2017’de Diyarbakır Newroz’una katılmak isterken polisin açtığı ateşle öldürülen Kemal Kurkut’un davasında 3 yıldır bir ilerleme sağlanamadı. Anne Kurkut, “Artık adalet yerini bulsun istiyoruz” dedi
21 Mart 2017 Diyarbakır’daki Newroz kutlamasına katılmak için şehre gelen üniversite öğrencisi Kemal Kurkut, kutlama alanının girişindeki kontrol noktasında polislerin açtığı ateş sonucu yaşamını yitirdi. Kurkut’un öldürülmesiyle ilgili Diyarbakır Valiliği tarafından yapılan açıklamada; “”Şahıs, etkinliğin yapılacağı yöne doğru koşmaya başlamıştır. Şahıs, güvenlik güçlerinin tüm uyarılarına rağmen elindeki bıçağı atmamış ve alana doğru koşmaya devam etmiştir. Söz konusu şahsın canlı bomba olma ihtimali değerlendirildiğinden ve alanda bulunan katılımcıların can güvenliği göz önünde bulundurulduğundan dolayı, arama noktasında görevli güvenlik güçlerince müdahale edilmiştir. Meydana gelen olay sonrasında yaralanan ve etkinlik alanına çağrılan ambulans ile hastaneye kaldırılan şüpheli şahıs, hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetmiştir” denildi. Ancak kutlamayı takip etmek üzere alanda bulunan Gazeteci Abdurrahman Gök’ün, Kurkut’un vurulduğu ana ilişkin çektiği fotoğraf kareleri Valiliğin açıklamasını yalanlayıp, soruşturmanın seyrini değiştirdi. Yayımlanan fotoğraflarla Kurkut’un ölümüne ilişkin iki polisin ifadesinin alınmasının ardından hazırlanan iddianame ile sanık polis Yakup Ş. hakkında 9 ay sonra “olası kastla öldürmekten” müebbet hapis istemiyle dava açıldı.
Valilikten soruşturmaya engel
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın olay günü Newroz alanının protokol kapısında görevli 72 polis hakkında “görevi ihmal “ve “suç delillerini karartma ve gizleme” suçlamasıyla açmak istediği adli soruşturmaya ise, Vali Hasan Basri Güzeoğlu “ihmal olmadığı” gerekçesiyle izin vermedi. 3 yıldır devam eden yargılamada Kurkut ailesi avukatlarının tüm taleplerine rağmen sanık polis sanık Yakup Ş. hakkında tutuklama kararı çıkmadı. Yargılamada Adli Tıp Kurumu (ATK) ve Ulusal Kriminal Büro’dan (UKB) gelen çelişkili raporlar nedeniyle davada henüz bir karar çıkmış değil.
Vurulma anına ait 118 görüntü kaydı
Kurkut’u “olası kastla öldürmekten” yargılanan sanık polis Yakup Ş. hakkında Diyarbakır 7’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın ilk duruşması, 14 Aralık 2017’de görüldü. Cinayete ilişkin ATK tarafından hazırlanan ilk raporda, Kurkut’un yerden seken mermiyle yaşamını yitirdiği ve mermi çekirdeğinin gömlek nüvesinin balistik incelemeye uygun olmadığı belirtildi. Kurkut ailesi avukatlarının rapora itiraz etmeleri üzerine mahkeme, bağımsız bir kurum olan Ulusal Kriminal Büro’dan (UKB) rapor istedi. UKB’den gelecek rapor beklenilirken davanın 20 Eylül 2018 tarihli duruşma öncesi, Kurkut’un vurulma anı öncesi ve sonrasına ait toplam 118 görüntü kaydı ve kayıtlarda geçen konuşmaları tek tek çözümleyen bilirkişi, hazırladığı raporu mahkemeye gönderdi. Raporda, incelenen videoların sonucunda 13 el ateş edildiği, bunlardan sadece 6 el atışın kameralara yansıdığı tespit edilerek, Kurkut’un bedeninin sol tarafından vurulduğu ifade edildi. Raporda yer alan bir başka önemli bilgi ise, Kurkut’un vurularak öldürülmek yerine sağ yakalanabilme imkanının olduğunun bir polis tarafından dile getirildiği görüntü oldu. Olay yerindeki zırhlı bir araca ait 13 saniyelik bu görüntüde, özel bir video programı yardımıyla iki polisten birinin diğerine Kurkut’un vurulmasına ilişkin “Adamı vurmaya gerek yok ki” dediği anlaşıldı.
Raporlar arasındaki çelişkiler
UKB’den istenen ve 28 Şubat 2019 tarihli duruşmaya yetişen raporda ise, ATK’nin aksine sanık Yakup Ş.’nin doğrudan silahını doğrultarak ateş etmesiyle Kurkut’un geriye doğru sıçradığı, bu sıçramanın Kurkut’un vücuduna isabet eden mermiden kaynaklandığı vurgulandı. Mahkemenin eksik noktalara ilişkin görüş istediği UKB’nin 30 Mayıs 2019’tarihli duruşmaya gönderdiği ek raporda bu kez birinci raporunun aksine Kurkut’un doğrudan atış sonucu değil, yerden seken mermi ile vurulduğu ileri sürüldü. Mahkemenin raporlar arasındaki çelişkiyi gidermesini istediği ATK Genel Kurulu ise, 7 ay sonra gönderdiği raporunda Kurkut’un “yerden seken mermiyle” öldüğü şeklindeki ilk raporunu tekrarladı.
