Hükümet koronavirüs salgını nedeniyle yurttaşa ‘evde kal’, işçiye ise ‘evde kalma’ diyor! Peki ya evsizler? Onlar hangi evde kalsın? Onbinlerce evsize ne oldu, neredeler? İşte cevapları…
Gülcan Dereli
Onlar ötekileştirilenin de ötekileştirileni; daima en alttakiler ve yok sayılanlar… Evsizler… Malum yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınından dolayı olağanüstü bir süreçten geçiyoruz. Ve hep bir ağızdan ‘Evde kal’ sesleri yükselirken evsizler hangi evde kalsın sorusunun yanıtını veren yok. Evsizlik sorunu kapitalist düzenin en önemli göstergelerinden biri. Salgın nedeniyle evsizler her an ölüm riski altında. Başta İstanbul olmak üzere Türkiye’de onbinlerce evsiz olduğu biliniyor. Ancak net bir sayıya ulaşmak mümkün olmuyor. Muhtemelen şu anda evsizlerin çoğu sokakta yatmaya mecbur kalıyor ve korona tehdidi altında hayata tutunmaya çalışıyor.
İstanbul’un evsizleri…
Ulaştığımız bilgilere göre koronavirüsün yayılmasından sonra İstanbul’daki evsizler zabıta veya kolluk güçleri tarafından zorla Eyüp Teyfik Aydemir Spor Salonu’na götürülüyor ve 14 gün burada tutuluyorlar. 250’şer gruplar halinde Kıraç’ta bulunan ‘evsiz sığınma evi’ne götürülüyorlar. Ancak ulaştığım kişiler şartların çok kötü olduğunu söylüyor. Sosyal mesafenin ciddi önemine vurgu yapılırken evsizlerin bu şekilde nasıl korunacağı ise tamamen bir soru işareti. Evsizlere ilişkin çalışma yürüten derneklerin hareketleri ise mevcut durumdan dolayı kısıtlanmış durumda. Ayrıca yüzlerce evsizin tıkıldığı bu salonlarda ne yaşadıkları ve nasıl korunduklarına dair bir bilgiye ulaşmak çok zor. Sanki toplama kamplarında gibi. Resmi kaynaklardan bir bilgiye ulaşmak da mümkün değil.
Fotoğraf niye yok?
İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, sosyal medya hesabı (@ekrem_imamoglu) twetterdan 27 Mart’ta, “Sokakta yaşayan vatandaşlarımız için hazırladığımız alternatif tesisimiz hazır durumda. Düzenli sağlık kontrollerinin yapılarak gözetim altında olacakları, baştan sona dezenfekte edilmiş tesiste vatandaşlarımıza beslenme ve barınma olanağı kontrollü şekilde sağlanacak” paylaşımı yaptı ancak evsizlere dair herhangi bir fotoğraf paylaşmadı. Görüşmek için yaptığım tüm girişimler olumsuz sonuçlandı.
70 bini buldu
Evsizlik sorununun temelinde özel mülkiyet olgusu bulunuyor. Sermaye tarafından mülksüzleştirme sürecinin yoğunlaşması ile birlikte evsizlik de artıyor. Türkiye’de durum diğer kapitalist metropollerdeki gibi. Çeşitli dernek ve vakıflar tarafından yapılan araştırmalara göre Türkiye’de tahmini olarak 70 binden fazla evsiz bulunduğu, İstanbul’da sokaklarda yaşayanların sayısının 10 bine yaklaştığı tahmin ediliyor. Bu rakamlar da sadece yardıma başvuran bireyleri baz alıyor. Evsizlerle ilgili nüfus kaydı olup da ikametgahı olmayan ya da ikametgâhında bulunmayan insanlar üzerinden bir inceleme yapılması sonucunda gerçek sayı ortaya çıkacaktır. Ancak istatistik kurumlarını çalışma yapmadığı gibi buna devlet de destek vermiyor.
Ölüyorlar
İngiltere’de Ulusal İstatistik Kurumu tarafından 2018 yılında açıklanan verilere göre, son 5 yıl içinde yaşamını yitiren evsiz sayısı yüzde 24 artmış. Sosyo-ekonomik koşullar, bunların yol açtığı psikolojik faktörler nedeniyle en fazla ölüm uyuşturucu, karaciğer hastalıkları ve intiharlardan kaynaklı. Sokakta yaşayan evsizlerin ortalama yaşam süresi 40 yıl civarı olduğu belirtiliyor.
