Koronavirüs cezaevlerine de sıçrama işareti veriyor. AKP-MHP infaz metnini açıklarken, kaygılar daha da arttı. Meral Danış Beştaş, Şenal Sarıhan, Ayşe Acinikli, Several Ballıkaya ve Mehmet Emin Aktar, düzenlemeyi gazetemize değerlendirdi
Elif Aydoğmuş
Koronavirüs salgını tüm dünyayı tehdit ederken, en büyük risk cezaevlerinde bulunuyor. Başta İran, ABD, İtalya olmak üzere birçok ülkede tutuklular serbest bırakılırken, Türkiye cezaevleri yüzde 127 doluluk oranı ile 300 bin tutuklu için adeta ölüm kampı olmak üzere. Hükümet bu amaçla olduğunu belirttiği yeni infaz düzenlemesini Meclis’e sundu ancak bu kaygıları daha da arttırdı. Zira tasarıda siyasi tutuklular ‘terör’ bahanesiyle kapsam dışı. AKP-MHP’nin ortaklaştığı düzenlemeye kamuoyunun yoğun tepkisi üzerine cinsel saldırı, kadın cinayeti işlemiş ve uyuşturucu satıcıları kapsam dışına çıkarıldı. Ancak hükümete yönelik ayrımcılık ve siyasi tutsakları koronavirüse terk edeceği eleştirileri devam etti. Meclis’e sunulan paketi hukukçular ve siyasetçilerle konuştuk. “Ayrımcı infaz indirimi kabul edilemez” diyen siyasetçiler ve hukukçular, tüm tutukluların biran önce serbest bırakılması çağrısı yaptı.
‘Tasarı cinayete teşebbüstür’
HDP GRUPBAŞKAN VEKİLİ MERAL DANIŞ BEŞTAŞ: AKP her zamanki tutumunu devam ettiriyor. Bu pakette farklı bir adım atarak tüm partilerle görüştü. İlk taslak çerçevesini getirdiler ve biz de önerilerimizi sunduk. Her şeyden önce infazda eşitsizlik anayasaya ve uluslararası sözleşmelere aykırı. Bu eşitsizliğe karşı kesinlikle infazda eşitlik talebimizi defaten ifade ettik, etmeye de devam edeceğiz. Bu AKP’nin tek başına değil MHP ile kafa kafaya verip diğer toplumsal kamuoyunu, demokrasi güçlerini, tutuklu yakınlarını, diğer muhalefet partilerini tamamen devre dışı bırakarak, dikkate almayarak hazırlanan bir taslak. MHP uzun zamandır bu konuda çağrı yapıyordu. AKP iktidarını devam ettirmek için, kendi bekası için MHP’nin “hassasiyetlerini” insan canından, can güvenliğinden daha önemli görüyor ve en üste koyuyor.
Korona salgını döneminde şuanda tüm tutuklu ve hükümlülerin yaşam hakkı tehlike altında. Bu devletin doğrudan sorumluluğunda. Bu nedenle salgın sebebiyle Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komiseri de kaç defa tüm tutukluların serbest bırakılması gerektiği yönünde çağrı yaptı. Şuanda dışardakilere ısrarla evde kalın çağrısı yapılırken cezaevindekiler ölümle yüz yüze yaşıyor. Kırşehir E Tipi Cezaevi’nde karantina uygulaması olduğu bilgisi aldık. Şakran’da bir görevlinin test sonucu bekleniyor. Yüksek risk grubunda olanlar var. Açıklanan paketle siyasiler tutuklu ve hükümlüler tamamen kapsam dışında tutuluyor. Yani yaşlılar da hastalar da yüksek risk grubunda olanlar da, dahası bir bütün olarak muhalif kimliği olan herkes ‘terör’ kapsamında değerlendiriliyor. Bu AKP iktidarının artık cinayete tam teşebbüsüdür. Çünkü ölüm ve kalım arasında bu salgın sebebiyle çok ince bir sınır var.
Biz bunu kesinlikle kabul edip sineye çekmeyeceğiz. Meclis’te de sokakta da bu konuda çok ciddi bir tepkinin olduğunu herkes biliyor. Bu yargı kararıdır diyebileceğimiz durum değil. Tamamen iktidarın istekleri doğrultusunda kararlar veren bir yargı sistemi söz konusu. Bu paket perşembe günü komisyona gelecek. Hem komisyonda hem genel kurulda hem de sonrasında kesinlikle en sert muhalefeti yapacağımızı ifade etmek istiyorum. Bu değiştirilmek zorunda, bunu geri çekmek zorundalar çünkü insanları öldürmeye teşebbüs etmek, onları ölümle baş başa bırakmak kabul edilebilecek bir durum değil.
‘Yaşam hakkından azade tutamazsın’
CHP ESKİ MİLLETVEKİLİ ŞENAL SARIHAN: Bir hafta önce de bu konuda ayrımcı bir uygulamanın çıkacağı kesin ve net olarak görülüyordu. Sadece cinsel suçlarla ilgili kadın hareketinin önemli bir tepkisi vardı. O tepki hükümete geri adım attırdı. Fakat ne yazık ki kadınların gösterdiği bu tepkiyi biz aydınlar, düşünen insanlar, yeterince gösteremedik. İnfaz yasasının temel ilkesi eşitliktir. Bu sebeple eşit uygulamaların yapılması gerekir. Ancak bizde daha önemli olan problem terörle mücadele yasasının içeriğidir. Terörle Mücadele Yasası terör faaliyeti olmayan, düşünce suçlarını da kapsamakta. Çok sayıda gazeteci, siyasetçi, aydın, örgüt üyesi olmak suçlamasıyla haksız bir biçimde tutuklu ve hükümlü. Bizim asıl yapmamız gereken Terörle Mücadele Yasası’nı değiştirilmesini sağlamak. Bunun gerçekten ‘terör’ faaliyetini kapsar bir hale getirilmesi gerekir. Yıllardır süren bir hukuki problem var düşüncenin terör eylemi sayılması gibi ama bugün bir de koronavirüsün yaratmış olduğu yaşam hakkı tehdidi söz konusu. İdam cezaları bile kalkmışken şimdi insanları şu ya da bu nedenle tutuklu ya da hükümlü diye yaşam haklarını korumadan azade tutamazsınız. Şu haliyle muhalefet partilerinin de buna rıza göstermemesi inancı içindeyim. Tutuklu hükümlü herkesin yaşam hakkı korunmalı eğer bir infaz uygulaması yapılacaksa infaz önünde de eşitlik ilkesi mutlaka gözetilmeli.
