İnfaz İndirimi Tasarısı, bugün mecliste görüşülmeye başlanacak. Tasarının birkaç gün içinde görüşmelerinin tamamlanması ve hafta sonunda yasalaşması bekleniyor. AKP-MHP iktidarı, yasa tasarısını geçen cuma günü komisyondan -her zamanki gibi- zırnık değiştirilmesine izin vermeden geçirmişti. Genel Kurul’dan da aynen geçirilmek istenen yasa tasarısını anlamak, yorumlamak isteyenler için bazı somut rakamları -büyük ölçüde yuvarlayarak- burada yinelemek istiyorum:
Cezaevi sayısı bile tartışmalı
Türkiye’de halen 355 cezaevi var. Gerçi bunlara son birkaç ayda 11 cezaevi daha katıldı; ancak yeniler tamamen, yani tam kapasite ile faaliyette olmadığı için onları henüz 355 rakamına dahil etmeyenler bulunuyor. Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye’de 263 kapalı ceza infaz kurumu, 76 müstakil açık ceza infaz kurumu, dört çocuk eğitimevi, dokuz kadın kapalı, yedi kadın açık ve yedi çocuk kapalı ceza infaz kurumu olmak üzere toplam 366 ceza infaz kurumu bulunuyor. Ancak bazı binaların küçük bir kısmı kadın-kapalı cezaevi, diğer büyük bölümü ise erkek-kapalı cezaevi olarak kullanıldığı için 366 rakamını yeniden 355’e doğru azaltmak gerektiğini savunanlar var haklı olarak.
Kapasitenin üstünde doluluk var
Mevcut cezaevlerinin kapasitesi, 2020 yılında eklenen cezaevleriyle 230 bin kişiyi biraz aşıyor. Oysa söz konusu kapasite 2020 yılı başlarında 220 bin idi. Bazı köşe yazarları birbirinden kopya edip, kapasiteyi 120 bin olarak yazıyor. O rakam doğru değil. Doğrusu 220 bin kişidir. Ancak şu anda cezaevlerinde yaklaşık 300 bin kişi kalıyor. En son açıklanan resmi rakam 294 bin kişi idi. Her gün tutuklanan kişileri dikkate aldığımızda bu rakama yaklaşık 300 bin kişi demek abartılı olmaz. Kapasite aşımı, tek kişilik ya da üç kişilik odalardan çok, çok kişinin barındırıldığı koğuş sistemi kalınan cezaevlerinde yaşanıyor.
Hangi suçlardan kaç kişi içeride?
Cezaevlerindeki insanların ağırlıklı kesimi adli suçlardan içeride. Uyuşturucudan 20 bin civarı içmekten olmak üzere toplamda 80 bin kişi içerideyken, 45 bin kişi hırsızlıktan, 10 bin kişi ise sahtecilik ve dolandırıcılıktan mahkûm edilmiş durumda. Söz konusu kişileri 35 bin kişiyle cinayet işleyenler ve 30 bin kişiye yaralamadan içeride olanlar izliyor. 25 bin kişi gasp nedeniyle içeride. Yaklaşık 5 bin kişi ise çıkar amaçlı çete üyesi olmak ya da yönetmekten cezaevinde. Cinsel suçlar diye adlandırılan tecavüzcüler ve istismarcıların sayısı ise 20 bini aşıyor. Çocuk yaşta evlendirilenlerin sayısı bini bulmuyor.
En çok cinsel suçlar ve uyuşturucular kategorisinde olanların tahliye edilmesine karşı çıkılıyor ve bu karşı çıkış görünürde kabul edilmiş durumda. 80 bin kişiye varan uyuşturucu mahkumlarından içenler ve torbacılar denilen küçük çaplı satıcıların serbest bırakılmasının yolu bulunmuşa benziyor. Ancak bu tür mahpuslar için asıl çıkış yeri açık cezaevleri olacak galiba. Nitekim açık cezaevlerinde bulunan 75 bin kişiden 45 bini infaz indirimiyle tahliye edilecek. Kalan 30 bin kişi ise pandemiden korunma amaçlı olarak ikişer aylık sürelerle toplamda 6 ay boyunca evine gönderilecek. Sonra, sonrası Allah kerim!
Siyasi mahpuslara gelince
Devletin terör örgütü üyesi olarak göstermek istediği siyasi mahpusların sayısı sanıldığı kadar çok değil aslında. AKP’nin 10 yıldan fazla iktidar ortağı olan Fetullah Gülen Cemaati yanlılarından 30 bin kişi cezaevlerinde bulunuyor. Bunlardan sadece 10 bin kişi doğrudan darbeye katılmakla suçlanıyor. Darbeye katılmayan kesimin -en azından büyük bölümünün- iktidarla barışmasının çok zaman almayacağı belirtiliyor.
Asıl ve gerçek siyasi mahpuslardan 10 bin kişi, -başta HDP olmak üzere hangi legal kurumun üyesi olurlarsa olsunlar, PKK davalarından içeride tutuluyor. Diğer sol-sosyalist örgütlerden cezaevinde olan kişilerin toplam sayısı ise 3 bin civarında. Bu kesimlere infaz indirimi söz konusu değil. Gazeteciler, milletvekilleri, belediye başkanları, siyasetçiler ve dahası sosyal medyada bir paylaşımda bulunduğu için içeride olanlar -kimisi de henüz davası bitmediği bahanesiyle- infaz indiriminden yararlanıp, tahliye olamayacak.