Finans kapital ve onların güdümündeki hükümetler sadece finans piyasalarındaki kayıplardan endişe etmiyorlar, aynı zamanda reel ekonominin çökmesinden de korkuyorlar. Çünkü kârları ve kârlılığı (dolayısıyla da sermaye birikimini) azaltacak olan asıl etkenin üretim ve tüketim kayıpları olduğunu çok iyi biliyorlar.
Dahası kârların çok düştüğü bir dönemde devasa boyutlara ulaşmış küresel borçların da sistemin asıl likidite sunucusu olan küresel bankaları batırmasından endişe duyuyorlar.
Bu yüzden de zorunlu olmayan üretimi ve hizmetleri durdurup insanların bu şekilde evlerinde kalarak salgınla baş etmeye çalışmak yerine, “herkesin kendi OHAL’ini ilan etmesi gerektiğini” tavsiye ederek, sorumluluğu yine bireylere bırakıyorlar.
O halde ekonomi ile ilgili endişelenecek bir durum mu var?
Dünya ekonomisi yeni bir krize sürükleniyor
Korona Virüsü dünya ekonomisini en hassas olduğu bir dönemde, yani başta merkez ekonomiler olmak üzere birçok ekonominin resesyona girmeye başladığı bir dönemde yakaladı (salgın başladığında Türkiye ekonomisi hali hazırda krizdeydi).
Böyle bir ortamda, faiz oranlarının da sıfıra kadar düşürülmüş olması nedeniyle para politikalarının kârları restore etmede ve ekonomileri toparlamada yetersiz kalması gözlerin (devam eden devletleştirme ve diğer kurtarma politikaları sürerken) maliye politikalarına çevrilmesine neden oldu. Vergi indirim ve ertelemeleri ve kamu harcamalarıyla yürütülen bu politikalarla hükümetler şimdilerde bu krizi durdurmaya çalışıyorlar.
Ancak bu politikaların başarılı olup olmayacağı da (krizi önleme ya da krizden en kısa sürede çıkma anlamında) bilinmiyor. Bu yazı bu anlamda hem hükümetlerin aldığı mali önlemleri öncelikle tanıtmayı, ardından da bunların ne kadar işe yarayıp yaramayacağını tartışmayı hedefliyor.
Yeni bir kriz beklentisi ile ilgili değerlendirmelere geçmeden önce iki şeyi vurgulamakta yarar var. İlk olarak (IMF gibi kuruluşların da belirttiği gibi) virüsten önce dünya ekonomisinin yavaşlamakta olduğu, virüsün çok yaygın bir salgına dönüşmesinin (pandemi) bu süreci hızlandırarak krize dönüşmesini sağladığı- ikinci olarak diğer politikalar gibi maliye politikalarının da sınıfsal anlamda tarafsız olmadığı, asıl olarak sermayeye destek için alındığıdır.
Kriz kâhini açık konuştu !
2008 krizini öngören ve “kriz kâhini” olarak da bilinen ünlü iktisatçı N. Roubini önümüzdeki ekonomik yıkımın çok ağır olacağını şu sözlerle açıkladı (1):
“Korona salgını kontrol altına alınamıyor. Bu yılki ekonomik büyümeye ilişkin en iyi tahminim 2008 resesyonundan daha derin bir resesyon olacağı yönünde. Hükümetlerin şu ana kadar uyguladıkları tutarsız politikalardan hareketle de çok daha kötü bir resesyon ile karşı karşıya kalacağımızı söyleyebilirim”.
Bu yöndeki beklentiler sadece dünyanın önde gelen iktisatçıları tarafından değil, aynı zamanda OECD, Dünya Bankası, IMF ve UNCTAD gibi uluslararası kuruluşlar tarafından da paylaşılıyor.
