Uzun bir süre tuhaf bir yaratık gibi baktılar ona. Erkekler, kendi işlerine burnunu sokan, değerli kariyerlerini ellerinden alacak biri olarak gördüler. Hiç yılmadı ama Elizabeth. Kendisi ve ardından gelen bütün kadınlar için ışıklı bir yol açtı
“Kafamdaki şey kesin, konuyla ilgili en ufak tereddüdüm yok. Kapsamlı bir tıp eğitimi almak konusunda kararlıyım. Korkuları ve aşağılamaları yeneceğim konusunda kuşku duymuyorum. Şu andakilerden daha sert tepkileri de aştım ve artık kendimi diğerleriyle yarışmak için tamamen eşit hissediyorum. İnsanların ne dediklerini umursamıyorum, hatta onlar beni daha çok teşvik ediyor.”
Modern tıp anlamında dünyanın ilk kadın doktoru Elizabeth Blackwell’ın bu sözleri söyleyebilecek bir özgüven noktasına gelmesi hiç kolay olmamıştı. En katı önyargılarla kuşatılmış dikenli bir yolda yürüdü o ve sonunda başardı.
İlk olmanın gururu
23 Ocak 1849 tarihinde Geneva College (New York) tıp fakültesinden mezun olarak ilk kadın doktor olarak tarihe
geçen Elizabeth Blackwell, 3 Şubat 1821’de İngiltere’nin Bristol şehrinde doğmuştu. Elizabeth ailenin 9 çocuğundan üçüncüsüydü. Babası Samuel Blackwell varlıklı bir adamdı ve çocuklarının eğitimine oldukça önem vererek onları özel öğretmenler ve mürebbiyelerle büyütmüştü. Aynı zamanda bir insan hakları savunucusu olarak kölelik karşıtı eylemlerde yer alan baba Blackwell çocuklarını da bu bilinçle yetiştirdi. Aile 1832’de Bristol’den Amerika Birleşik Devletleri’ne göç etmeye karar verdiğinde önce New York’a, sonra Ohio’ya yerleştiler. Babasının ölümünden sonra Elizabeth, annesi ve iki kız kardeşiyle birlikte kurdukları bir eğitim kurumunda ders vererek geçimlerini sağlamaya çalıştı ve özel dersler vermeye devam etti.
Daha sonra Kentucky’de öğretmenlik yapmaya devam eden Elizabeth, bu süreçte tıp alanında ilerlemek istedi. Ancak kadınlar için bu çok çok zordu. İlk tıp eğitimini bağımsız çalışan doktorların yanında asistanlık yaparak aldı. Bu arada tam 12 tıp okuluna başvuru yapmış, hepsinden de ret cevabı almıştı. Nihayet 1847’de New York Geneva Tıp Okulu’na girmesi hayatında bir dönem noktası oldu.
Erkek dünyasını zorlayarak
Uzun mücadeleler sonucu girdiği Geneva Tıp Okulu’nu 2 yıllık sürecin sonunda birinci olarak bitirdi ve ABD’de tıp diploması alan ilk kadın olarak tarihe geçti. Tifo ile ilgili tezi, ABD’den bir kadın tarafından yayınlanan ilk tıbbi makaleydi. Tezi, insan acılarına karşı güçlü bir duyarlılık ve ekonomik/sosyal adalet içeriyordu ve beklendiği gibi bu bakış açısı tıp camiası tarafından “kadınsı” olarak kabul edildi.
Okul bitti ama horlanma ve aşağılanma hiç bitmedi. Daha okuldayken bile o sınıfa girdiğinde tiksintiyle kapıyı vurup çıkanlar vardı. Mezun olduktan sonra da hep önünü kesmeye çalıştılar. Bu kez hastaneler kabul etmedi onu ve İngiltere’ye geri dönmek zorunda kaldı. Londra ve Paris’te ebelik ve hemşirelik üzerine çalıştı. Paris’te çalışırken yaşadığı bir talihsizlik, sonraki hayatını çok etkiledi. Kaptığı bir hastalık sebebiyle bir gözünü kaybeden Elizabeth’in artık cerrahi operasyonlar için şansı kalmadı. Yeniden İngiltere’ye döndüğünde, Florence Nightingale ile tanışıp arkadaş oldu ve uzun süre birlikte çalıştılar.
Kadınların önünü açtı
1850’li yılların başında yeniden New York’a döndüğünde Elizabeth yine kliniği için bina bulamadı ve bu kez satın aldığı kendi evini bir kliniğe çevirdi. Yoksul kadınları ve çocukları burada tedavi ederken 1857’de kız kardeşi ile birlikte New York Kadın ve Çocuk Reviri’ni açtı. Artık amacı, sadece muhtaç hastalara yardım etmek değil, aynı zamanda kadın hekimlere de çalışabilecekleri bir alan sunmaktı. Kendi yaşadıklarından yola çıkarak tıp alanında çalışmak isteyen kadınların önünü açmak için çabalıyordu. İlk olarak New York’ta açmış olduğu klinikte hemşire yetiştirmeye başladı. 1859’da bir yıllığına İngiltere’ye gittiğinde, Birleşik Krallık tıp siciline kaydolan ilk kadın olarak tarihe geçti.
İç savaş koşullarında da çalışan Elizabeth, 1861 yılında başkan Abraham Lincoln’ün davetiyle donanımlı hemşireler yetiştirmeye başladı. İç savaşın ardından gerçek düşü olan kadınların rahatlıkla okuyabileceği bir tıp fakültesi açmak için çalışmalarını başlattı. New York Revir Kadın Tıp Koleji olarak 31 yıl faaliyet gösterdi. Kendisi gibi bir doktor olan kız kardeşi Emily kolejin başındaydı. 1869 yılında daimi olarak İngiltere’ye yerleşti ve Londra Kadın Tıp Okulu’nda jinekoloji profesörü olarak görev yaptı.
31 Mayıs 1910’da İskoçya’da yaşamını yitirdiği güne kadar hayatının tek amacı, kadınların tıp dünyasına kabul edilmesini sağlamak oldu. Yaşadığı sürece kadın hakları konusunda pek çok çalışmaya imza atan Elizabeth ve diğer kardeşlerinin tümü hiç evlenmediler. O gençlik yıllarından beri, romantik ilişkilerin aptalca olduğunu düşündü ve bağımsızlığına değer verdi. Kentucky’de öğretmenlik yaptığı yıllarda erkekler ona kur yapmaya çalıştığında şöyle demişti: “Kendi bütünlüğümü böyle koruyabileceğimi düşünmüyorum. Gerçek şu ki ‘diğer yarımı’ burada bulamıyorum, ancak altıda biri -ki bu da yeterli değil!”
Sonunda vardığı noktayı düşününce, ‘altıda bir’ ile yetinmemesine çok itiraz etmek mümkün görünmüyor sanırım.