Bugünden itibaren öncelikli olarak yapılması gereken sağlıklı kalmak ve yaşamı savunmaktır. Bu nedenle Koronavirüs salgını karşısında en az 3-4 hafta evde kalınmalı ve diğer insanlarla ilişkilenme minimuma indirilmeli, fiziki mesafelenme korunmalı.
Önce sağlıklı yaşam, sonra ekonomi
Bu bağlamda gıda, ilaç-medikal malzeme, temizlik ve hijyen malzemesi gibi zorunlu malların üretimini ve bunların insanlara ulaştırılmasını sağlamak için gerekli hizmetlerin dışındaki tüm üretim ve dağıtıma bu sürede ara verilmeli.
Bu süreçte işçilerin, küçük üreticilerin, işsizlerin ve genelde yoksul hanelerin ihtiyaç duyacağı gelirin ve zorunlu tüketime yönelik harcamaların nereden ve nasıl karşılanacağı da çok iyi planlanmalıdır.
Üretime ara verilmeli ve işçi ücretleri devletçe ödenmeli
Siyasal iktidar tarafından açıklanan “Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi” ve ardından başlatılan ve asıl olarak halktan yapılacak bağışlara dayanan “Milli Dayanışma Kampanyası” ile bu çaptaki bir salgınla ve işsizlikteki patlama ve artan yoksullukla kendini gösteren bir sosyal sorunla baş edebilmek mümkün değil. (1)
Keza belediyelerin halkla doğrudan kurduğu sosyal dayanışma ağları aracılığıyla yapılan yardımlar (bağışlar ve yardımlarla fonlanan gıda, temizlik malzemesi sunumları) da yeterli olmaz. Sadece yardımlaşmaya odaklanmak, yurttaşlık haklarından hareketle asıl sorumluluğun devlete ait olduğu gerçeğini unutturmaya yarar.
Tam bir ‘evde kal’ma durumunda; ilk olarak, işlerini bırakıp evde kalan emekçilerin çalışmadıkları süre boyunca ücretlerinin ve sosyal hak ödemelerinin eksiksiz bir biçimde devlet tarafından karşılanmasının sağlanması gerekiyor. Çünkü verili koşullarda işverenlere bunu yaptırabilecek bir sınıf örgütlülüğü ve bu sınıfın adına hareket eden bir politik irade mevcut değil.
Hanelere gelir ve TYG sağlanmalı
İkinci olarak uzun vadede Temel Yurttaşlık Geliri (TYG) ödemesine dönüşecek şekilde, bugünden itibaren düşük ve orta gelirli aileler için hane başına 2,000 – 2,500 TL’lik düzenli bir aylık gelir verilmesi ertelenemez bir ihtiyaç olarak kendini dayatıyor.
Belediyeler ön planda olmalı
Sokağa çıkılamayacağı için, hanelerin zorunlu gıda, temizlik-hijyen malzemeleri ve ilaç temini organizasyonunun belediyelere bırakılmasını ve belediyelerin hem mali hem de idari olarak bu yönde güçlendirilmesini savunmak gerekiyor.
Bu çaptaki bir mali kaynağı sağlamanın en doğru yolu ise devlet bütçesinin kaynaklarının güçlendirilerek, bütçenin bu amaç için yeniden organize edilmesi.
Bütçede radikal değişiklikler gerekiyor
Bu yönde salgın, işsizlik ve yoksullukla mücadele için kullanılmak üzere ilgili merkezi yönetim birimlerine (örneğin Sağlık Bakanlığı gibi) ve yerel yönetimlere (belediyelere) aktarılmak üzere ve bütçe içinde yer alan, Sayıştay denetimine açık bir fon oluşturulmalı.
Bu fona kaynak sağlamak anlamında, öncelikle bu yıl şehir hastanelerine ve büyük müteahhit firmalara (KOİ müteahhitleri) ödenmek üzere bütçeye konulmuş olan toplam 18,2 milyar TL’lik ödeme durdurulmalı ve bu ödenek kurulacak bu fona aktarılmalı.
