Newroz Bayramı, Kürtler için zulme başkaldırının sembolü, bir anlamıyla da korku duvarının aşıldığı gündür. 1990’larla birlikte Kürt hareketinin büyümesi ile birlikte, Kürt kadınının direngen karakteri toplumsal mücadele alanlarına yansımaya başlar
Kürtler için tarihi anlama sahip olan Newroz Bayramı, Kürt kadını için örgütlülük alanına dönüşür. Newroz’la bütünleşen kadınların adlarına şarkılar, şiirler yazılır. Toplumla bütünleşirler, isimleri yeni doğan çocukların isimleri olur.
Dağlara yakışan bir kadın
Bunlardan biri belki de ilki diyebileceğimiz Binevş Agal’dır (Berivan). Binevş, 1966’da Batman’ın Beşiri ilçesinde Êzidî bir ailenin çocuğu olarak doğar. İsmini “Cembeliyê Mirê Hekkarî û Binevşa Narin” isimli Kürt destanından alır. Destanlaşacağını bilmeden, Kürt aşk destanlarından birinin kadın karakterinin ismini alan Binevş, ailesiyle birlikte 12 Eylül darbesinin baskılarından kaynaklı birçok Êzidî aile gibi Avrupa’ya göç eder. Binevş, 17 yaşında yeniden doğduğu topraklara döner.
Cizre’de kadınları örgütleyen Binevş, Botanlı kadınlar tarafından hep sevilir. Cizre’de 16 Ocak 1989’da ihbar sonucu kaldığı ev tespit edilir ve eve operasyon yapıldığında teslim olmayarak son mermisine kadar savaşarak yaşamını yitirir. Berivan’ın yaşamını yitirmesiyle halkta müthiş bir öfke patlaması yaşanır. Artık Cizre deyince Berivan akla gelir. Berivan’ın yaşamı yitirmesinden sonra her aile yeni doğan kız çocuğuna Berivan ismi verir. Başkaldırının sembolü olan Cizre Newroz serhildanını örgütleyen Berivan’dır ve büyük emeklerle örgütlediği kadınlar onun yaşamını yitirmesinin ardından Newrozlarda, sokaklarda direnişin öncüsü olur. Binevş, Kürt kadınları için artık serhildan ruhudur, Newrozla birleşen direnişçi kadının ruhu olmuştur. PKK Lideri Abdullah Öcalan, Binevş ile ilgili bir değerlendirmesinde “Dağlara oldukça yakıştığı gibi yine halka da yakıştı. Ve Cizre halkına kendini çok sevdirdi. Cizre halkının uyanışında bu arkadaşın hayli etkili olduğu söylenebilir” diye belirtir.
Newroz ateşle kutlanır
Aslen Gümüşhane Kelkitli olan Zekiye Alkan’ın Diyarbakır Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde okurken Kürt halkının özgürlük mücadelesi ilgisini çeker. Bölgede özellikle de Botan’da görkemli serhildanlar olur. Nusaybin’de 13 PKK’linin kadınlar tarafından toprağa verilmesinin ardından başlayan serhildanlar Zekiye’nin yüreğinde yer edinir. Bu serhildan ruhu ile günlerce uyumayan Zekiye’nin arayışları daha da fazla derinleşir ve yapılan zulmü kabullenmez. Zekiye, eylemini gerçekleştirmeden bir önceki Newroz’da Trafik Parkı’nda arkadaşlarıyla masada oturduğu bir anda cebindeki tüm paraları çıkarıp yakar. “Ne yapıyorsun” diye şaşkınlıkla soranlara “Newroz’umu kutluyorum. Newroz ateş yakılarak kutlanır” diye cevap verir. Nusaybin’de kadınlar öncülüğünde yapılan serhildanlara bedeni ve yüreğiyle cevap olmak ister. Nasıl cevap olabileceğinin arayışları içerisindeyken tarih 21 Mart 1990’ı gösterdiğinde