Devletin basım ve yayıncılık alanındaki baskısına maruz kalan Umut Yayıncılık’tan Ertan Çıta ile konuştuk. Sistemin kriz içinde olduğunu söyleyen Çıta, ‘Bunun halka yansıması ise daha fazla sömürü ve baskı oluyor’ dedi
Ercan Kaplan/ İSTANBUL
Devletin baskısının dozajını artırdığı alanlardan biri de basın-yayıncılık alanı. Birçok kültür ve sanat merkezi, matbaa, gazetelerin kapısına kilit vurulmuş maddi varlığına el konulmuş. Yine yüzlerce gazeteci, basın emekçisi maddi delil olmaksızın mesnetsizce kovuşturmaya uğramış, gözaltına alınmış, tutuklanmış, göç yollarıyla siyasi mülteci konumuna düşmüş durumda. Siyasi iktidarın ‘basın özgürlüğü’ savunusu boşlukta sallanan bir anlamı olmayan, ayağı yere basmayan bir nesne halinde. Kamera ve kalemin, duvarların ardında bekletilmesiyle ifadesini bulan hukuksuzluğun, özgür basın geleneğinin mirası ile hukuka evrilmesi eşyanın tabiatında.
Son süreçte yasaklama, toplatma, engelleme saldırıları maruz kalan yayınevlerinden biri de Umut Yayımcılık. Ertan Çıta ile hem Umut Yayımcılık hemde yayınevleri üzerindeki baskıları konuştuk.
- 1- Geçtiğimiz haftalarda, basımını geçen yıl yaptığınız Yalnız Ülkenin Dağ Çocukları adlı kitabınız yasaklandı. Tutuklu yazarına da soruşturma açıldı. Bu yasaklama, cezalandırma reflekslerini nasıl okumak gerekiyor?
Geçtiğimiz yıl basımını gerçekleştirdiğimiz anı-anlatı türündeki bu kitap hapishanelerdeki koşullar nedeniyle yılları bulan uzun bir emek sürecinin ürünüydü. Yazarı ise Kayseri 2 No’lu T Tipi Hapishanesi’nde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan tutsak Mehmet Yamaç’tı. Kitabımız hakkında toplatma ve el koyma kararı verilirken bir yandan da tutsak yazara “örgüt propagandası” yaptığı iddiasıyla soruşturma açıldı. Geçtiğimiz yıl da İbrahim Kaypakkaya’nın yazılarından oluşan “Bütün Yazıları” kitabı hakkında toplatma ve el koyma kararı verilmiş, bununla da sınırlı kalmamış hem yayınevimiz sahibine hem de kitabın basımını gerçekleştiren matbaa yetkilisine hapis cezası verilmişti. Mahkeme süreci devam etse de her aşamada karşılaştığımız şey ceza vermeye ve yasaklamaya odaklı ‘kopyala-yapıştır’ yargı süreci. Bunu soruşturma, savcılık, iddianame ve mütalaa gibi mahkeme sürecinin her adımında görmek mümkün.
Kuşkusuz yayınevimize ve devrimci-demokrat, yurtsever çizgideki yayınevlerine ve basına yönelen bu saldırı dalgası ülkenin politik sürecinden bağımsız değil. Sistem bir kriz içerisinde, ne ekonomiler ne de politik iktidarlar bir türlü düze çıkıyor. Bunun halka yansıması ise daha fazla sömürü ve baskı oluyor. Doğal olarak yayıncılık ve gazetecilik özel bir önem kazanıyor.
Bugün devrimci, özgür basına yönelik saldırılar tırmanıyor. Devlet yasaklama, gözaltı, tutuklama gibi politikalarla devrimci-demokrat, yurtsever basının halka; halkın ise gerçeklere ulaşmasının önüne geçmeye çalışıyor. Yeni Yaşam Gazetesi de bu saldırıların odağındaki bir gazete ve bütün bunları yakinen birlikte yaşıyoruz. Daha geçtiğimiz günlerde gazetenizin Yazı İşleri Müdürü ve Genel Yayın Yönetmeni çeşitli bahanelerle tutuklandı. Yabancısı olmadığımız bu saldırılar karşısında devrimci-demokrat, yurtsever basının dayanışmasının önemini biliyoruz ve bir kez daha Yeni Yaşam Gazetesi’yle olan dayanışma ve destek duygularımızı ifade etmek istiyoruz.
- 2- Önceki aylarda birçok Kürt parti kurumlarının temsilcileri bir araya gelerek anadilin önemine vurgu yaparak Kürtçenin korunması için Kürt halkına ve dostlarına çağrı yaptı. Umut Yayımcılık’ın Kürtçe ile ilgili planlı bir yayın politikası var mı?