Raporlar milyonlar evsiz diyor
Dünya Kaynakları Enstitüsü’nün 2017’de yayımladığı bir rapora göre 1,2 milyar insan sağlıklı barınma koşullarından mahrum yaşıyor. Buna yol açan koşulların devam etmesi durumunda bu rakamın 2025’te yüzde 30 artarak 1,6 milyar insana ulaşacağı tahmin edilmektedir. Birleşmiş Milletler’in yayınladığı başka bir rapora göre dünya genelinde 100 milyona yakın evsiz insan sokaklarda yaşıyor.
Hayata Sarıl Derneği
Evsizlere ilişkin çalışma yürüten ve yemek dağıtan Hayata Sarıl Derneği’nin Başkanı Elçin Kitapçı ile görüştük. Neler yaptıklarını ve evsizlerin durumunu soruyorum. Bilgi almakta zorlandıklarını söyleyen Kitapçı, “Geçtiğimiz pazartesi Gezi Parkı’na gidip evsiz arkadaşları gördüğümde onlara şunu ilettim. Yapabileceğimiz tek şey yetkililere seslenmek. En az sizin kadar biz de cevap alamaz noktadayız. Son derece zorlu bir süreçten ve kaostan geçiyoruz. Normalde düzenin olduğu zamanlarda bile cevap alamadığımız sorulara çok daha az cevap alıyoruz” diyor. Kitapçı, evsizleri için “onlar zaten fısıltı gazetesi gibidir” direk başvurmalarını, muhtarlıkları aramalarını, İBB’yi aramalarını, gördükleri en yakın zabıtaya başvurmalarını söylediklerini belirtiyor.
Umut dağıtıyoruz
Evde kal çağrısı yapmadıkları için eleştirilerin hedefinde olduklarını söyleyen Kitapçı, “Biz sadece 2 paylaşımda bulunduk. Bir tanesi tabi ki evde kal, evi olan kalsın ama evi olmayan ne yapacak? İşe gitmek zorunda olan ne yapacak? Kayıt dışı çalışan ne yapacak? Bütün soruların içerisinde evsizlik kavramıyla ilgili de çok geri kaldığımız bir konu. Yurtdışında bu konuyla biraz daha ön plandadır. Gizli evsizlik dediğimiz konuyu da kategorize eder yurtdışı literatürü ama Türkiye’de maalesef bu yok” diyor. Lokantalarında sadece yemek dağıtmadıklarını dile getiren Kitapçı, “Biz umut dağıttığımızı söylüyoruz. Biz istihdam ediyoruz. Örnek olmak istiyoruz” diyor.
Boş ama yer yok deniliyor
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın genelgesine ilişkinde konuşan Kitapçı, “Aslına uygulanabilecek çok önemli bir genelge. 2018-19 senesinde de tekrarlandı. Özellikle soğuk kış aylarında devlet misafirhanelerin koşulsuz bir şekilde evsizlere açılması, ihtiyaç sahiplerine yani sokakta kalanlara ancak biz ne zaman buralara yönlendirsek yerim yok deyip gönderildiler, boş olduğunu bilmemize rağmen alınmadılar” diye vurguluyor.
Belediye evsiz yok diyordu
İstanbul’da yaklaşık 10 bin evsiz olduğunu tahmin ettiklerini ancak gerçek rakamın bilinmediğini söyleyen Kitapçı, “Bütün evsizlerle ilgili çalışma yürüten derneklerle de ortaklaştık. Biz belediyeye başvurduğumuzda duyduğumuz cümleyi aynen iletiyorum. ‘Bende kayıtlı evsiz yok’ oldu. Bunu AKP döneminde 2019 yılının başında son olarak yaşadık” bilgisini paylaşıyor.
Evsizler için alarm zili
İSİG Meclis’den Kansu Yıldırım ise salgının görüldüğü tüm kapitalist devletlerdeki sınıf eşitsizlikleri, bölüşüm ilişkilerindeki dengesizlik ve temel kamu hizmetlerine erişim sorununu daha yakıcı bir biçimde ortaya çıktığına dikkat çekiyor. Mikrobiyolojik açıdan salgının öldürücülüğünün arttığı risk grupları arasında yaşlılar ve bağışıklık sorunu olan kişiler sayıldığını hatırlatan Yıldırım, “Ancak virüs, sadece yaşlıları ve hastaları değil, tüm toplumu -her bireyin sınıfsal konumuna göre- boydan boya kesmektedir. Virüs maruziyeti en fazla temasın olduğu işlerde çalışan işçiler ve evsizlerde karşımızda çıkmaktadır. Uluslararası araştırmalara göre düşük ücretli, temizlik, market, kurye, maden, inşaat gibi işlerde çalışan dünya genelinde 24 milyon işçi, virüs maruziyeti ile karşı karşıyadır. Dünya genelinde başta sağlık emekçileri olmak üzere milyonlarca işçi üretim sürecinde enfeksiyon kapmış, yüzlercesi yaşamını yitirmiştir. İşçilere ‘evde kal’ denirken ücretli idari izin hakkı tanınmadığı için çalışmak zorunda olanlar hastalık ile geçim zorluğu arasında tercihe zorlanmaktadır.