‘Düşman ceza hukukunun uzantısı’
ÖZGÜRLÜK İÇİN HUKUKÇULAR DERNEĞİ EŞBAŞKANI AYŞE ACİNİKLİ: Bu düzenlemede siyasi suçların kapsam dışı bırakılması düşman ceza hukukunun bir uzantısıdır. Her ne kadar terör dense de Hizbullahçıları serbest bırakan zihniyet bunları terör örgütü mensubu olarak görmeyen zihniyet sadece muhalifleri ve Kürtleri bu kapsamda sayarak düşman ceza hukuku uygulamalarına devam ettirmektedir. Özellikle koronanın olduğu bu dönemde DGM mağdurları 20-25 yıldır cezaevinde olan insanlar en hassas grubu oluştururken bunun gözetilmemesi de yaşam hakkı kapsamında bir ihlal sayılmalıdır. Buna dönük bir uygulama yapılması gerekirken yapılan bu uygulama aslında bu kişilerin yaşam hakkına yönelik de bir kaygı durumu ortaya çıkması doğaldır. Aynı şekilde hastaların, yaşlıların koronavirüs nedeniyle tahliye edilmesi ya da infazlarının erteleneceği ile ilgili bir algı oluşturulmuşsa da bunlar siyasi suçları kapsamayacak. Devletin vatandaşlarına eşit davranmakla ilgili bir yükümlülüğü vardır. Bu bir lütuf değildir.
‘Temel ilke eşitliktir’
AVUKAT SEVERAL BALLIKAYA: Hem şartla tahliye süresi açısından hem de denetimli serbestlik tedbiri açısından siyasileri tamamen kapsam dışı bırakan bir düzenleme söz konusu. Siyasal suç kategorisinin bu kapsam dışında tutulması itibariyle ceza adaletine ve şartla tahliye kurallarına aykırı bir düzenleme. Bu düzenlemenin öncelikle eşitlik esasına uygun şekilde tüm suç kategorilerine kapsayacak biçimde olması gerekir. Terör kavramı çok geniş ve muğlak bir tanım. Bunun mutlaka değişmesi gerekir. Ancak böyle olsa dahi ceza adaleti infazda eşitlik esasını öngörür. İnfazda eşitlik tüm suç kategorileri açısından dikkate alınması gerekir. Anayasa Mahkemesi’nin önceki uygulaması da böyledir. Buradaki eşitlik birinci esastır. Eşitliğe aykırı bir düzenleme ceza infaz mantığına ve ceza adaleti ilkesine aykırı kabul edilmişti şimdiye kadar. Bu düzenleme bunu dikkate almayan bir düzenleme. Bir devletin vatandaşlarına bu şekilde ayrımcı kategorize etmesi kabul edilemez. Eşitliğe aykırı bulunarak iptal edilmesi ve kapsamı genişletilmesi gereken bir düzenleme. Cezaevlerinde çok sayıda hasta hükümlü ve tutuklu var. Onlarla ilgili uygulamanın nasıl olacağı konusu da belli değil. Çünkü onlar da tasarıya konulan bir düzenlemede Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) raporuyla hasta olanların tahliyesine ilişkin evde cezanın infaz edilmesine ilişkin bir düzenleme olduğu görülüyor. Ama ATK’nin nasıl rapor vereceğine dair de veri yok elimizde. Özellikle bu gruptaki tutuklu ve hükümlüler açısından büyük bir risk söz konusu. Tahliyelerin bir an önce sağlanması gerekiyor. Siyasi hasta ve yaşlı tutuklu ile hükümlüler kapsam dışına itilmiş. Burada şunu sormak gerekiyor. Hangi mantıkla hasta tutuklu ve hükümlüler bu kategori dışında bırakılıyor. Bu yasanın bu şekliyle geçmemesi ve iptal edilmesi gerekiyor.
‘Eşitlik adaletin şartı’
AVUKAT MEHMET EMİN AKTAR: Bu tasarı hükümetin daha önce de tartıştığı ancak korona salgını nedeniyle tekrar gündeme getirilen bir mesele. Yani cezaevi kapasiteleri artık kaldırmıyor. Muhtemelen bir alan açmak istiyorlar. Birçok muhalif tekrar içeri atılacak diye bir algı da var toplumda. Ancak öyle görünüyor ki hükümet toplumda bir karşıtlık yaratarak sürekli biçimde bu karşıtlığı diri tutarak kendi tabanını zinde ve kenetli tutuyor. Bu toplumda adaletsizlik duygusu yarattığında yarın bir rövanş alma gündeme geldiğinde aynı şeyle karşı karşıya gelecek. O açıdan toplumda böyle bir duygunun gelişmesine de izin vermemek için herkesin eşit şekilde yararlanacağı bir düzenlemenin getirilmesi şart. Adaletsizlikle, toplumsal ve ekonomik kriz derinleştirilmemeli.