2020 son 10 yılın en kötüsü olacak
Örneğin OECD bu yıla ait büyüme tahminini yüzde 2,9’dan yüzde 2,4’e indirirken (bu dünya için resesyon eşiği anlamına geliyor), virüs ciddileşirse bunun yüzde 1,5’e kadar düşebileceğinin altını çizdi. IMF de benzer bir öngörüde bulunarak önceki tahminini aşağıya çekti. Bu gerçekleşirse bu yıl, ekonomik büyüme performansı açısından son 10 yılın en kötü yılı olacak.(2)
Birleşmiş Milletler Örgütü’ne (BM) bağlı bir kuruluş olan UNCTAD ise dünya ekonomisindeki bu yılki hasıla kaybını 2 trilyon dolar olarak öngörüyor ve bu kaybın 220 milyar dolarlık kısmının az gelişmiş ülkelerde gerçekleşeceğini ileri sürüyor. (3) Aynı kurum Türkiye ekonomisinin sadece dış ticaretten doğacak kaybının yaklaşık 425 milyon dolar olacağını ileri sürüyor. (4)
Dahası, eğer durum küresel bir ekonomik güvensizlik şeklinde bir paniğe dönüşürse çöküş reel sektör ya da dış ticaretle de sınırlı kalmayacak, hizmetler sektörü de krize girecek.
Yeni bir salgın: İşsizlik salgını
Örneğin sadece turizm sektöründe küresel çapta on binlerce şirket ve konaklama tesisi (özellikle de küçük işletmeler), önce likidite krizine girecek, sonra da kapanacak. Bu da tüm ekonomiyi vuracak. Çünkü turizm sektörü bazı ülkeler için (Fransa’da milli gelirin yüzde 10’unu, İtalya’da yüzde 13’ünü ve İspanya’da yüzde 15’ini sağlayacak kadar) önemli bir sektör. (5) Bu sektördeki bir çöküş ile birlikte bundan böyle dünyada artık bir işsizlik salgınından da söz etmek gerekecek.
Yani böyle bir derin kriz en çok işçi sınıfını etkileyecek. Bunu Uluslar arası Çalışma Örgütü’nün (ILO) son raporunda yer alan veriler koyuyor. Kuruma göre; (eğer uluslar arası bir koordinasyon altında kararlı ve hızlı önlemler alınmazsa), küresel çapta 25 milyon işçi daha işsiz kalacak. Böylece sadece işsizlik değil, eksik istihdam ve çalışan yoksulluğu da (35 milyon daha) artacak.(6) Buna uzaktan, evden çalışma biçimindeki esnek ve güvencesiz çalışmanın da hızla artacağı gerçeğini eklemek gerekiyor.
Uluslararası kuruluşlar maliye politikalarını öneriyor
Böyle karamsar bir beklenti altında, hükümetler kamu harcamalarını artırmak ve vergileri indirmek biçiminde geniş çaplı mali önlemler almaya başladılar. Uluslararası kuruluşların sözcüleri ve ana akım ekonomistlerin büyük bir kısmı bu politikaları savunurken, hükümetlere de bu yönde tavsiyelerde bulunuyorlar.
Örneğin UNCTAD’ın direktörlerinden Kozul-Wright’a göre (7); merkez bankaları küresel ekonomideki kötüleşmeyi tersine çeviremez. Bunun için agresif maliye politikalarına gereksinim var. Bu politikalar insan bakımı gibi sosyal hizmetlere yapılacak yatırımlarla desteklenmeli. Ayrıca bu kamu harcamalarının hedefi krizden etkilenen işçiler, iş sahipleri ve topluluklar olmalı. Bu politikaların başarılı olabilmesi içinse uluslararası bir işbirliği de gerekiyor.
IMF Başkanı Georgieva da para politikası ve regülasyonların yanı sıra, koordineli ve senkronize olmuş küresel mali teşviklerin ve önlemlerin hayata geçirilmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Bu yönde alınacak mali önlemlerin uygulanabilmesi için de IMF üye ülkeler tarafından kullanılmak üzere 1 trilyon dolarlık bir kredi programı hazırladı. Bu paranın 50 milyar doları “yükselen ekonomilere” ve 10 milyar doları çok düşük gelirli ülkelere; çok düşük faiz ve uygun ödeme koşullarına sahip krediler biçiminde verilecek. (8) Dünya Bankası ise azgelişmiş ülkelere verilmek üzere 12 milyar dolarlık bir yardım paketi hazırladı. Bu pakette de düşük faizli krediler, hibe ve teknik yardımlar var. (9)
Mali yardımın karşılığında hükümetlerden beklenenler
IMF’nin mali yardım karşılığında hükümetlerin almasını istediği önlemlerden belli başlıları şöyle (10):
(i) İşlerini salgın nedeniyle kaybeden işçiler için ya doğrudan ya da işverenleri aracılığıyla ücret desteği sağlamak. Ücretli hastalık izninin süresini genişletmek. Hassas gruplara verilmekte olan nakit ve ayni yardım ve transferleri artırmak.
