Adalet istiyorum: Hapiste çürü! – Çiftçiyim geçinemiyorum: Ananı da al git! İşimi geri istiyorum: Al sana iş-kence! – Madende akrabalarım öldü: Al sana tekme! Evde kalamam, çalışmak zorundayım: Sırtından değnek eksik olmasın! – Siyasi tutuklular ne olacak: Gebersinler! – Karnım aç: Geber!
“Çocuklarımız aç, nasıl evde kalalım şimdi ben dilenmekten çöpten yiyecek toplamaktan geliyorum” diyen kadına “geber” dedi İstanbul Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdür Yardımcısı Nail Noğay. Sosyal Politikalar Kurumu’nun İl Müdür Yardımcısı mevcut sosyal politika zihniyetini tek sözcükle özetledi. Bir kişinin sözüyle genel politikalar mahkûm edilemez diyenler olabilir. Ankara A.S.P. İl Müdürlüğü’nden KHK ile ihraç edilmiş kamu emekçisi olarak, Nail Noğay benzeri zihniyet taşıyan çok sayıda yönetici gördüğüm için, rahatlıkla söyleyebilirim ki tikel gibi görünen bu örnek son derece kapsayıcı bir numune aslında. Sosyal politikalar üretmesi beklenen kurumun, AKP’nin sosyal yardım işlerini tekeline aldığı ve AKP yöneticilerinin anladığımız anlamda bir sosyal hizmet mantığı olmadığı için, şu zor günlerde, sosyal yardım talep edenlere verebilecekleri tek yanıt “GEBER” oluyor.
Vatandaşa geber diyen Nail Noğay’ı görevden almakla tepkilerin önüne geçmek isteyenler N. Noğay’ı bilerek, tanıyarak İl Müdür yardımcılığına atayan kişilerdir. N. Noğay, aynı çuval içindeki patatesler birbirinden ne kadar farklı olabilirse mevkidaşlarından ancak o kadar farklıdır. N. Noğay kolektif suçun küçük bir aparatıdır sadece.
Kurumu yozlaştırmak için öncelikle Sosyal Hizmet Uzmanlığı ve Sosyolog kadroları yerine “uzman kadrosu” adında torba oluşturuldu. Kendilerine bağımlı İmam Hatipliler, öğretmenler kuruma dolduruldu. Sonrasında, neredeyse bütün yöneticilerin İmam Hatip mezunu olması yazılı olmayan kural haline getirildi. N. Noğay’ın İHL mezunu olması kesinlikle bir tesadüf değil. “Aile ve Sosyal Politikalar imam hatip” yazıp internette aratıldığında İHL mezunu olmayan yöneticilerin istisna olduğunu herkes görebilir. Sosyal politikaları; üç kuruş harçlık verme, ölü yıkayıcılığı, üç-beş yaşındaki bebeleri Ensar benzeri vakıf ve cemaatlerin insafına terk etmek zannedenler toplumsal dayanışma alanını böyle dinamitlediler. Yüz yılık sosyal hizmet kurumu, Diyanet’in arka bahçesi haline getirildi.
Eski adı SHÇEK olan bu kurumun başına Melih Gökçek getirildiğinde nitelikli kadroları etkisizleştirme dönemi başlamıştı. Kuruma Bakan olan Fatma Şahin ile birlikte AKP’li, eş-dost, akraba dönemi başladı. Ensar Vakfı bünyesinde gerçekleşen çocuklara tecavüz skandalına “bir kere rastlanmış olay” şeklinde tanımlayan Bakan Sema Ramazanoğlu aşağı düşüşü hızlandırdı. Kız çocuklarına yönelik yaygın taciz olaylarına “Kız çocuklarınıza çığlık atmayı öğretin” diyerek çözüm ürettiğini zanneden Ayşenur İslam kötü geleneği sürdürdü. Akraba çevresini kollamakla tanınan F. Betül Sayan Kaya çevreciliği yanlış anlayan Bakan olarak nam saldı, toplantı esnasında uyurken parmağını emen Kültür Turizm eski Bakanı Atilla Koç’un kızı olmak dışında bir özelliğini bilmediğimiz yeni Bakan Zehra Selçuk Zümrüt’le kötü gelenek sürüyor.
Onlar gibi konuşmuyor, onlar gibi düşünmüyorsanız, onlardan değilseniz eğer size söyleyebilecekleri tek söz “geber” olacaktır. İnfaz Kanunu denilen ucube görüşülürken “Cezaevinde bulunan İdris Baluken ölsün mü?” serzenişine AKP sıralarından “Ölsün” böğürtüleri yükselmesi sadece bir örnek. Cezaevlerinden katili, hırsızı, haydudu serbest bırakırken siyasi tutukluları açıkça ölüme mahkûm ederken çok mutlular. 2000 yılında F tipi cezaevlerine karşı tepkilere “Cezaevleri sorunu iki kilo siyanürle çözülür” diyen MHP’nin TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyesini anımsayan çok az insan kalmıştır. Suruç, 10 Ekim Gar katliamlarının ardından “Gebersinler” sözcüklerini az duymadık resmi ağızlardan. KHK ile ihraç edilen için “Ağaç kökü yesinler, gebersinler” demişlerdi yine. Kürd’ün yıkılmış evinin duvarına “Kurdun dişine kan değdi” yazan, Alevi’nin evinin duvarına çarpı koyan, Ermeni’yi sokak ortasında öldürüp “Katil Ermeni” manşeti atan irinleşmiş “Milliyetçi cephe” zihniyetinin pençesinde insana dair ne varsa “Geberiyor” ne yazık ki.