Salgın sürecinde sığınma evlerindeki kadınların durumuna ilişkin konuşan Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı Gönüllüsü Karagöz, olası risklere ve tedbirsizliklere dikkat çekti
Koronavirüs (Kovid-19) salgını her geçen gün artan ölü ve vaka sayısıyla endişe yaratıyor. Salgın nedeni ile toplu yaşanan yerlerden biri olan sığınma evlerinin durumunu Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı Gönüllüsü Kübra Karagöz değerlendirdi.
MA’dan Semra Turan’a konuşan Karagöz, “Hijyen koşulları iyi sağlanır ve önlemler alınırsa kadınların sığınma evlerinde kalmaları büyük riskler barındırmayacaktır” dedi.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın 30 Haziran 2019 itibariyle paylaştığı verilere göre, bakanlığa bağlı 110 kadın, 11 ilde belediyelere bağlı 32 kadın konukevi olduğunu belirten Karagöz, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’ne bağlı 1 kadın konuk evi 12 kapasite, STÖ’lere bağlı 1 kadın konukevinin bulunduğunu ve toplamda 3 bin 454 kapasiteyle hizmet verdiğine dikkat çekti.
Karagöz, konuk evlerinin oda sayısı ve fiili olarak kaç kadının kaldığına dair bilgilerin kadın örgütleriyle paylaşılmadığını söyledi. Sığınakların hijyen durumlarını öğrenmek amacıyla yaptıkları başvurulara da yanıt alamadıklarını belirten Karagöz, “Türkiye’de kadın sığınma evlerinin durumları, uygulamalar, koşullar gibi tüm konularda bakanlığa yaptığımız bilgi edinme başvuruları ya da sorularımız çoğunlukla yanıtsız kalıyor ve şeffaf bir süreç yürütülmüyor.” ŞÖNİM’le yaptıkları görüşmelerde kadınların yasalardan faydalanabilmesi için 155’e yönlendirildiklerinin kendilerine iletildiğini söyleyen Karagöz, “Yani şu anda süreci polis yürütüyor diyebiliriz. ŞÖNİM sadece telefonla yönlendirme ve sığınak kabulü gibi sınırlı destek veriyor. Sığınakta kalan kadınların dışarı çıkarılmaması önlemi alındı. Fakat bu yeterli bir önlem mi? diye biz de sorguluyoruz. Bununla beraber virüs taşıyıcısı olma riskine dair neler yapılıyor? Bu dönemde başvuran kadınlara güvenli bir ev veya daire tahsis edilmesi gibi yeni uygulamalara yer veriliyor mu ya da şiddete maruz kalan ve sığınak ihtiyacı olan bir kadında, aynı zamanda koronavirüs olduğu tespit edilirse nasıl bir önlem alınıyor? gibi sorular da aklımızda yer ediyor” dedi.
İletişim kısıtlılığı zorlayıcı
Sığınaklarda kadınların telefon, internet gibi araçları kullanmasının zaten yasak olduğunu hatırlatan Karagöz şunları belirtti: “Bu süreçte kadınların çocukları ya da yakınlarıyla nasıl iletişim kuracağına dair bilgi verilmiyor. Bir yandan psikolojik destek gibi imkanlara erişim de kısıtlı olduğundan bu durumun kadınlar için zorlayıcı olacağını düşünüyoruz.
Şiddetten uzaklaşmak için destek bekleyen kadınların zorlukla karşılaştıklarını söyleyen Karagöz, “Bu sadece sığınma evleri özelinde de değil, genel olarak sürecin başından itibaren yaşanan bir durum. Kadınların ihtiyacını anlayan sosyal çalışma yapılmaması, koruma kararlarının zorlukla ve kısa süreli verilmesi, sığınaklarda niteliksiz sosyal çalışma, kolluk kuvvetinin gerekli bilgiyi sağlamak ve destek vermek konusunda isteksiz davranması, gizlilik kararı uygulanmasında yaşanan koordinasyon sorunları, ayni ve maddi desteklere erişim zorlukları gibi sorunlar sık sık paylaşılıyor. Özellikle bu günlerde yıllardır sorunlu çalışan bu mekanizmaların işlemez hale geldiğini gözlemliyoruz” dedi.
Ne yapılmalı?
Sığınaklardaki kadınların sağlık kontrollerinin yapılması gerektiğini söyleyen Kübra Karagöz şöyle dedi: “Sığınakta hali hazırda sürmesi gereken sosyal ve psikolojik desteklerin devam etmesi ve kadınların rahatlıkla destek kanallarına erişebilmesinin bu süreçte yine önemli olduğunu düşünüyoruz. Hali hazırda sadece şiddete maruz kalan kadınlara destek vermek üzere özelleşmiş bir hat olmadığı için eleştirdiğimiz ALO 183’ün etkili çalışması çok önemlidir. Yüz yüze desteklere kadınların erişimleri kısıtlandığından bu hatta talep artış gösterecektir. Bu nedenle hattın erişilebilirliği, verilen desteklerin niteliği hayati önem taşımaktadır. Gerekirse online sosyal, psikolojik ve hukuki destek verilmeli.
İSTANBUL