(ii) Vergilerini ödemekte zorlanan firmalara vergi indirimi ve kolaylıkları sağlamak.
Ülkelerden geniş çapta mali önlemler
ABD başta olmak üzere Merkez ekonomiler ve Yükselen ekonomiler olarak da adlandırılan azgelişmiş ülkeler IMF’nin önerilerine uygun bir biçimde maliye politikaları kapsamında geniş çaplı önlemler almaya ya da teşvikler vermeye başladılar.
Acil mali önlemler olarak gündeme getirilen bu önlemlerin ağırlıklı olarak vergi indirimleri ve vergi ertelemeleri gibi vergi teşviklerinden oluştuğu görülüyor. Hangi ülkelerin hangi vergi teşviklerini ya da acil vergisel önlemleri aldığına ilişkin bir derleme çalışması ise Tax Foundation adlı bir kuruluş tarafından sürekli güncellenerek yapılıyor. Bu çalışmanın şu ana kadar derlediği verilere göre (11):
Korona salgını nedeniyle dünyanın belli başlı ülkelerinin aldığı mali önlemler ya da teşvikler; genelde zor duruma düşmesi beklenen şirketlerin vergi ve sigorta primlerinin ödemelerinin 1 yıla kadar ertelenmesi, gelir ve tüketim üzerinden alınan vergilerin geçici olarak indirilmesi ve ertelenmesi ve istihdamın korunması amacıyla şirketlere sunulan ücret destekleri ya da sübvansiyonlarından oluşuyor.
En büyük boyutlu ve kapsamlı teşvik programını ise 2 trilyon dolar ile ABD uygulamayı planlıyor. Virüsün ilk ortaya çıktığı ve ekonomik olarak en büyük zarara neden olduğuna inanılan Çin’de ise toplamda 1,3 trilyon yuanı (182 milyar dolar) bulacak olan bu önlemler ya da teşvikler küçük işletmeler için KDV oranının yüzde 3’ten yüzde 1’e (Mayıs sonuna kadar) düşürülmesi ile sınırlı kaldı.
Almanya “dayanışma vergisi” alacak
Beklenen krizle ilgili olarak şu ana kadar yüksek gelirlilerden de katkı almayı planlayan tek ülke Almanya. Alman Hükümeti bir yandan salgın nedeniyle işyerlerinde azaltılan çalışma saatlerinin karşılığında işletmelere toplamda 50 milyar avroluk bir nakit teşviki sunarken, diğer yandan yüksek gelirlilerden yüzde 5,5 oranında bir “Dayanışma Vergisi” almayı planlıyor (aslında bu vergi 2021’de alınacaktı, öne çekildi). Buna karşılık Norveç’te borsalardaki hisselerinin değeri düşen şirketlerde hissesi olanlardan alınan net servet vergisi oranı düşürülüyor.
İtalya: 3 aşamalı program
Salgının en fazla ölüme neden olduğu ve ülke ekonomisinin ikinci çeyrekte yüzde 4,5 oranında küçülmesinin beklendiği (12) İtalya’da Hükümetinin aldığı önlemler aşamalı olarak uygulanacak.
Bu programa göre (13); ilk aşamada virüsten en fazla etkilenen 11 belediyeye 900 milyon avroluk bir destek sağlanacak. Bu destek: Konut kredisi, vergi ve SGK primi ödemelerinin ertelenmesi, işçiler için tek seferlik 1,500 avro nakit desteği ve işverenler için kredi garanti fonu imkânlarının artırılması. İkinci aşamada ülke ekonomisinin genel olarak desteklenmesine yönelik 3,6 milyar avroluk destek. Bu, bütçe açığının binde 0, 2’nin üzerine çıkılmasına izin vermek, gelirleri yüzde 25 oranında düşen şirketlere vergi iadesi yapmak, turizm ve lojistik sektöründeki firmalar için vergi indirimine gitmek ve sağlık hizmetleri için ilave kaynak anlamına geliyor. Üçüncü olarak eğer hastalığın yayılması önlenemezse vergi indirimi ve kamu harcaması artışını amaçlayan ve AB düzeyinde ortak mali teşvik politikası izlenecek. Ayrıca (14) şirketlere, hijyeni iyileştirmek için yapacakları harcamaların yarısı tutarında bir vergi iadesi yapılacak.