Aşağıdaki tespitler şehir hastanelerinin nasıl bir toplumsal zarar kaynağı haline geldiğini gösteriyor:
Bugüne kadar şehir hastaneleriyle imzalanan sözleşmelerde Sağlık Bakanlığı’nın yapacağı yıllık ödeme taahhüdü yaklaşık yatak başına 72 bin avro. Bu haliyle yaklaşık 43 bin yataklı şehir hastanelerinin yıllık hizmet bedeli ödemesi Bakanlık bütçesinin yaklaşık yüzde 39’unu oluşturuyor (hizmet bedeli ödemesi Bakanlığın yatırım bütçesinin 1,7 katı). (2) Bir rapora göre; şehir hastanelerinin 25 yılda kamuya getireceği toplam yük 142.4 milyar doları (954 milyar lira) bulacak. Buna göre, bir şehir hastanesinin 25 yıllık maliyetiyle 1,200 yatak kapasiteli yaklaşık 29 hastane yapılabiliyor. 20 şehir hastanesi için önümüzdeki üç yıl için, devlet kasasından özel sektöre 31 milyar lira kira parası, 26 milyar lira da hizmet bedeli olmak üzere 57 milyar 483 milyon lira aktarılacak. 2020 yılı bütçesine 10 milyar 414 milyon lira başlangıç ödeneği konuldu. (3) Bu hastanelere yapılacak yıllık ödemeler 2021’de 16 milyar 808 milyon liraya, 2022’de ise 21 milyar 910 milyon liraya yükselecek. Devlet kasasından yapılacak bu ödeme 20-25 yıl boyunca artarak devam edecek. Bu hastaneler için ayrıca özel sektöre Hazine tarafından dış borç üstlenim garantisi (kredi garantisi) verildi (Sayıştay bunu usulsüz buluyor). (4) Bu krediler geri ödenmediğinde bunlara aracılık yapan kamu bankaları ve Hazine açısından ciddi bir kamu zararının doğacağı açıktır. Yapılan bu yatırımların diğer ülkelerdekilerle karşılaştırıldığında üçte bire yakın bir oranda daha pahalı yatırımlar olması da dikkate alındığında, bu borç üstlenim sözleşmelerinin iptal edilmesi gereklidir.
İkinci olarak, aralarında Milli Savunma Bakanlığı ve Emniyet Gn. Md. gibi kamu düzeni ve güvenlikle ilgili bakanlıkların ve devlet kurumlarının ödenekleri indirilerek bu ödenekler bu fona aktarılmalı.
Güvenlik sektörü ile ilgili durum ise kısaca şöyle:
Sermayelerinin tamamına yakını devlete ait olan Aselsan, Roketsan, Savunma ve Hava Sanayi, TAİ, STM gibi Askeri-Sanayi Karmasının yerel örneklerini oluşturan şirketlerin güvenlik hizmetine dönük üretimleri için kullandıkları kaynak olan 98,5 milyar TL de dâhil edilmesiyle bütçeden ve ekonomiden iç ve dış güvenliğe ve kamu düzenine ayrılan toplam kaynak miktarı 249 milyar TL’ye yükseliyor (bütçenin yaklaşık yüzde 23’ü). (5) Bu rakama Savunma Sanayi Destekleme Fonu’nun 23,4 milyar TL’lik harcaması dâhil edildiğinde rakam 272,4 milyar TL’ye ve oran yüzde 25’e yükseliyor.
Üçüncü olarak, son zamanlardaki tartışmaların odaklarından biri olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın (DİB) ödeneği azaltılmalı ve bu ödenek de bu yeni fona aktarılmalı. DİB’e ayrılan kaynakların büyüklüğü şöyle bir kıyaslama ile daha iyi anlaşılabilir (6):
2020 yılı için 11 milyar 519 milyon 609 bin TL olarak belirlenen Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçesi; aynı yıl için TBMM Bütçesinin (1,7 milyar TL) yaklaşık on katı, Dışişleri Bakanlığı Bütçesinin (4,6 milyar TL) yaklaşık iki buçuk katı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Bütçesinin (3,3 milyar TL) yaklaşık üç katı, Kültür ve Turizm Bakanlığı Bütçesinin (5,1 milyar TL yaklaşık iki katı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Bütçesinin (2,8 milyar TL) yaklaşık üç katı, Ticaret Bakanlığı Bütçesinin (5.78 milyar TL) yaklaşık iki katı kadar ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Bütçesinden (7.9 milyar TL) yaklaşık olarak 3,5 milyar TL fazla.
Ayrıca “ek bütçe” yapılabilir, “yedek ödenek mekanizması” devreye sokulabilir. Bu mekanizmalardan yedek ödenekleri (hatta ödenek üstü harcamayı) daha önce (aşağıda yer aldığı gibi) sıklıkla kullanmış olan siyasal iktidar ülke tarihinin en büyük sağlık krizlerinden biri ve ekonomik kriziyle ilgili olarak da bunu toplum yararına kullanabilir.
