Ermeni yazar Xaçatur Abovyan, Kürtlere dair yazdığı uzun makalesinde ‘Kürt kadını şairdir ve durduk yerde şiir okur, ağıt yakar, stran söyler’der, hayıflanarak da ekler ‘ne yazık ki bunlar yazılmıyor’ der. İşte Xaylaza Reşid bu geleneğin en yetenekli temsilcisidir. Şair, Zêmarbêj* ve Dengbêjdir.
Yüz yıl önce çekilen sınıra inat Gürcistan’dan ‘ben serhatlı bir kadınım’ diyor Xaylaza Reşit. Ezidi olan büyük dede Emoyê Fêro kılıca boyun eğmemek için iki yüz yıl önce Tutak’tan Rewana göç ederken vasiyet eder ‘Dünya da hep kılıç’ın ve kalkan’ın hükmü sürmeyecek, kalemin de hükmü gelecek okuyun, okuyun, okuyun.’der
Aile Qemer dağının eteğindeki Sipan (Pampê) köyüne yerleşip vasiyeti küpe eyler. İkinci dünya savaşında yaralı kurtulan öğretmen Reşitê Mirze, Sipan’dan kardeşi Huti dahil 39 yakınını kaybeder. Xaylaz babası Reşitê Mirze’den tarih, şiirini çok sevdiği şair Fêrîkê Usıv’den Kürt edebiyatını, yazar Timurê Xelil’den de matematik dersini alır. Okulda Ermenice, Rusça, Kürtçe ve Fransızca dahil dört dilde eğitim görür.
Xaylaza Reşit Sipan’daki on yıllık eğitiminden sonra, ailesinin Erivan’a taşınması ile ilk kez köyünden ayrılır. Yaşanılanın aksine, büyük şehir aklını çelmez, yüreğini çalmaz, ruhunu köyünden koparmaz. Herkesin Kürt ve tanıdık olduğu Sipan’dan sonra Erivan onda vatansızlık hissi uyandırır, kimliğini daha bir derinden hisseder. Yabancılık, yalnızlık ona ilk kez şiirin kapısını aralar ve ‘Gundê Min’ (köyüm) isimli ilk şiirini yazar.
Dünya edebiyatını büyük bir ilgi ve zevkle okur, lakin Kürt edebiyatının onda yeri başkadır. Ruhuna ve tarzına şekil veren, dilinden hiç düşürmediği klasik Kürt edebiyatının temsilcileri; Elî Herîrî, Ehmedê Xanî, Melayê Cizîrî ve özellikle de Feqiyê Teyran’dır.
Yayınlanmış üç şiir kitabının ilki olan ‘Yüreğimin Çeşmesi’nin’ (Kaniya Dilê Min) editörlüğünü şair, yazar ve gazeteci Keremê Anqosi yapar. Bu kitabın Gürcistan’daki ilk baskısından sonra ikinci baskısı Amed’de yayınlanır. Yine Amed’de yayınlanan ikinci kitabı ‘Beyaz Tülbent’in’ (Xêliya Sipî) editörlüğünü öğretmeni de olan, yazar Tîmûrê Xelîl yapar. Üçüncü kitabı ‘Hayaller Yuvası da (Hêlîna Xeyalan) yine Amed’de okuyucu ile buluşur.
Çoğunlukla serbest vezin şiirler yazan Xaylaza Reşit, klasik edebiyata bir vefa nişanesi olarak dörtlükler de kaleme almış ve bu şiirleri Gürcüceye çevrilmiş. Xaylaz Şiir dışında da edebi ürünler yazmış; evlenip Tiflis’e taşındığında Shakspear’in eserleri ile tanışınca iki tiyatro eseri, üç de skeç yazmış. Skeçleri Gürcistan’da sahnelenince büyük beğeni toplamış.
Edebiyatta düzeyin düşmesini öyle bir dert edinmiş ki rüyasında Qanadê Kurdo ve Eliyê Evdirrehmanı görmüş. Yazdığı kısa meseleler ve fıkralardan ‘Werde ve Cerde’de edebiyattaki intihali inceden tiye almış. Gürcistan’da yayın yapan ‘Kaniya Sıpi’ gazetesinde bir süre kültür, edebiyat ve dil üzerine makaleler yazmış. Şair ve yazar Xaylaza Reşit sosyal sorumluluk projelerinden de geri durmamış; Gürcistan Ezidiler birliğinde 20 yıl boyunca kültür alanında çalışmalar yürütmüş ve çocuklara Kürtçe dil eğitimi vermiş.
Mazlum halkına kader biçilen savaşlar, o kadar çok canını yakmış ki çare olarak yiğitlikleri ile namsalmış destan kahramanlarına feryat etmiş ‘dedim ki zalime çocuklarımızdan uzak git / Qeymezê Ezdiyi çağıracağız/ Gel, çocuklarımızın öcünü alda git…’ Yine Şengal fermanına dair bir başka şiirinde; Dewreşê Evdi, Sımko ve Seyid Rıza’yı anmış. Kürt kadınının gücüne ve yarattığı değerlere inanıp şiirinde işlemiş; ‘kadın kılıç kalkan kuşanmış at sırtında, yüz yıllardır cenktedir.’
Şiirlerindeki duygu yoğunluğunu aşka bağlıyor ‘Ben aşığım, çocuklarıma, eşime, vatanıma ve doğaya; bu aşk olmasa yazamam.’diyor.
Geçmiş doğum günü, toplum olarak zor günlerden geçtiğimiz bir döneme denk gelince, sosyal paylaşım ağları üzerinden gelen kutlama mesajlarına verdiği toplu teşekkür cevabı hüzün yüklüydü ‘…doğum günümde mutlu olmayı isterdim ama nasıl olayım ki Şengal yanarken, Hasankeyf sulara gömülürken ve Efrin kuşatılmışken mutlu olmaya utanıyorum.’ demişti.
Turnaların göç zamanı efkar basar mahpusta yatanı, gurbette ve sürgündekini; Xaylaza Reşit turnaların ardı sıra bu hasretin dili olur. ‘turnalar göçüp gittiler/beni götürmediler/acaba nereye gittiler/ beni nasılda hüzünlendirdiler’
—————————————————————————————————————-
Zêmarbêj*: ağıt yakan kadın. Taziyelerde her kes ağlar ama herkes ağıt yakmaz. Bin yıllık bu geleneği Zêmarbêjler yapar.