Cezaevlerinde tutuklu bulunan binlerce çocuk koronavirüsü tehdidi ile karşı karşıya. 11 aylık bebeği ve eşi cezaevinde olan Sani Kızılkaya, yetersiz önlemlere ve oluşan büyük riske dikkat çekiyor
Dünya koronavirüs salgınına karşı önlemlerini artırırken, Türkiye’de alınan önlemler ise tartışma konusu. Özellikle cezaevlerinde kalan tutuklulara dikkat çeken insan hakları kuruluşları, önlemlerin yetersiz olduğuna dikkat çekiyor. İran virüs karşısında cezaevlerinde bulunan 85 bin kişiyi tahliye ederken, 10 bin kişi ile ilgili de af çıkaracağını açıkladı. Ancak Türkiye hükümeti yapılan tüm çağrılara rağmen cezaevlerine karşı kayıtsız.
‘Önlem’ adı altında getirilen görüş yasağı ise ailelerde kaygıya neden olurken, özelikle çocukları ile birlikte cezaevlerinde kalan annelerin durumu ciddiyetini koruyor.
Binlerce çocuk cezaevinde
Türkiye’de 7 adet çocuk ve gençlik kapalı ceza infaz kurumu, 4 çocuk eğitim evi bulunuyor. 2018’in Kasım ayında yayınlanan son resmi verilere göre ise cezaevlerinde 3 bin 19 çocuk bulunuyor. Ancak Adalet Bakanlığı’nın 2020 yılı ‘performans göstergelerinde’ yer alan bilgiye göre de cezaevlerindeki meslek edinme kurslarına katılan çocuk hükümlü ve tutuklu sayısı 7 bin 500 olarak biliniyor.
Ayrıca anneleri ile birlikte 780 çocuk ve sayısı bilinmeyen hamile tutuklu ve hükümlüler cezaevlerinde bulunuyor. Anneleriyle birlikte kalan çocukların yaş ortalaması ise 0-6 arasında değişiyor.
11 aylık bebeği ile cezaevinde
Bu tutuklulardan biri de Nurcan Kızılkaya. 11 aylık bebeği Arin Hevi ile birlikte Kocaeli F Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. Kızılkaya 2010 yılında “Örgüt üyesi olmak” gerekçesiyle tutuklanıyor ve 6 yıl 3 ay hapis cezası alıyor. Kızılkaya, yaklaşık 3 yıl tutuklu yargılandıktan sonra tahliye ediliyor ancak cezası onandıktan sonra tekrar cezaevine götürülüyor. 5 aydır hükümlü olan Kızılkayan’nın, 19 ay cezası bulunuyor.
‘Herkesin hayatı risk altında’
Mezopotamya Ajansı’na konuşan Kızılkaya’nın eşi avukat Sani Kızılkaya, aileler olarak cezaevlerinden haber alınmamasının çok yıpratıcı olduğunu vurguluyor. 2 yıldır gündemde olan ceza indirimi-infaz yasasının acilen gündeme alınması gerektiğini belirten Kızılkaya, mevcut cezaevi koşullarında, hijyen ve beslenme problemi olduğuna dikkat çekiyor. Kızılkaya sözlerine şöyle devam ediyor: “15 kişilik yemeği 30 kişi yemek zorunda kalıyor. Kantinler çok pahalı, parası olmayan açlığa mahkum. Cezaevleri bağışıklık sistemlerinin en güçsüz olduğu mekanlar. Normal bir gripte bile tüm koğuş birbirinden kapıp hastalanabiliyor. Revirde bir tane doktor oluyor. Hal böyleyken koronavirüse dair nasıl önlemler alınacak. Kısacası cezaevinde olan herkesin hayatı ciddi risk altında.”
‘Çocuğun üstün yararı lafta kalıyor’
Kızının ve eşinin sağlık durumundan kaygılandığını, kızının 6 aylıkken cezaevine girdiğini ve gelişim problemi yaşadığını aktaran Kızılkaya, hükümetin çağrıları umursamadığını vurguluyor. Kızılkaya adli ve siyasi tutuklar arasındaki ayrıma da dikkat çekiyor: “0-6 yaş grubu çocuğu bulunan adli hükümlüler 2 yıl denetimden faydalanabiliyor. Ancak siyasi suçlular faydalanamıyor. Burada ayırım aslında suç ve suçlular arasında değil, çocuklar arasında yapılıyor. Çocuğun üstün yararı lafta kalıyor. Adli bir suçlu doğumdan 1 yıl sonra cezaevine alınır. Ancak siyasi bir suçtan hükümlü olan doğumdan 6 ay sonra cezaevine girmek zorundadır. Yapılması gereken, en azından aradaki bu büyük haksızlığı ortadan kaldırmak, çocuklu her anneye belli süreler ile denetim hakkı sağlanması için faaliyetler yürütülmesi gerekir.”
‘Virüsün sıçraması çok vahim durumlara yol açar’
İnsan Halkları Derneği İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu Üyesi Hatice Onaran ise görüş yasağının sıkıntılı olduğunu belirterek, bu durumda içerde neler olduğuna dair hiçbir bilgiye ulaşamadıklarını vurguluyor.
Koronavirüsün cezaevlerine sıçramasıyla çok vahim durumların yaşanacağı aktaran Onaran, “Çok sayıda kronik hasta, yaşlı tutuklu bulunmakta. Şuanda cezaevlerinin içinde nasıl bir önlem alındığına dair bilgimiz yok. Kısıtlı telefon görüşmeleri dışında içerdekilerle hiçbir irtibatımız yok. Cezaevlerinde alınacak hiçbir tedbirin bir karşılığı olacağını düşünmüyorum. Derhal cezaevleri kapıları açılmalı” diyor.
‘Bir an önce tahliyeler yapılmalı’
Fikir ve Sanat Atölyesi Derneği (FİSA) ve Çocuk Hakları Merkezi üyesi Alper Yalçın da biran önce tahliyelerin yapılması gerektiğini vurgulayarak, şunları ifade ediyor: “Cezaevinde telefon hakkının arttırılması, telefon kartlarının ücretsiz hale gelmesi, başta çocuklarıyla birlikte olan kadınlar olmak üzere tüm mahpuslara hijyen malzemelerinin ücretsiz bir şekilde dağıtılması, hapishanelerde çalışan görevlilerinde hapishanenin dışına çıkıyor, kuruma girişlerde mahpusların ve çalışanların sağlık kontrollerinden geçilmesini istiyoruz.”
Yalçın, son olarak, Sağlık Bakanlığı’nın koronavirüs ile ilgili cezaevlerindeki 0-6 ve 12-18 yaş grubundaki çocuklarla ilgili çocuk hakları odaklı çalışmalar yapması ve bu konuda çocuk hakları örgütleriyle ortak çalışması gerektiği çağrısında bulunuyor.
HABER MERKEZİ