Medya Çınar’ın tecrit uygulamalarına karşı hayatına son vermesinin üzerinden bir yıl geçti.
Nusaybin’de sokağa çıkma yasağının devam ettiği 26 Mayıs 2016’da kentten tahliye edilenler arasında olan Çınar, tahliye edildiği sırada yaralı ve bir kolu sargıda olarak görüntülenmişti. Nusaybin Davası’nda yargılanırken, tecride karşı 3 Nisan 2019’da hayatına son veren Siraç Yüksek ile birlikte davası düşürülen Çınar, 16 Nisan 2018 tarihli savunmasında “Sayın Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecridi kınıyorum” diye başlarken, Kobanê’ye dönük IŞİD saldırılarına dair “Bu saldırılar yapıldığı zaman orada kadınlar satılmaya başlandı, çocuklar öldürülmeye başlandı. İnsanlar öldürüldü ve hiçbir şekilde bir devlet çıkıp o insanların haklarını savunmadı. Ben de bir fert gibi rahat bir şekilde yaşayarak, başımı yastığa koyup duramazdım” ifadelerine yer vermişti.
Medya Çınar’ın hayatına son vermesinin ardından cezaevi yönetimi tarafından ailesine teslim edilen günlüğünde de hayatına son vermeden bir gün önce düştüğü notta yaralı olduğu için açlık grevi eylemine katılamamanın rahatsızlığını dile getirmişti Çınar’ın hayatına son vermesinin ardından cezaevi yönetimi tarafından ailesine teslim edilen özel eşyalarının arasında tarağından, eşarbına, yeleğinden pantolonuna ve fotoğraflarına dair birçok hatıra bulunuyor. Ailesinin gözü gibi sakladığı eşyaları bir şeffaf bir kutu içinde saklarken, içlerinde yer alan pantolonuna işlediği rengarenk “barış” simgesi de dikkat çekiyor
MA’ya konuşan Çınar’ın annesi Çaçan Çınar, “Çok cesur, çok netti, kimseden çekinmiyordu” diye tanımladığı kızı için, “Her zaman insanlar ölmesin, tüm dünyaya barış gelsin isterdi. Bugün bizim de tek isteğimiz bir an önce barışın gelmesi, kötü uygulamaların tamamına son verilmesidir. İnsanların ölmemesidir. Bu kavganın sona ermesidir. Barış gelsin insanlar huzur bulsun istiyoruz” ifadelerini kullandı.
Tutuklanmasının ardından Mardin, Van, Oltu, Bitlis ve Ankara’daki cezaevlerinde tutulan Çınar’ın yanına her gittiklerinde yaralı olmasından dolayı çok üzüldüğünü belirten Çınar, “Ben her gittiğimde onun yarasını düşünüyordum. Ama o bana moral veriyordu. Sanki biz cezaevindeydik de o dışarıdaydı. Hayatına son vermeden önce de telefonla konuştuğumuzda Diyarbakır’da hayatına son veren Zülküf Gezen’den bahsetmişti. O bana bunları anlatırken, ben de ‘kızım sen öyle bir şey yapmayasın’ diye tembihledim. Bana aklından bile geçmediğini söylemişti ama sonra böyle oldu. Onun anısını yaşatmak istiyoruz. Kızımın dileği barıştı, tüm insanların huzur içinde olmasıydı. Onun dileği yerine gelsin istiyoruz” dedi.
MARDİN