Türkiye’de eksik işleyen parlamenter demokrasi sistemin yeni rejimle birlikte bittiğinin altını çizen hukukçu Ercan Kanar, Anayasal değişikliklerin 12 Eylül Anayasası’ndan bile çok daha geri olduğunu söyledi.
Ceza hukukçusu Ercan Kanar, 1920’den bu yana parlamenter sistemi, 24 Haziran seçimleri sonrası geçilen başkanlık sistemini ve Olağanüstü Hal sonrası Meclis’te kabul edilen yeni yasa tasarısını Mezopotamya Ajansı’ndan Bilal Seçkin’e değerlendirdi.
Türkiye’de eksik işleyen parlamenter demokrasi sistemin artık bittiğinin altını çizen Kanar, şu an uygulanan sisteme başkanlık ya da yarı başkanlık isminin verilmesinin doğru olmadığını söyledi. Kanar, şöyle devam etti: “Başkanlık sistemlerinde başkanın atadığı yüksek bürokratların göreve başlaması için senatonun onaylaması gerekir. Ama bizde getirilen sistemde Cumhurbaşkanı atayacağı kişilerin Meclis tarafından onaylanması diye bir şey yok. Göreve atamak, tamamen bir tek kişini keyfine bağlığıdır. Yine Amerikan tipi başkanlık sisteminde bütçe, senatonun onayından geçmek zorunda. Bizde getirilen sistemde ise bütçeyi bizzat devlet başkanı kendisi yapabilecek. Amerikan tipi başkanlıkta başkanın senatoyu ve kongreyi fesih yetkisi yok ama bizde getirilen sistemde devlet başkanına meclisi fesih yetkisi dahi verildi. Eskiden Meclis’in hükümeti denetleme imkanı vardı. Şimdi getirilen sistemde Meclis’in denetleme yetkisi yok. Şimdiki sistemde bakanlar Meclis’e karşı sorumlu değil” dedi.
‘Sohbet etme meclisi’
Meclis’in ancak Cumhurbaşkanı’nın milletvekillerine “hediye” ettiği konularda yasa yapacağını dile getiren Kanar, Meclis için “Çay, kahve, sohbet etme meclisi” demenin yanlış olmayacağını söyledi. Kanar, “Esas konularda devlet başkanı kendi danışmanlarıyla oluşturacağı komisyonlarla ülkeyi yönetecek. Meclis sadece şekli göstermelik bir meclis olarak kalacak. Dünya tarihinde siyaset sahnesine meclislerin ilk çıkış nedeni bütçe olmuştur. Dünyada ilk parlamentoların çıkmasının nedeni, kralın keyfi harcamalarını kısıtlamaktır. Bütçe yapmak bu kadar önemlidir. Bu sistemde Meclis bütçede yetkili değil. Denetleme de yapamıyor. Meclis’in denetim işlevi söz konusu olmayacaktır” ifadelerini kullandı.
‘Muhalif herkes tutuklanıyor’
Yeni sistemde Cumhurbaşkanı’nın ülkeyi kanun yerine kararnamelerle yönetebileceğini kaydeden Kanar, şunları kaydetti: “Cumhurbaşkanı istediği zaman OHAL ilan edebilecek. Yargının nasıl işleyeceği çarşambadan belli. Şu anda yargı faaliyeti hukuki bir faaliyet olmaktan çok idari bir birim içerisinde. İktidar, yargıyı, siyaseti dizayn etmede bir kılıç gibi kullanıyor. Muhalifleri siyaset sahnesinden atmak, hukuki korumadan yoksun bırakmak amacıyla mahkemelere görev veriyor. Ve mahkemeler operasyonal idari birim faaliyeti yürütüyor. Bir nevi siyaseti dizayn etmekte iktidarın isteğine uyuyor. Bundan sonra da böyle çalışmaya devam eder. Şu anda deliller olmadan tutuklamalar devam ediyor. Ceza yargılaması hukukunda delillerde aranması gereken özellikler aranmadan zihin taraması yöntemiyle insanlar tutuklanıyor. Haklarında davalar açılıyor. Halbuki ceza yargılamasında çağdaş ceza sorumluluğu kusurlu irade ve tipe uygun bir fiildir. Şimdi illegal, hiçbir şey olmadan salt muhalif diye yazan, çizen, konuşan tutuklanabiliyor.”
