildiler. Yani engellilere bir şekilde ekonomik imkânlar yaratılması gerekiyor. Ve engelli çocukların eğitiminin sağlanması gerekiyor. Engellilerin hem ekonomik hem sosyal desteğe ihtiyacı var. İktidar sürü bağımlılığı sistemi uyguluyor, güçlü olan, sağlıklı olan ayakta kalır. Zayıf olan düşer. Bu insanlık dışı bir şey.”
Kriz masası var mı yok mu?
IŞİD’in, HDP’nin 5 Haziran 2015’teki Diyarbakır mitingine düzenlediği bombalı saldırıda iki bacağını kaybeden
yönetmen Lisa Çalan, yaşadıklarını gazetemize değerlendirdi. Evden çıkamama halinin kendisi için yeni olmadığını söyleyen Çalan, “Geçen hafta enfeksiyon kaptım ve hastaneye gidemedim. Yaralarım hâlâ açık ve çok sık enfeksiyon kapıyorum. Risk grubunda olduğum için dışarı çıkamıyorum. Haliyle hastaneye gidemedim. Sonraki süreçlerde daha kötü şeyler de olabilir. Bu anlamda bir kriz masası var mı yok mu onu hiç bilmiyorum” dedi.
‘Kimsenin aklına gelmiyoruz’
Birçok kriz masası oluşturulduğunu belirten Çalan, “STK’lerden tutun da benzeri kurumlara birçok alan açıldı bu süreç için ama mesela çok az insanın aklına geldi engelliler; tekerlekli sandalyede yaşayanlar, felçliler, buna yönelik bir kriz masası yok. Varsa da ben bilmiyorum. Ben yeğenimle yaşıyorum. Yeğenim 19 yaşında, o da sokağa çıkamıyor. Ben de çıkamıyorum. Yani benim alışveriş yapmam gerekiyor. Bu anlamda kimi arayacağım, nereye başvuracağım, nasıl bir destek alabileceğim, bilmiyorum. Zaten birçok yasaya bakılınca engellilere dair geliştirilmiş haklar yok” diye vurguladı.
Empati nerede?
Bu karantina günlerinde en çok vurgu yapılan şeylerden birinin duyarlılık olduğunun söylendiğinin altını çizen Çalan şöyle devam etti: “Maalesef empati kuramıyoruz. Koca ülkede engelli yokmuş gibi davranan bir hükümet var. Sosyal yapı var. Bu çok genel bir eleştiridir. Sokağa çıkamayanlar, sadece pencereden bakan insanları anlarız. Benim çok geniş çevrem vardır ama çok az insan akıl edip bir şeye ihtiyacın var mı diye sormuştur. Böyle de garip hal de var. Bana, engellilere, tekerlikle sandalyedekilere, onların ihtiyaçlarına yönelik nasıl bir kriz masası oluşturuldu? Yerellerden tutun da STK’lere kadar genel anlamda bir çalışma olacak mı? Bu anlamda çok çok eksik var.”
Nasıl güveneyim?
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi kayyumu tarafından planlı olarak işten çıkarıldığını dile getiren Çalan, “Ayrıca ben Lisa olarak bu sisteme ve yapıya nasıl güveneyim ki? İş anlamında hakkım olan bile benden alındı. Devletin engelliye bakış açısı ortada. Hakkım olan birçok noktada mağdur edildim. Hiçbir destek almıyorum. Engelli olarak haklarım olsa da onlardan yararlanamıyorum. Zaten gasp ettiği hakkımı nasıl iyileştirecek” dedi.
‘2 bacağımın bedeli bir tazminat değil’
Tedavi sürecinin hiçbir zaman bitmeyeceğine dikkat çeken Çalan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Açık yaralarım var. Ben artık bu durumu kabul ettim ve yaşamaya çalışıyorum. Benim bizzat kendi gerçekliğim. Ağrılarımla yaşama devam etmeye çalışıyorum ve öğreniyorum. İki mekanik protez taşıyorum, bunlar sürekli bakıma ihtiyaç duyuyor. Protezim o kadar masraflı ki hiçbir tazminat bunu karşılayamaz. Benim düzenli bir gelire ve sigortaya ihtiyacım var. Tüm bu olup bitenler ve ödenen tazminat bir kerelik protez masrafımı ancak karşılar. Ayrıca şunu söylemek istiyorum, 2 bacağımın bedeli bir tazminat değil. Bunu söylerken bile inciniyorum aslında. O kadar çok şey yaşıyorsun ki Amed’in de böyle bir hali var. Alışıyorsun ama sonuçlarını zaman içinde görüyorsun.”
‘Umutluyum’
Evde spor yapmaya çalıştığını anlatan Çalan, son olarak şöyle diyor: “Bu alanda da çok sinirliyim. Hemen hemen her alanda canlı yayınlar yapılıyor. Tekerlekli sandalyede olanlar, ampite bireyler nasıl spor yapabilir? Bacağı ve kolu olmayan insanlar olabilir. Bunlar için bir yayın yapılmıyor. Umarım bu süreci atlatırız ve birbirimizi daha iyi anlayan bireyler haline geliriz. Umarım koronanın yansıması bu şekilde olur. Bu anlamda umutluyum. Belki bu çılgın zamanlar geçtiğinde insanlık olarak birkaç adım öteye geçmiş oluruz.”