Umut Yayımcılık Marksist-Leninist-Maoist ideolojiden ve İbrahim Kaypakkaya’nın fikirlerinden beslenen bir yayın çizgisine sahip. Bünyesinde kitap, dergi, gazete, broşür, internet gazeteciliği vs. birçok başlığı bulunduruyor. Yayın çizgimiz işçi sınıfının, halkın ve Kürt ulusu gibi ezilen ulusların mücadelelerine seslenmeyi, bu mücadeleleri güçlendirmeyi ve desteklemeyi esas alıyor. Bu bakımdan dünden bugüne Kürtler, Ermeniler ve bu ülkede baskı ve katliama maruz kalan ezilen ulus ve milliyetler sorunu yayın politikamızda her zaman önemli bir yer tuttu. Kürt ulusunun inkâr ve asimilasyon politikalarında anadil üzerindeki baskı ve yasaklar özel bir önem arz ediyor. Hem bu baskı ve yasaklara karşı hem de milyonlarca insanın Kürtçe konuştuğu bir ülkede halka seslenebilmenin bir aracı olarak Kürtçe konusunda biz yayıncı ve gazetecilere büyük bir sorumluluk düştüğünün farkındayız.
Yayınevimiz bünyesinde geçmişte İbrahim Kaypakkaya’nın ‘Seçme Yazılar-Nıvîsen Bıjare’, Nihat Behram’ın ‘İbrahim Kaypakkaya, Hayatı ve Mücadelesi-Jiyan û Têkoşîna’, Marks ve Engels’in ‘Komünist Parti Manifestosu-Manîfêsta Partîya Komunîste’ gibi kitaplarımızın Türkçe-Kürtçe basımını gerçekleştirdik. Bugüne kadar bünyemizde çıkan gazete ve broşürlerde elden geldiğince Kürtçe metinlere yer vermeye veya Kürtçe sayfalar oluşturmaya çalıştık. Fakat bu konudaki çabamızın sürekli ve istikrarlı bir sonuç ürettiğini söyleyemeyiz. Bunda yayınevimizin Kürtçe yazı dili başta olmak üzere diğer altyapı ve teknik yetersizliklerinin etkisi güçlü. Bu nedenle yayınevimiz bünyesiyle sınırlı kalmaksızın Kürtçe üzerine çalışmalar yapan kurum, yayın ve kişilerle çalışmayı önemsiyoruz. Bu yetersizliğimizi gidermek için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Şu an ‘Umut Çocuk’ kitaplarımız kapsamında ‘Ateş Böcekleri ve Kelebeklerin Zaferi-Gûstêrk û Serkeftine Mînmînikan’ adlı yine Türkçe-Kürtçe masal kitabımızı yayına hazırlıyoruz.
- 3- Üretimden dağıtıma, tanıtımdan satışa birçok sorunla karşı karşıya kalıyor yayıncılık. Sorunların sarmalından çıkış yolu sizce nedir?
Bu tecrit ve saldırı sarmalından çıkış yolunun önemli ve esas ayağını bizce halka ve örgütlülüğe dayanmak oluşturuyor. Dağıtımda yaşadığımız tecridi halka ulaşarak, tanıtım ve ‘satış’ sorununu halkın desteği ve örgütlülükler aracılığıyla çözebiliriz.
Halkın ilerici kültürünü yaygınlaştırmak, devrimci-demokrat yayın ve yazını kitlelerle buluşturmak istiyoruz. Fakat sistemin krizi derinleştikçe politik iktidarlar ise tam tersi için baskı ve yasaklarını yoğunlaştırıyor. Kürt basını ve yayıncılığına yönelen saldırılar, devrimci ve muhalif yayıncılığı engellemeye dönük girişimler bu kapsamdaki mücadeleleri bastırmanın özel bir aracı olarak görülüyor. Bir yandan baskı ve yasaklar sürerken diğer yandan kendi çıkarları doğrultusunda ya da suya sabuna dokunmayan bir kültür ve yayıncılık alanı oluşturulmak isteniyor. Özgür basın ve yayıncılık devletin ve piyasanın çok yönlü kuşatması altında kendini üretemeyen, halka nüfuz edemeyen bir noktayla sınırlanmak isteniyor.