İtalya’dan sonra en fazla ölümün gerçekleştiği İspanya’da önlemler KOBİ’ler ve kendi hesabına çalışanlara 6 ay süreliğine gelir, kurumlar ve KDV ertelemesi imkânı ile sınırlı kaldı.
Vergi indirimleri açısından Yunanistan’da yüzde 24 olan KDV oranının 6 puan düşürülmesi, Norveç’te işçilerden alınan gelir vergisinin oranının 2 aylık bir süre için 4 puan düşürülmesi (yüzde 12’ lik KDV oranının yüzde 8’e indirilmesi) biçimindeki örnekler göze çarpıyor. Norveç’te ayrıca şirketlere bu yılki zararlarını önümüzdeki iki yılın kârından düşebilme imkânı tanınıyor.
Alınan bu vergisel önlem ya da teşviklerin salgının yayılmasını durdurmak ya da ölümleri azaltmak gibi bir amacının olmadığı, asıl amacın salgınla beraber kötüleşen ekonominin kurtarılması olduğu açık.
Ülkeler gözde sektörlerini destekliyor
Bu önlemler ülkelere göre özellik de kazanıyor. Örneğin Güney Kore’de otomobil satışlarını canlandırabilmek için eski otomobillerini değiştirmek isteyenlere vergi desteği sağlanırken, Endonezya’da talebi desteklemek amacıyla bireysel gelir vergisi ödemeleri turistik tesislerden yerel yönetimlerce tahsil edilen yüzde 10’luk vergi 6 aylığına iptal edildi.
İngiltere’de perakende, eğlence ve turizm sektörlerindeki işletmelerden alınan emlak vergisi 12 ay süreyle alınmayacağı gibi bireyler için vergi iadesi sınırı 1,000 pounda yükseltildi. Toplamda 30 milyar poundluk bir KDV ertelendi. Türkiye’de ise uzun vadeli konut kredilerinde şart koşulan nakit peşinat oranı yüzde 20’den yüzde 10’a düşürüldü.
Kamu harcamaları boyutu ikinci planda
Kamu harcamasını artıracak olan mali desteklerse genelde ücret destekleriyle sınırlı kaldı. Hollanda hükümeti sıkıntıya giren işletmelerde çalışan işçilerin ücretini yüzde 90’ı oranında sübvanse etme (destekleme) kararını alırken, İrlanda geçici olarak işten çıkartılan işçilere haftada 203 avroluk ücret ödemesine karar verdi. Fransa kısa çalışma ödeneği uygulamasını başlattı. İran hükümeti ise 3 milyon civarındaki en yoksul İranlıya nakit desteği verecek.
…devam edecek: Mali Destek Paketleri: Bazı Ülkelerden Örnekler: ABD, Danimarka, Türkiye
DİP NOTLAR:
(1) Nouriel Roubini, “A Greater Depression?”, https://www.project-syndicate.org/commentary (24 March 2020).
(2) Ben Chu, “Coronavirus: The economic impact so far in five charts”, https://www.independent.co.uk (4 March 2020).
(3) UNCTAD (a), Coronavirus: Can policymakers avert a trillion-dollar crisis? (9 March 2020).
(4) UNCTAD (b), “Coronavirus outbreak has cost global value chains $50 billion in exports”, https://unctad.org (6 March 2020).
(5) https://wolfstreet.com/…/tourism-contributed-10-to-gdp-in-f… (7 March 2020).
(6) “Almost 25 million jobs could be lost worldwide as a result of COVID-19, says ILO”, https://www.ilo.org (18 March 2020).
(7) UNCTAD (b), agm.
(8) Kristalina Georgieva, “Policy Action for a Healthy Global Economy”, https://blogs.imf.org (16 March 2020).
(9) “Coronavirus: World Bank Pledges $12 Billion In Emergency Aid”, https://www.wealthx.com (3 March 2020).
(10) Vitor Gaspar and Paolo Mauro, “ Fiscal Policies to Protect People During the Coronavirus Outbreak”, https://blogs.imf.org (5 March 2020).
(11) “Tracking Economic Relief Plans Around the World During the Coronavirus Outbreak”, https://taxfoundation.org/coronavirus-country-by-country-re… (26 March 2020).
(12) https://www.theguardian.com/…/an-italian-financial-crisis-i….
(13) SimoneTagliapietra, “ To save the Italian economy from the Coronavirus, Rome prescribes a stimulus”, https://www.bruegel.org (3 March 2020).
(14) Tracking, agm.