Kimse sosyal mesafe
“Dikkat çekilmesi gereken diğer risk grubu, sosyal güvenlik kapsamı dışında, temel kamu hizmetlerine erişimi son derece sınırlı olan, ‘evde kal’ma imkanı dahi bulunmayan evsizlerdir. Ana akım medyada sıklıkla dile getirilen ‘sosyal mesafe’ çağrıları evsizler için dışlandıkları bir izolasyon anlamına gelmektedir” diyor.
Dışlayıcı mimari!
Salgından korunma yolları olarak en başta vurgulanan kişisel hijyen tedbirlerini evsizlerin uygulamasının imkansıza yakın olduğuna dikkat çeken Yıldırım, “Temiz su, sağlıklı barınma ve beslenme koşullarına sahip olmadıklarından ötürü salgın öncesi maruz kaldıkları riskler, virüs ile birlikte ivme kazanmıştır” vurgusu yapıyor. Bir yandan ‘Hayat Eve Sığar’, diğer yandan ‘bağışıklık sisteminizi güçlendirin’, ‘kişisel hijyene önem verin’ denilirken, dünyadaki ve Türkiye’deki evsizler için alarm zilleri çalmaktadır. Yoksulları ve evsizleri merkezlerden, ortak kullanım mekanlarından kent çeperlerine doğru dışlayan politikalar ve ‘dışlayıcı mimari’ teknikleri, evsizleri enfeksiyon riskine daha da açık hale getirmektedir” diyor.
Herkesçe eşit ve ücretsiz hizmet
İSİG Meclisi olarak, sağlık hizmetlerinin ücretsiz ve herkesçe erişilebilir hale getirilmesini talep ettiklerini belirten Yıldırım, sözlerini şöyle noktalıyor: “Covid-19 testleri ve muayenelerin kamu hastanelerinde ve özel hastanelerde ücretsiz olarak yapılması gerektiğini bu açıdan yineliyoruz. Ücretsiz su ve barınma hakkı, toplum sağlığının temel yapıtaşlarındandır.”
Sokağa mecbur bırakılıyorlar
Evsizler üzerine çalışma yapan Şeyma Dursunoğlu ise, “İstanbul’da STK’ler evsizler için büyük önem taşıyor, çünkü en sistemli hizmeti STK’lerden temin edebiliyorlar. Şimdi onlar da çalışmaya kısmen ara verdi salgın yüzünden. Bu durum evsizleri çok olumsuz etkileyecektir tabi. Zaten toplumsal dışlanmaya en fazla maruz kalan kesimlerden birini oluşturuyorlardı. Sosyal izolasyonla birlikte bu dışlanma hali daha da artacak. Çünkü toplumun evsiz algısı sağlık normlarına daima ters düşmüştür. Bu algıya göre evsizsen kirlisindir, hem zihinsel hem fiziksel hastasındır ve tehlikelisindir. Bu tehlikelilik hali adeta toplumun hem canını hem malını tehdit eder. Halbuki her şeyini yitirmiş, çaresiz bir insandan bahsediyoruz ve onların bizden korkmaları için daha çok sebebi var” diyor.
Dilenerek geçimini sağlayan çok fazla evsiz olduğunu dikkat çeken Dursunoğlu, “Şimdi insanlar temastan korktuğu için bireysel sadaka yolları da büyük ölçüde kapanacak. Bu arada özellikle kadın evsizler güvenlik için hastane acillerinde kalmayı tercih ediyorlardı. Şimdi hastane çevreleri son derece tehlikeli sağlık açısından. Kısacası evsizler için çok olumsuz bir tablo ortaya çıktı koronayla birlikte” diye belirtiyor.
Evsizlerle onlarca görüşme yapan Dursunoğlu, “Benim görüşme yaptığım evsizlerin kimi pansiyonda, kimi sabahçı kahvelerinde, kimi internet kafelerde, kimi de sokakta kalıyordu. Kahveler ve kafeler kapandıysa, pansiyona ödeyecek paraları da yoksa birçoğu muhtemelen sokakta kalmaya mecbur olacak” diye vurguluyor.