Zekiye, Diyarbakır surlarına çıkmış, hiç unutulmayacak eylemi için oradadır. Surlarda üzerindeki siyah elbisesiyle bedenini ateşe veren Zekiye, kaldırıldığı hastanede 30 Mart’ta yaşamını yitirir. Öcalan, Zekiye ile ilgili bir değerlendirmesinde şunları söylüyor: “Yükselen özgürlük ateşiyle Newroz’da bedenini ateşe veren Zekiye Alkan’ın eylemi de özgürlüğün kolay olmadığının sembolüdür. Kürt kadını bir defa özgür yaşamın farkına varmıştır. Zekiye büyük bir eylem, büyük bir özgürlük tutkusu olmak istiyor. Bunu da öyle bir Newroz’da Diyarbakır surlarında kendisini meşale gibi yakarak ilan ediyor…”
Ronahi ve Berivan: Ateşin sırrına erenler
Newroz ateşi harlanırken sınırları aşarak Avrupa topraklarına geçer. Bedriye Taş (Ronahi) ve Nilgün Yıldırım (Berivan) Mart 1994’te Almanya’nın Mannheim kentinde el ele verip bedenlerini ateşe verir. Gerçekleştirdikleri eylemden geriye iki mektup bırakırlar. Almanya devleti büyük bir panik yaşayarak cenaze törenine katılımları engellemek ister. Onlarca kişi gözaltına alınır. Ancak 50 bin kişi on binlerce polisin engellemesini kırar ve görkemli bir cenaze töreni ile Ronahi ve Berivan’ı son yolculuğuna uğurlar. Ronahi ve Berivan’ın eylemi yapmadan önce birlikte kaleme aldıkları mektupta bedenlerini, düşüncelerini Kürt halkına ve bütün insanlığa armağan ettiklerini söylerler. Berivan ve Ronahi eylemlerinden sonra bıraktıkları mektupları ve eylemlerini değerlendiren Abdullah Öcalan “ateşin sırrına erenler” diyerek şu sözleri kullanır: “Berivan ve Ronahi yoldaşlar, bu Kürdistan kızları, anlamlı mektuplar bırakmışlar. Eğer özgürlük bu kadar kolay olsaydı Berivan ve Ronahi kendilerini yakmazlardı.”
Elefteriya: Halklar arasında kardeşlik köprüsü
Yunanistan’ın başkenti Atina’da yaşayan 23 yaşında ve iki çocuk annesi Yunanlı Elefteriya Fortulaki, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi protesto etmek için 24 Mart 2006’da bedenini ateşe verir. Aios Agios Milanos Kilisesi bahçesinde üzerine benzin dökerek bedenini ateşe veren Elefteriya, kiliseden bazı kişiler tarafından hastaneye kaldırılır. Kat Hastanesi’nden yoğun bakıma alınan Elefteriya, 27 Mart 2006’da yaşamını yitirir. Yunanca’da “özgürlük” anlamına gelen Elefteriya, Şiwan isimli bir Kürt ile evlidir. 23 aylık Ernesto ve 13 aylık Clara isimli iki çocuğu vardır. Elefteriya ardında bıraktığı mektubunda, eylemini annesine, eşine, çocuklarına ve Kürt halkına hitap eder. Elefteriya mektubunun bir bölümünde şöyle der: “Değerli çocuklarım, güzel kızım ve oğlum, arkadaşım Şiwan, anne ve babacığım, dostlarım, bu eylem yerini seçmemin nedeni; heval Rohat da bundan birkaç yıl önce bedenini burada ateşe vermişti. Annem bana Yunanistan’ı sevmediğimi bu yüzden Kürtçe konuştuğumu söylüyor. Anneciğim ben Yunanistan’ı seviyorum, burası benim memleketim. Kürdistan’ı da kendi yurdum gibi seviyorum. Ben Yunan dilini çok seviyorum ama ben Kürtçe’yi de anadilim gibi seviyorum. Anne, anneciğim, halkların kardeşliği çok güzel bir şeydir. Kürt halkı, halkların kardeşliği için mücadele ediyor…”
