Yaptıkları haberler gerekçe gösterilerek tutuklanan gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Çelik ve Yazı İşleri Müdürümüz Aydın Keser için AYM’ye başvuruda bulunuldu
Libya’da askerlerin yaşamını yitirmesine dair yayımlanan haberlere gazetelerinde yer verdikleri için 6 Mart’ta ifadeye çağrılan gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ferhat Çelik ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürümüz Aydın Keser, ifade işlemlerinin ardından adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı. Savcılığın itirazı üzerine yeniden gözaltına alınan Çelik ve Keser, İstanbul 5’inci Sulh Ceza Hakimliği tarafından “İstihbarat faaliyeti ile ilgili bilgi ve belgeleri ifşa etme” iddiasıyla 8 Mart’ta tutuklandı.
Silivri 9 No’lu Kapalı Cezaevi’ne tutulan Çelik ve Keser’in avukatları Özcan Kılıç ve Sercan Korkmaz müvekkillerine ilişkin bugün Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvuru yaptı. Avukatlar, başvurularında Çelik ve Keser’in tutuklanma gerekçesi yapılan haberler ile tutuklanma süreçlerine ilişkin kapsamlı bilgilendirmelerde bulundu.
Tek gerekçe haberler
Yapılan başvuruda “Gazeteci olan başvurucular, haklarında verilen adli kontrol kararının kaldırılarak tutuklanmış olmalarının tek nedeninin, genel yayın yönetmeni ve sorumlu yazı işleri müdürü oldukları Yeni Yaşam isimli gazetede yayımlanan haberler olduğunu, bunun dışında aleyhlerinde herhangi suçlama ve delil gösterilmediğini, kanunsuz, keyfî ve orantısız şekilde özgürlüklerinden yoksun bırakıldıklarını, tutuklanmalarını gerektirecek hukuki, yasal dayanakların, makul ve yeterli gerekçelerin bulunmadığını, Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkı ile, İfade ve Basın Özgürlüğü’nün ihlal edildiğini ileri sürmektedirler” ifadeleri yer aldı.
‘Haksız ve temelsiz gerekçeler’
Her iki gazetecinin Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile güvence altına alınan basın ve ifade özgürlüğü çerçevesinde yayımlamış oldukları haberlere ilişkin haksız ve temelsiz gerekçeler gösterilerek tutuklandıklarına vurgu yapılan başvuruda, “Anayasa ve AİHS ile, Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları ile korunan ‘Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği’ ile ‘Düşünceyi Açıklama ve Yayma Özgürlüğüne’ yönelik haksız ve doğrudan bir müdahale olup, Anayasa’nın ihlaline neden olmuştur” denildi.
Ölçülülük ve gereklilik ilkesi
Anayasa’nın 13’üncü maddesindeki “ölçülülük” ve “gereklilik” ilkelerine de dikkat çekilen başvuruda, Çelik ve Keser’in mahkemece daha önce adli kontrol şartıyla serbest bırakıldığı üzerinde durularak şöyle denildi: “Tutukluluğa ilişkin kararlarda hedeflenen meşru amaçla yapılan müdahale arasında gözetilmesi gereken denge açısından öncelikle adli kontrol tedbirleri değerlendirilmeli ve adli kontrolün neden yetersiz kalacağı gerekçelendirilmelidir.”
‘Hukuki açıdan temelsiz olduğu açıktır’
Başvuruya konu uygulamalara gerekçe yapılan eylemin gazetecilik faaliyeti ve görevi kapsamında kamuoyunu bilgilendirilmesi olduğunun altını çizen avukatlar, müvekkillerinin yaptıkları haberde MİT mensubu olduğu belirtilen kişinin kimlik bilgilerini paylaşmadığının kaydetti. Devamında “Başvuruya konu haberlerin yayımlanmasından önceki tarihlerde, Libya’da MİT görevlisi olan kişilerin yaşamını yitirdiklerine ilişkin birçok gazete, ajans, TV kanalı, haber sitesi (ODA TV, TELE 1, Yeniçağ vb.) ve sosyal medya ortamında çok sayıda haber, yazı, fotoğraf, görüntü, bilgi ve paylaşımların ayrıntılı ve fonksiyonel şekilde yayımlanmış-paylaşılmış olduğu bilinmektedir. Bu bağlamda, MİT görevlisi olduğu ve yaşamını yitirdiği iddia edilen kişilerin kimliklerinin başvuruya konu haberler yayımlanmadan önce zaten ifşa edildiği, dolayısı ile, Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli istihbarat Teşkilatı (MİT) Kanunu’nun 27/3. Maddesi’nin ihlal edildiği iddiasının yasal ve hukuki açıdan temelsiz olduğu açıktır” ifadelerine yer verildi.
Başvuruda ayrıca “Başvurucuların gazetecilik kimliğine ve faaliyetlerinin engellenmesine Anayasa ve AİHS ile, AYM ve AİHM kararları ile korunan ‘basın özgürlüğü’ ile ‘düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü’ ne aykırı olup, hakkın kullanımını sınırlayan-ortadan kaldıran, ‘demokratik toplumda gereklilik, ölçülülük, hukuka uygunluk ve hakkın özüne dokunmama’ ilkelerine uygunluk göstermemektedir” denildi.
Avukatlar, başvurularında taleplerini şu şekilde sıraladı:
“* Anayasa Mahkemesi İç Tüzüğü’nün 68’inci Maddesi kapsamında öncelikli olarak ele alınarak incelenmesini ve İç Tüzüğün 73’üncü Maddesi gereğince uygulamaların durdurulmasına yönelik tedbir kararı verilmesini,
* Başvurucular hakkında İstanbul 8. Sulh Ceza Yargıçlığı tarafından verilen adli kontrol tedbirinin kaldırılması ve İstanbul 5. Sulh Ceza Yargıçlığı tarafından tutuklanmalarına dair verilen kararı ile, bu karara dayanak yapılan yakalama, gözaltına alma ve diğer soruşturma işlemlerinin, Anayasa’nın 13 ve 19/3., 26. ve 28., Maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5., 10. maddelerinin ihlaline neden olduğunun tesbiti ile,
* İhlale neden olan karar ve uygulamaların tüm sonuçları ile birlikte ortadan kaldırılmasına,
* İhlalin niteliği ve ağırlığı nedeniyle başvurucuların her birine 20.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine,
* Başvurucuların yasal vekil ile temsil edilmeleri dolayısıyla vekalet ücreti ile başvuru masraflarının ödenmesine karar verilmesini talep ederiz.”
HABER MERKEZİ