‘Her seferinde duruşmayı erteleyip, bizi oyalıyorlar’
Mezopotamya Ajansı’ndan Aydın Atay’a konuşan anne Secan Kurkut, “Biz 3 yıldır aynı acıları her gün yaşıyoruz” diyerek şunları ekledi: “Kemal şimdiye kadar okulunu okuyup, şimdi meslek sahibi olmuştu. Hayalleri vardı, hepsi yarım kaldı. Oğlumu boş yere vurdular. O suçsuz günahsızdı. Suçu olsaydı hapse atsalardı ama onlar öldürmeyi seçtiler. Hiç bir şey Kemal’i geri getirmez ama katilin ceza almaması bizi çok üzüyor.” Her duruşmaya sanık polisin tutuklanması ve ceza alması umuduyla katıldıkları dile getiren anne Kurkut, “Her seferinde belki bu duruşmada tutuklanır, ceza alır diyorum ama olmuyor. Her seferinde duruşmayı erteleyip, bizi oyalıyorlar. Ceza vermeden katili serbest bırakıyorlar” diye konuştu.
‘Katilin dışarıda dolaşması bizi üzüyor’
Annenin süren yargılamadan beklentisi sanık polisin bir an önce en ağır şekilde cezalandırılması. Sanık polisin hala cezalandırılmamış olmasından acı duyan anne Kurkut, bunu şu sözlerle dile getirdi: “Karar verilmemesi bizi üzüyor. Katilin dışarıda dolaşması bizi üzüyor. Biz artık adalet yerini bulsun istiyoruz. Bizim canımız yandı başkalarının canı yanmasın istiyoruz. Katile ceza verirlerse belki başka çocuklar ölmez. Biz bir an önce katil cezasını bulsun tutuklansın istiyoruz. Başka anneler ağlamasın istiyoruz.”
‘Yargılama artık işkenceye dönüştü’
Öldürülen Kemal Kurtkut’un ağabeyi Ercan Kurkut da, yargılamanın artık kendileri için işkenceye dönüştüğünü ifade etti. Süren yargılamaya dair inançlarını yitirdiklerini dile getiren ağabey Kurkut, nedeni ise “Aslında her şeyin farkında olduğumuzu biliyorlar. Fakat bunu katledilen şahsında ailesine, mensubu olduğu halkına ve inancına bir işkenceye dönüştürüyorlar. Bu coğrafyada egemenlerin bize verdiği bir mesaj var; ‘Evet öldürüyoruz ve kendimizi yargılamıyoruz, çünkü siz Kürt’sünüz, Alevi’siniz, kadınsınız yani kısaca ötekisiniz.’ Davanın seyri ve bu bilgilerin ışığında adalete olan inancımızın bittiğini söyleyebiliriz. Zira bugüne kadar bu tür davalarda alınan sonuçlar ortada. Biz de inanmak isterdik ancak özellikle bu süreçte herhangi bir beklentimiz kalmadı” sözleriyle açıkladı.
‘Etkili bir soruşturma yürütülmüyor’
Ailenin avukatı Reyhan Yalçındağ ise, gerek toplumsal gösterilere müdahalede, gerekse de yargısız infaz dosyalarında temel bakış açısının bireyi devlete karşı koruyan değil, tersi bir bakış olduğunu ifade etti. Kurkut dosyasının da başından beri bu şekilde devam ettiğini söyleyen Yalçındağ, “İnsanların eleştiri hakkını kullandığı için tutuklandığı bir ortamda, bir insanın yaşam hakkını ihlal eden bir polis, ilk günden savcılığın tutuklama talebine rağmen tutuklanmadı. Olay esnasında orada olan birçok polisin tek bir ifadesi dosyaya yansımadı. Etkili bir soruşturma yürütüldüğünden bahsedemeyiz. Ulusal Kriminal’den gelen raporun ardından bir kez daha isteme konusu hala cevapsız. Kurumlar bu dosyaya bulaşmak istemiyor. Biz gerçeğin ortaya çıkmasını istiyoruz. Birçok fail olabilir. Bu raporların bilimsel bir şekilde hazırlanması ve dosyaya sunulmasıyla ortaya çıkar. Ancak bu konuda ciddi bir isteksizlik söz konusudur. Temel amacın cezasızlık politikası olduğunu düşünüyoruz” dedi.
‘Tek amacımız adil bir kararın çıkması’
Bunları söyleyen Av. Yalçındağ, Kurkut cinayeti üzerinden polislerin toplumsal olaylara müdahalesinde ateşli silah kullanılmasının gerekli olup olmadığı sorusunun da tartışılması gerektiği üzerinde durdu. Yalçındağ, “Tazyikli su, yakın dövüş teknikleri veya gaz sıkma suretiyle kişilere müdahale edilebilirken, öldürmeyle sonuçlanacak bir ateşli silahın kullanımı yasaya aykırı. Üniversite öğrencisi olan bir gencin ölümü söz konusudur. Eğer gazeteci Abdurrahman Gök’ün çektiği fotoğraflarla ayrıntılar ortaya çıkmasaydı, belki bugün dava bile açılmazdı. Dosyanın en hakikatli sonuca çıkması için çabalıyoruz. Tek amacımız adil bir kararın çıkmasıdır” dedi.
HABER MERKEZİ