2018 yılında kullanılan yedek ödenek tutarı 56,630, 396,892 TL. Bu tutar genel bütçeli idareler yılsonu toplam ödeneğinin yüzde 7,21’ine tekabül ediyor. Oysa 5018 Sayılı Kanunun 23. Maddesine göre; “yedek ödenek tutarı genel bütçe ödeneklerinin yüzde 2’sini aşmamalı”. Bu Genel Bütçe ödeneğinden aktarma yapmaya Cumhurbaşkanı yetkili. (7)
İşsizlik sigortası fonu kaynakları işçiler için kullanılmalı
İşçilerin ücretlerini ödemede kullanılabilecek bir diğer kaynak İşsizlik Sigortası Fonu. Bu fonda biriken ve Hazine bonosu ve devlet tahvilinde ve kamu bankalarında mevduat olarak tutulan onlarca milyar TL’lik bir para (ciddi boyuttaki faiz geliri de dâhil olmak üzere) bu amaçla yeni kurulacak fona aktarılabilir.
Yıllardır işverenler ve büyük ulaştırma projelerini finanse etmek için kullanılan bu fon, gerçek sahiplerinin sosyal ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılmalı.
Servet vergisi konulmalı
Vergi boyutu itibarıyla; süper zenginlerin Panama, Man Adaları gibi vergi cennetlerinde 150 milyar dolar civarında bir nakit servetlerinin olduğu biliniyor. Bu servetler başta olmak üzere ülkede de tutulan belli bir servetin üzerindeki miktar bir kerelik olmak üzere yüzde 5’lik bir servet vergisine tabi tutulmalı. Ayrıca kalıcı bir servet vergisi konulması üzerinde düşünülmeli.
Merkez bankası kaynakları halkın ihtiyaçları doğrultusunda kullanılmalı
Son olarak, Merkez Bankası kaynaklarına başvurulabilir. 2019 yılından bu yana yaklaşık 90 milyar TL’lik kaynağına hükümetçe el konulan Merkez Bankası’nın artık büyük sermaye gruplarını ve siyasal iktidarı desteklemek için değil, halkın acil ihtiyaçlarının karşılanması için kullanılmasının zamanı geldi.
Bu amaçla Hazine, Merkez Bankası’ndan doğrudan borçlanabilir. Bu borçlanma piyasadan borçlanmaktan farklıdır. Zira bu borcun karşısında herhangi bir faiz ödenmeyecektir. Merkez Bankası bu talebi para basarak karşılayacaktır. Yani bir tür ‘Halk İçin Miktarsal Kolaylaştırma’ya başvurulabilir.
Böyle bir finansmanın asıl önemli kısmı bu şekilde yaratılan paranın ihtiyaç sahibi hanelere ve işsiz kalmış işçilere (belediyeler aracılığıyla) en az bu yılın sonuna kadar verilmesidir. Bunun ülke ve dünya ekonomisin bu denli daraldığı bir dönemde enflasyona neden olma ihtimali çok düşüktür. Kaldı ki enflasyon söz konusu olduğunda hükümet buna üst gelir gruplarından alacağı vergiyi artırmak biçiminde müdahale edebilir.
Ekonomik talepler aslında politik taleplerdir!
Kuşkusuz bu sosyal ve ekonomik gibi görünen bu talepler aslında politik taleplerdir. Çünkü bunlar siyasal iktidarda köklü değişiklikler olmadan hayata geçirilemez. Bu talepler politikleştirilmediği sürece bunların hayata geçirilmesi imkânsız olduğu gibi, siyasal iktidarın yanlış politikalarını sürdürmesine de hizmet edecektir. Bu nedenle de sağlıkla ve ekonomi ile ilgili talepleri aynı zamanda politik talepler olarak gündeme getirmek gerekir.
Özcesi, bir kısım muhalefetin ileri sürdüğünün aksine bugünler tam da doğru “siyaset yapma” günleridir.
…devam edecek
DİPNOTLAR:
- Uğur Zengin, “Prof. Dr. Mustafa Durmuş: Halk sağlığı hayırseverlern bağışlarıyla korunamaz” – net (31 Mart 2020).
- http://uemek.blogspot.com.tr/…/kamu-ozel-isbirligi-koi.html (3 Kasım 2019).
- http://cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1701951/chp-sehir-hastanelerinin-ekonomi-icin-bir-kara-delik-oldugunu-ortaya-koydu.html (13 Kasım 2019).
- “Şehir hastanelerinde mali yük U dönüşü yaptırdı”, Deutsche Welle (15 Kasım 2019).
- Mustafa Durmuş, “2020 bütçesi üzerine bazı notlar (1): Güvenlik harcamaları, askeri sanayi karması sektör ve devlet mali krizi”, https://sendka63.org (8 Aralık 2020).
- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu.
- C. Sayıştay Başkanlığı, 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi Raporu, (Eylül 2019), s. 13.