Bu kuşatma ve saldırıların daha da yoğunlaşacağını söyleyebiliriz. Ancak alternatifsiz değiliz. Bizi biz yapan ve dünden bugüne ayakta tutan şey tekrar etmek gerekirse halkın mücadelesi ve örgütlülüklerimizdir. Burayla bağlarımız güçlü olduğu müddetçe sorunların üstesinden gelmenin olanaklarını da elde etmiş oluruz. Bugün her yayınevi ve gazete nezdinde birbirinden bağımsız çabalardan ziyade ortak çaba ve girişimlerin, dayanışmanın belirleyici olduğunu düşünüyoruz. Yakın zamanda hem ekonomik kriz hem de engellemeler kaynaklı matbaalardan yayınevlerine kadar çeşitli tartışmalar ortaya çıktı. Bunun sonucu olarak kimi kooperatif ve birliklerin çalışmaları sürüyor. Ancak eksik kalanın devrimci ve yurtsever basım-yayın dünyasıyla dayanışma ve birliktelik olduğunu düşünüyoruz. Çünkü hem piyasa hem de devlet nezdinde baskı, kuşatma ve yasaklarla en yoğun karşılaşanlar bizim gibi yayınevleri. Bu noktada kendi çözümlerimizi geliştirmemiz, dayanışma ve paylaşımı artırmamız, bunu artık çeşitli ağ ve birliktelikler şeklinde somut bir biçime kavuşturmamız gerektiğini düşünüyoruz.
- 4- Genel anlamda yayıncılığın zayıf yetersiz kaldığı bir alanı çocuk kitaplığıydı. Son yayımladığınız kitaplardan biri de çocuk kitabıydı. Sonraki çalışmalarınızda bunun devamlılığı sağlanacak mı?
Ülkemizde istismar edilen en önemli konulardan birini çocuklar oluşturuyor. Bu istismarın emek ve cinsel sömürüyü kapsayan fiziki biçimleri olduğu gibi reklam ve filmlerden kitaplara kadar kültürel boyutları da bulunuyor. Hâkim sınıf ve ulus iktidarları ikiyüzlü bir biçimde çocukların korunmasına dair söylemler geliştirseler de her alanda çocukların sömürülmesine, cinsel istismara maruz kalmasına ve katledilmesine yol açan şey izledikleri bu gerici ve şoven politikalardır.
Bu anlamda biz çocukları toplumsal sorunların ve politikanın dışında ele alan burjuva-liberal yalanları kesinkes reddediyoruz. Çünkü en başta sistemin yarattığı koşullar ve çocuklara yönelen saldırılar bunun böyle olmadığını açık bir biçimde gösteriyor. 12 yaşındaki Uğur Kaymaz’ın 13 kurşunla katledildikten sonra yanına silah bırakılarak “terörist” ilan edilmesi; Ceylan Önkol gibi havan mermileri ya da kurşunlarla katledilen çocuklar, Karaman’da Ensar Vakfı’nın evlerinde onlarca çocuğa tecavüz edilmesi, minik bedenleri sahillere vuran Alan Kurdi gibi göçmen çocuklar, Gezi Direnişi’nde katledilen Berkin Elvan ve sayamayacağımız yüzlerce örnek, çocukların sistemin saldırılarına fazlasıyla maruz kaldıklarını gösteriyor.
Çocuklar, sistemin ve devletin saldırılarından bu derece yoğun etkileniyorlarsa buna karşı politikaların geliştirilmesi, eğitim ve gelişimlerinin önemsenmesi, çocuklara başka bir dünyanın mümkün olduğunun öğretilmesi de gereklidir. Kuşkusuz bunun nasıl yapıldığı önemlidir. Yetişkinlere yönelik içerik, dil, üslup ve araçlarla bunu yapamayacağımız açıktır. İşte bu noktada TV, internet, çocuk kitapları gibi araçlar önem arz etmekte, çocukların yine çocuk diliyle eşit ve özgür bir gelecek bilinciyle yetiştirilmesi için ürünler ortaya çıkarılması gerekmektedir.
Devlet ve burjuva medyanın çocuklara yönelik eğitim ve yayınlarında dini-gerici içerikler veya çocukları metalaştıran içerikler ağır basmaktadır. Bu gerçeklikte, daha önce basımı yapılmış sınırlı sayıda çocuk kitaplarımız bulunmakla birlikte yayınevimiz bünyesinde ‘Umut Çocuk’ adıyla bir çocuk kitaplığı oluşturmayı gerekli gördük. Son çıkan ‘Büyükler Hiç De Komik Değil’ adlı kitabımız bu hedefin başlangıcı oldu. Şu an yayına hazırladığımız altı tane daha çocuk kitabımız var ve bunlardan birkaçını yakın zamanda çocuklarla buluşturacağız. Kitaplarımızda çocuklara eşitliği, özgürlüğü, bilimi, sınıfsız ve sınırsız bir dünyayı, dili, dini, rengi, cinsiyeti fark etmeksizin paylaşımı ve mücadeleyi öğretmeye çalışıyoruz. Bu noktada elden geldiğince çocuklar konusunda uzman pedagog, sosyolog ve psikologlarla çalışmaya özen gösteriyoruz.