‘Anayasa Mahkemesi’nin bir işlevi kalmadı’
Anayasal değişikliklerinin 12 Eylül Anayasası’ndan bile çok daha geri olduğunu vurgulayan Kanar, “Anayasa Mahkemesi üyelerini Cumhurbaşkanı esas olarak belirlemiş olacak. Hakimler ve Savcılar Kurulu üyelerini de Cumhurbaşkanı belirleyecek. Zaten Adalet Bakanı ve müsteşar bu kurulda doğal üye. Anayasa Mahkemesi’nin nasıl bir rol oynayacağını son iki sene içerisinde gördük. Artık Anayasa Mahkemesi’nin bir işlevi kalmamıştır. Bir kararnamenin OHAL kararnamesi olup olmadığına karar verme yetkisini kullanamadı. Halbuki 1990’lı yıllarda OHAL kararnamelerinin, OHAL kararnamesi niteliğinde olup olmadığını incelemişti. Şimdi ‘yetkim yoktur’ diye incelemekten vazgeçti. Bu durumda 10 yıl KHK’ler denetlenemeyecek. Çünkü ret olan bir konuda tekrar Anayasa Mahkemesi’ne başvurmak için 10 yılın geçmesi gerekecek” diye belirtti.
‘Gözaltı ve işkenceler kalıcı hale gelecek’
OHAL sonrası Meclis’e getirilen ve geçtiğimiz günlerde komisyondan geçen yeni yasa tasarısını da değerlendiren Kanar, “Terörle Mücadele Yasası’nda yapılmak istenen değişiklik ile Türkiye adeta kalıcı bir sıkıyönetim rejimine girmiş olacak. Gözaltı sürelerinin 12 güne çıkartılması işkenceyi 90’lı yıllarda olduğu gibi kalıcı hale getirecek. Zaten OHAL sürecinde 5 bine yakın insanın işkence gördüğü yönünde insan hakları kurumlarına başvurular var. Bu daha da artacak. Yine bu yasada yapılacak değişiklikle örgüt üyesi olmadığı halde örgüte yardımdan dolayı üyelikten dava açılma ve ceza verilmesi yaygınlaşacak. AİHM bu maddelerin tipiklik ilkesine uygun olmadığını, öngörülebilirlik ilkesinden yoksun olduğunu vurgulamıştı. Yapılacak değişikliklerle keyfi gözaltı ve yargılamalar, cezalar daha da had safhaya çıkacak. Bir diğer tehlike ise, tutukluluk incelemesi olacak. Tutukluluk incelemesi şu anda 30 günde birken, bu 90 güne çıkartılmak isteniyor. Yani 90 gün kadar tutukluluk incelemesi yapılamayacak ancak 90’ıncı günde dosya üzerinden avukat ve tutuklu da olmadan tutukluluk incelemesi olacak. Bu korkunç bir uygulamadır. Hak ve hürriyetlerin ayaklar alınması demektir. Bu getirilen düzenlemeler ve yapılması planlanan düzenlemeler BM Kişisel ve Siyasal Haklar sözleşmesinin kopmaz ayrılmaz eki olan Siracusa İlkeleri’ni de ayaklar altına alınmasıdır” ifadelerini kullandı.
‘Türkiye yeni bir tiranlık dönemine girdi’
Gerek yeni anayasal değişiklikler gerekse ceza yasalarında yapılacak değişikliklerle Türkiye’nin yüzünü Afrika ve Ortadoğu’ya döndürdüğünü ifade eden Kanar, son olarak şunları söyledi: “Türkiye bir totaliter tiranlık, bir nevi yeni bir sultanlık dönemine girmiş olacak. Daha önce de Türkiye’de anti-demokratik diktatörlükler söz konusu oldu. Ama o dönemlerde göstermelik de olsa Türkiye’nin yüzü batıya dönüktü. Şu anda Türkiye’nin yüzü AKP iktidarının son getirdiği değişikliklerle aslında Afrika ve Ortadoğu’ya dönen, demokrasiyle en ufak ilgisi olmayan bir tek kişilik tiranlık rejimi olarak uygulamalarla cereyan edecek.”