Devlet genelgesini uygulamıyor
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından özellikle soğuk kış aylarında devlet misafirhanelerin koşulsuz bir şekilde evsizlere açılması genelgesi olduğunu ancak uygulanmadığını Dursunoğlu’na da hatırlatıyorum. Dursunoğlu sözlerini şöyle bitiriyor: “Türkiye’de seksenlerden itibaren yoksullukla mücadele yöntemlerinde büyük değişimler görüyoruz. Sosyal devlet son derece zayıfladı. Yoksulluğa ilişkin yapısal sorunları temelde çözmeye yanaşmayan, bunun yerine bireysel sadakayı teşvik eden bir yapı ortaya çıktı. Türkiye’de aileci bir refah rejimimiz var. Dolayısıyla bütün sosyal destek mekanizmasını ailenin sağlaması bekleniyor ve devlet vatandaşını koruma yükünü taşımak istemiyor. Bu durum en başta kadınlara olmak üzere aileye çok fazla bakım sorumluluğu yüklüyor. Fakat Türkiye’de evsizlerin büyük çoğunluğunu zaten kronik yoksulluk içinde büyüyen, ev içi şiddete maruz kaldığı için evden kaçan veya ailesi dağıldığı için ortada kalan insanlardan oluşuyor. İstismar mağduru bu insanları tekrar ailelerine döndürmeye çalışmanın bir anlamı yok. Devletin sistemli bir destek mekanizması kurması şart. Ve bu sadece kışın spor salonlarını açıp binlerce insana sedyeden yatak vermekle değil, en başından insanın barınma hakkını güvence altına alan yasalar yapmakla mümkün.”
Oteller boş, evsizler dışarıda!
Milyonlarca evsizin olduğu ABD’de sadece okul çağındaki evsiz çocuk sayısı 1.5 milyonun üzerinde ve yüzde 7’si terk edilmiş binalarda veya arabalarda yaşıyor. Son olarak salgın karşısında otellerin yoğun olduğu Nevada bölgesinde evsizleri boş otellere yerleştirmek yerine yerde aralıklı yatırmak gibi kapitalist çözümlerle krizi yönetmeye çalışıyor.
Birçok kaynak bugün Las Vegas’ta yetkililerin övünerek paylaştığı “sosyal mesafeye” saygı göstermek için evsizler için bir “barınak” inşa ettiklerini söylüyor. Ancak paylaşılan fotoğraf infial yarattı. Las Vegas’taki Cashman Center’ın otoparkında evsiz insanlar beton üzerinde yatırıldı. 500 evsiz burada zorlu koşullarda tutuluyor. Açıklama yapan Las Vegas’lı yetkililer durumdan övünerek bahsediyor.
Vegas’ta 100 binden fazla otel odası olduğu belirtiliyor. Bunların büyük çoğunluğu salgının bir sonucu olarak boş, ancak evsiz insanlar beton zeminde uyuyor.
ABD’de skandallar bitmiyor
ABD’de, sağlık sigortası olmadığı için tedavi edilmeyen 17 yaşındaki çocuk geçtiğimiz hafta koronavirüsten öldü. Gence yapılan korona testinin pozitif çıktığı ve sağlık sigortası olmadığı, tedavi için hastaneye kabul edilmeyerek ölüme terk edildi öğrenildi. Los Angeles sağlık yetkilileri gencin korona sebebiyle öldüğünü doğruladı. Öte yandan, The Detroit News’un aktardığına göre, Batı Michigan Üniversitesi öğrencisi 25 yaşındaki Bassey Offiong, virüsten hayatını kaybetti. Kardeşinin anlattığına göre, koronavirüs testi yapılması için birkaç kez başvurduğu doktorlar tarafından geri çevrildi. Hatta doktorlardan biri bronşit tanısı koydu.
Böylesi de mümkün
İşin bir de öteki yüzü var tabi. Kapitazlimle bağları tartışmalı da olsa Küba dünyadaki az sayıda ‘sosyalist’ ülkeden biri. Kimi uygulamaları eleştirilse de işsiz insan yok. İnsanların maaşları arasında yüzde 3’ten fazla fark yok. Milletvekili ile garson eşit seviyede maaş alıyor. Yoksulluk olsa da gelecek ve geçim kaygısı en alt düzeyde. Küba’da bir tane bile evsiz yok. Dünyanın en gelişmiş ülkesi olarak gösterilen ve kapitalizmin göbeği olan Amerika’da 4 milyon evsiz sokakta yaşıyor. Küba’da herkesin konut hakkı var. 12 milyonluk bir ada ülkesi olan Küba tıpta da dünyada ilk sıralarda. Hiçbir hastane masrafı yok. Ülkede 50 bin doktor çalışıyor. Kübalı doktorlar hem Avrupa ülkelerine hem de Afrika’ya doktor gönderiyor. Sağlık sistemi de öncü kabul ediliyor.