‘İsmet Sezgin’e haber veriyorum Newroz kutlanacak’
Rahşan Demirel 15 Ağustos 1975’te Mardin Nusaybin’de dünyaya gelir. Rahşan henüz 1 yaşındayken ailesi İzmir’e taşınır. Rahşan’a her kıyafet alındığında renklerinin sarı kırmızı yeşil olması gerekir. Bir gün okula da bu renklerle gitmesi üzerine öğretmeni ona tokat atar ve Rahşan da aynı şekilde cevap verir, bu durumu kabullenmez. Ailesiyle birlikte o da Nusaybin’e sık sık gider. Askerlerin Nusaybin’de Kürtlere karşı gündelik yaşamdaki aşağılayan yaklaşım ve davranışlarını kabul edemez ve her fırsatta bu durumu içine atar. 1990’lı yıllarda Nusaybin’de başlayan serhildan dalga dalga her yere yayılırken İzmir Kadifekale’de de yankısını bulur. Kadifekale’de yaşayan Kürtler eylemlerde en önde ellerinde taşlarla çatışan küçük kız olarak tanır onu. Rahşan bir gün annesine, “Cizre’de halkımızı katlediyorlar. Kürtleri öldürüyorlar. Biz niye bir şey yapmıyoruz, anne?” diye sorar. Rahşan, 1992’de Cizre’de yaşanan serhildanlardan çok etkilenir.
Rahşan, Newroz’dan bir gün önce Newroz kutlamalarının yasaklandığını televizyondan izler. Dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin’in “Bu yıl Nevruz kutlanmayacak. Kutlayan olursa da, gereği yapılacaktır” diyordu. Ertesi sabah 22 Mart 1992’de sabah erkenden kalkan Rahşan, Kadifekale’ye çıkar. Evden çıkmadan önce de bir karton parçasına “Ben kendimi Newroz yapıyorum Kadifekale’de. Cizre, Mardin ve Nusaybin’in cevabını vermek zorundayım. Bana sahip çıkın. İsmet Sezgin’e haber veriyorum Newroz kutlanacak… Lastikle olmazsa bile, canımızla kutlanacak” diye yazar.
‘Özgürlük tutkum çok büyük’
Sema Yüce, 1971’de Ağrı’nın Tutak (Dutex) ilçesine bağlı Kargalık (Qerqelik) köyünde dünyaya gelir. İlkokulu kendi köyünde, ortaokulu Tutak’ta okuyan Sema, liseyi ise Ağrı’da büyük bir başarıyla tamamlar. Kürt coğrafyasında var olan şeyhlik kurumunun hakim olduğu geniş bir aile içerisinde büyüyerek mücadeleye katılan Sema, “Kürt kadını kimdir?”, “Kadının konumu ve rolü nedir?” gibi konular üzerinde özel olarak yoğunlaşır. Ağrı’da bir ihbar sonucu yakalanarak gözaltına alınan Sema, uzunca bir süre sorgulamadan sonra mahkemeye çıkarılarak tutuklanır. Mahkemede, 22 yıl hapis cezası verilerek önce Nevşehir Cezaevi’ne oradan da Çanakkale Cezaevi’ne sürgün edilir. 21 Mart 1998’de bedenini ateşe veren Sema, yaralı olarak hastaneye kaldırılır. Tedavi gördüğü sırada her nefes alışverişinde, “Zilan’ın gerçekleştirdiği ve yarattığı ‘Cennet Bahçesi’ne gitmek istiyorum” der annesine. Yaklaşık 80 gün sonra, 17 Haziran günü yaşamını yitirir. Sema eylemini gerçekleştirmeden önce kaleme aldığı mektubunda Kürtler üzerindeki politikalara dikkat çeker. Mektubunda “Özgürlük tutkum çok büyük. Bu tutkuyu yaşam gücüne dönüştürebilmek için tek varlığımı, kendimi Başkan Apo’ya adıyorum. Kadınlar, küllenen Kürt ateşinin kıvılcımlarıdırlar” der.
Safiye Alağaş/İstanbul-Jinnews