Türkiye ile İngiliz Rolls-Royce Holdings arasında mini nükleer güç reaktörleri geliştirme ve üretme konusunda anlaşma imzalandı. Nükleer bombayı Hindistan’a adeta ikram eden İngiltere’nin Türkiye’ye adım atması dikkat çekti
İngiliz şirketi Rolls-Royce’dan yapılan açıklamaya göre, Rolls-Royce ile Elektrik Üretim A.Ş.’nin yurt dışında faaliyet gösteren şirketi EÜAŞ International ICC, kompakt nükleer güç santrallerinin (diğer adıyla Small Modular Reactor yani SMR) teknik, ekonomik ve hukuki uygulanabilirliği ile birlikte üretim imkânlarını değerlendirmek üzere bir mutabakat zaptı imzalaması dikkat çekti.
Açıklamada, “Bu mutabakat zaptı çerçevesinde gerçekleştirilecek çalışma, düşük karbonlu enerji sistemlerinin geliştirilmesine yardım edecek ve Birleşik Krallık ile Türkiye Cumhuriyeti’nin güçlü ilişkilerinde heyecan verici yeni bir sayfa açacak” ifadelerine yer verildi.
Çok ortaklı korsorsiyum
Açıklamaya göre Rolls-Royce’un söz konusu güç santralini tasarlayan konsorsiyumun bir üyesi olarak imzaladığı bu mutabakat zaptı; konsorsiyuma ait güç santralinin kurulması için teknik, lisanslama, ticari ve yatırım ile ilgili hususların, muhtemel inşa süreçlerinin ve Türkiye ile global pazar potansiyelinin incelenmesini taahhüt ediyor. Güç santralini tasarlayan konsorsiyum; Assystem, BAM Nuttall, Laing O’Rourke, National Nuclear Laboratory (NNL), Rolls-Royce, Atkins, Jacobs, The Welding Institute (TWI) ve Nuclear AMRC’den oluşuyor.
‘Türkiye’de fırsatlar heyecan verici’
Rolls-Royce konsorsiyum direktörü David Orr, ekonomik ve hızlıca kurulabilen güç santralinin, bölgede ‘on binlerce’ kişiye iş imkânı yaratacağını söyledi. DavidOrr, “Türkiye’nin yerel ve bölgesel nükleer enerji fırsatları inanılmaz derecede heyecan verici. Konsorsiyumumuza ait güç santralinin Türkiye’de enerji, ekonomi ve sanayi hedeflerini nasıl destekleyeceğini araştırmak için sabırsızlanıyoruz” dedi. EÜAŞ International ICC CEO’su Yahya Bayraktarlı ise “Türkiye, uluslararası ortaklarıyla hâlihazırda daha büyük ölçekli nükleer güç santralleri geliştiriyor. Küçük modüler reaktörlerin uygulanabilirliği, sürekli olarak izlediğimiz bir araştırma ve geliştirme konusu” diye konuştu.
Rolls-Royce Holdings
PLC Rolls-Royce’un 150’den fazla ülkede bulunan müşterileri arasında 400’ün üzerinde hava yolu ve leasing müşterisi, 160 silahlı kuvvetler, 70 donanma dâhil olmak üzere 5 binin üzerinde enerji ve nükleer müşterisi yer alıyor. Şirket 2019 yılında 15.3 milyar sterlin kâr elde ettiği ve bu tutarın yaklaşık yarısının satış sonrası hizmetlerden elde edildiği verilerde yer alıyor.
