OHAL’i kalıcılaştıran maddelerin görüşüldüğü Meclis Genel Kurulu’nun 2. gününde Valilere verilen yeni yetkilerle ilgili konuşan HDP’li Barış Atay “Süper valileri beyaz Toros’lardan biliyoruz. Biz zulüm karşısında asla diz çökmeyecek milyonların sesiyiz” dedi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi ( TBMM ) Genel Kurulu’nun ikinci gününde AKP’nin OHAL’i kalıcılaştırmak üzere sunduğu maddelerin oylaması yapıldı. 15. madde üzerinde HDP Hatay Milletvekili Barış Atay bir konuşma yaptı. Atay, “OHAL buhal şuhal ne hale sokmaya çalışırsanız çalışın bu ülkenin devrimcileri asla ama asla boyun eğmeyecek.” dedi.
“Durumu net olarak ortaya koymak gerekiyor. Türkiye’de OHAL kanunu 1983’te Kenan Evren tarafından yani darbe ürünü olarak çıkarılmış ve hala bitmemiştir” diyen Atay, “Esasen bugünkü iktidar anlayışının varoluş sebebi, büyümesinin yegâne nedeni sıkıyönetimden OHAL’ e 40 yıllık bu ceberut sistemin sosyalistler yurtseverler devrimciler üzerinde uygulanmasıdır.” ifadelerini kullandı.
‘Süper valileri beyaz toroslardan biliyoruz’
1990’lı yıllarda Beyaz Toros’larla kaçırılıp kaybedilen insanları hatırlatan Atay, “Bu süper valileri, kaldırmakla övündüğünüz 15 yıllık OHAL’den, faili meçhullerden, beyaz Toroslardan biliyoruz. Tabi beyaz Torosların mucidi de mitingde onur konuğu yapılmıştı ya neyse.” dedi.
Atay’ın konuşmasının diğer bölümü şöyle:
“Sadece bu yıl 387 çocuğun, 4 kg ağırlığında yeni doğan bir bebeğin istismar edilmesi, on yılda istismarların üç kat artması olağanüstü bir hal değil midir ki bu konuda araştırma önergeleri reddedilip bir de çocuk olma yaşı 12 diye belirlenmeye çalışıldı.
Bir tarikata yol açıp istedikleri her şeyi vererek her türlü organizasyonunda neredeyse tam kadro bulunmaktan hiç mi ders alınmadı da diğer tarikatlarla Elele kol kola gezmeye devam ediliyor. Aman deyim kimse kandırılmasın.
Bir annenin çocuklarını saç kurutma makinesi ile ısıtmaya çalışıp intihar etmesi bir babanın ölen çocuğunu sırtında taşımak zorunda kalması hayatlarımızın olan akışı mıdır?
2017 yılında 409 kadının öldürülmesi size de olağan üstü değil mi?
105 yurttaşın takip altında aranan insanlar tarafından bir meydanda katledilmesi de mi hiç olağanüstü gelmiyor da üç yıldır araştırılmasın diye elden gelen her şey yapılıyor?
301 maden işçisinin, evine gitmek için trene binen 25 yolcunun, ihmalden ölmesi bir yönetim biçiminin olağan sonucu mudur?
İki yıl boyunca sadece işlerini geri istedikleri için direnen insanların her gün işkence görmesi gözaltına alınması tutuklanması açlık grevi yapmak zorunda kalması insan hakları heykelinin bile rehin alınması kulağa olağanüstü gelmiyor mu?
Oy vermeyeceğim dedi diye bir esnafın öldürülmesi, dükkanın taranması ailesinin hastanede infaz edilmesi kardeşinin tutuklanması geri kalanının şehri terk etmek zorunda kalması da sizin için olağan mıdır?
OHAL sizin için bir lütuftur
OHAL sizin için bir lütuftur. Bu benim değil bizzat genel başkanınızın sözüdür. OHAL size ihanet eden eski ortaklarınız bahane edilerek, işçinin, emekçinin, kadınların, çocukların, memurun, öğrencinin, bütün bir muhalif halkın üzerine kâbus gibi çökmek için kullanıldı.
Öyle olmasaydı darbe yapmaya kalkan bu insanlarla, ilişkisi ayan beyan ortada olan, yıllarca bu yapıyı övmekten dilleri aşınmış olan, bir kısmı halen partinizde siyasete devam eden ve hatta bakan olan, bir kısmı eskimiş ama anlaşmalarla dokunulmamış kimi siyasetçiler serbest olmaz, suç olmadığı mahkeme tarafından tespit edilmiş bir karikatürü taşıdığı için öğrenciler tutuklanmazdı.
Ezilen halkların sesiyiz
Açık konuşayım OHAL buhal şuhal, ne hale sokmaya çalışırsanız çalışın bu ülkenin devrimcileri asla ama asla boyun eğmeyecek.
Arif Nihat Asya’nın şiirini çok seviyorsunuz biliyorum “Kısık sesleriz” diyorsunuz biz değiliz tanıyın diye söylüyorum.
Biz; “Varsın bütün oklar üstümüze yağsın biz doğru gördüğümüz bu yolda sonuna kadar yürümeye devam edeceğiz” diyen Mahir’in sesiyiz.
“Yaşasın tam bağımsız Türkiye yaşasın işçiler köylüler” diyen Denizin sesiyiz.
“Çelik aldığı suyu unutmaz” diyen İbrahim’in sesiyiz.
“Sosyalist doğulmaz sosyalist yaşanır” diyen Behice’nin sesiyiz.
Biz ezilen halkların, emekçi sınıfın, bu zulüm karşısında asla diz çökmeyecek milyonların sesiyiz.
Ve Yılmaz Güney’in dediği gibi dost ve düşman herkes bilsin ki kazanacağız mutlaka kazanacağız. ”
HABER MERKEZİ