Türkiye nükleer bomba peşinde mi?
ngiltere’nin Hindistan’da atom bombası yapılmasının önünü açan girişiminin bir benzeri de Türkiye’de yaşanabilir mi sorusu gündeme geldi. Die Welt Gazetesi’nde 2014 yılında Hans Rühle imzasıyla çıkan bir makalede, Türkiye’nin gizli bir atom bombası programı yürüttüğü iddiasında bulunulmuştu. Makalede Türkiye’nin atom bombası yapabilmek için ihtiyaç duyduğu teknik bilginin Pakistan’dan gelmiş olabileceğini ve gerekli olan çok sayıda santrifüjün ise Pakistan’dan alındığını iddia eden Ruhle, “İran’ın atom programı ve Kuzey Kore’nin nükleer silahlarla yaptığı provokasyonlar haberlere konu oluyor. Ancak Türkiye’nin atom silahı üzerinde yaptığı gizli çalışmalar basında hiç yer almadı. Oysa Batılı ülkelerin istihbarat teşkilatları bu konuda hemfikirler” görüşüne yer verdi. Ruhle, “Nükleer atıklardan kurtulma tüm dünyada büyük sorun olarak görülürken, Türkiye’nin yakıt çubuklarını elinde tutmak istiyor” diyerek, “Türkiye Plütonyum bombası üretmek istiyor” diye belirtmesi dikkat çekmişti.
Pakistan ve atom bombası
ABD Başkanı Eisenhower, 1955’te ‘Barış İçin Atom Projesi’ açıklamasının ardından Pakistanlılar, ‘atom bombası yapmayacaklarını’ açıklayınca, ABD; Pakistan’a nükleer reaktör kurmayı kabul ettiği iddia edilmişti. Pakistan’ın atom bombasının atası sanılan A.Q. Khan uranyumu santrifüjlerle zenginleştirip bomba yapılmasından yanaydı. Butto, onu 1976’da projeye aldırarak uranyum ve plütonyum bombalarının paralel olarak yapılmasını onayladı. 1984’te gizlice bombanın soğuk testi yapıldı. Pakistan’da nükleer santrallerdeki kullanılmış uranyum yakıt çubuklarından plütonyum elde edilerek 1987’de atom bombaları imal edildi.
Hindistan’da nükleer bomba ve İngilizler
Hindistan, 1950’lerde Atom Enerji Komisyonu’nu kurarak nükleer reaktör inşa etmek için İngiltere ile anlaştı ve reaktörün uranyum yakıt çubukları İngiltere’den geldi ve 1957’de reaktör açıldı. Kanada’nın ‘barışçıl’ amaçla olduğu iddia edilen CIRUS adlı nükleer reaktörün açılışı ise 1961’de yapıldı. Kanadalılar; Hindistan’ın RAPP-1 adlı nükleer santralini 1972’de tamamlayıp teknik bilgileri de Hindistan’a teslim etti. İkinci santralin yapım aşamasına geçilecekken Hindistan, gizlice ürettiği atom bombasını 1974’te patlattı. Pakistan ise nükleer bomba çalışmalarına 1972’de başlamıştı. Hindistan 1998’de bir hidrojen ve dört atom bombasını yer altında patlatınca, Pakistan da Hindistan’dan 15 gün sonra 5 atom bombası patlattı.
Merak edilen soru?
BDDK’nin bankalardan 3 doğalgaz yakıtlı elektrik santrali için verilen 1.9 milyar dolar kredi borcunun batık kredi olarak sınıflandırıp silinmesini talep ettiği iddia edildi. Bloomberg’den Kerim Karakaya ve Ercan Ersoy’un konuyla ilgili kaynaklara dayandırdıklarını belirttikleri habere göre, bu santrallerin 2’si Kırıkkale’de biri ise Gebze’de. Geçtiğimiz şubat ayında Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan’ın yurt dışı gezisinden dönüşte Kırıkkale’de Makine Kimya Endüstrisi (MKE) tesislerine gelerek, TSK Mühimmat Ayırma ve Ayıklama Tesisinin Devreye Alma Töreni’ne katılması dikkat çekmişti. Gebze’de TÜBİTAK ve Kırıkkale’de MKE tesislerinin olması ile 3 doğalgaz şirketinin bu bölgelere denk gelmesi arasında bir ilişki var mı? sorusu bugün olmasa da yakın zamanda gündeme geleceği beklenmektedir.
EKOLOJİ SERVİSİ